Senaryonun hepsini okumak ve bütün ekip bir arada konuşabilmek için sonunda stüdyoya gelmiştik. Arabayla gelişimiz boyunca Rory aptalca bir şey söylememem ve onun deyimiyle 'anlamsız' endişelenmemem konusunda bana konuşmalar yapıp durmuştu. Bir işe yaramış mıydı? Hayır tabii ki.
İçeriye alınmak için lobide bekliyorduk. Tamamen camekan olup, sade bir şekilde dekore edilmiş alan normalde her insanın içini açacak gibi görünsede şu an her şey üstüme üstüme geliyordu. Bir gözüm sürekli olarak kapıda, her an girebilecek Sebastian'ı bekliyordu. Rory gerginliğimi hissetmişti.
"Kapıyı kollayıp durma, belki içeride bekliyordur. Azıcık sakinleş, lütfen!" dedi.
"O içerideyse biz neden buradayız. Ayrıca gayet sakinim. Sadece şu evreyi bir an önce geçmek istiyorum." dedim. Sesimden sakin olmadığım ortadaydı. Rory bana cevap yetiştiremeden lobideki kadın "Bayan Deschamps, içeri geçebilirsiniz." dedi. Rory 'Her şey iyi olacak' der gibi elimi tutup bir bakış attı ve uzun bir koridordan geçerek toplantının yapılacağı odaya girdik. Sebatian oradaydı. Dikdörtgen dev toplantı masasının en uç köşesinde diğer bir kaç oyuncuyla beraber oturuyordu. İçeri girmemle bana dönmesi bir olmuştu. Birkaç saniyelik ifadesiz göz göze gelişimizi filmin yönetmeni ve yazarı olan Sam Mendes böldü.
"Hoşgeldiniz! Lütfen oturun."
Her sandalyenin önünde bir senaryo ve bir şişe su vardı. Sebastian'a en uzak, bulabildiğim ilk boş yere oturdum. Bu çabam çok anlamsızdı, biliyorum. Sonuç olarak filmde sevgilimi oynayacak adamdan istesemde uzak kalamazdım.
Tüm kadro iki saatin sonunda tüm senaryoyu okumuştuk ve şimdi biraz tartışacaktık. Tüm süreçte Sebastian'nın gözlerini üstümde hissetmiştim. Rahatsız olduğumu belli etmeden olabildiğince soğukkanlı bir şekilde durmayı bir süre becermiştim gerçekten. Hatta bir ara artık rahatlamış hissediyordum. Ta ki o sahneye gelene kadar: Sebastian ile bir sevişme sahnemiz vardı. Bu benim için normal koşullarda problem değildi. Ekranda çıplak olmak utandığım, çekindiğim falan yoktu. İnsan bedeniydi bu sonuçta sadece. Fakat eğer bu sahne Sebastian ile çekilecekse o ömrüm boyunca bana bunu unutturmazdı. Filmi kabul ederken okuduğum senaryonun sadece küçük kısmıydı ve o kısımda böyle bir sahnede yoktu. Nasıl tahmin edemezdim! Sahneye geldiğimizde Sebastian'nın suratına çaktırmadan bakmıştım, senaryoyu okurken hafifçe sırıtıyordu. O ve iğrenç sırıtışı...
Tartışma faslına geçmeden kısa bir ara vermiştik. Ben Rory'yi orda bırakarak hızla toplantı odasından çıktım. Öylece koridorda duruyordumki kapıdan biri daha çıktı: Sebastian. Gözlerimi kaçırmaya çalışsamda o yanımda bitmişti.
"Bir merhaba bile yok mu yani?" dedi. İç çektim, bu işi burda bitirecektim. Eğer beraber çalışacaksak anlaması gereken şeyler vardı.
"Bak bu film benim için çok önemli ve eğer son günlerde azıcık bile internetle haşır neşir olduysan görmüşsündür, herkes bizi konuşuyor. Bizi ve senin eski yediğin bokları konuşuyorlar yani. Şu süreçte bana karşı yapacağın en ufak yanlışta geri dönüşüm kötü olur. İki profesyonel olarak bu filmi yapacağız ve sonrasında bir daha yüzüme gözükmeyeceksin." dedim resmen nefes almayı unutarak. Sebastian iki elini havaya kaldırıp teslim oluyormuş taklidi yaparak güldü.
"Sakinleş biraz. Bu kadar korkutmuşum gözünü demekki. Eğer bu kadar tedirginsen benim varlığımdan neden girdin acaba bu işe?" dedi bana birkaç adım daha yaklaşarak. Egosundan hiçbir şey kaybetmemişti anlaşılan.
"Senden korktuğum falan yok Sebastian. Ayağına denk al, o kadar!" dedim istemsizce sesimi yükselterek ve toplantı odasına doğru ilerledim.
Sebastian'nın arkamdan "Bence çok eğleneceğiz ama!" diye seslendiğini duydum. Ben başıma neden almıştım bu belayı!
•
Ekiple yaptığımız bu son toplantıda bazı kararlar alınmıştı. Çekimler iki hafta sonra başlayacaktı. Bu iki haftalık süreçte ezbere odaklanmalıydım. Ayrıca çekimlerin üç ay kadar sürmesi planlanıyordu. Çok uzun değildi işte. Sebastian'a üç ay çekimlerde ondan sonra açılış gecesinde ve ardında birkaç gün sürecek basın turunda katlanacaktım o kadar. Bunu yapabilirdim herhalde.
Toplantı sonrası Rory ile bir kafeye gidip biraz laflamıştık ve sonrasında ben eve geçmiştim. Eve gireli beş dakika oluyordu ki telefonum çaldı. Annem arıyordu. Hakkımda çıkan haberlerden haberinin olmamasını umdum sadece.
"Alo, efendim anneciğim?" dedim moralimin bozukluğunu gizlemek istercesine. Fakat annemden kaçar mı hiç.
"Kızım bu haberler ne böyle? Senin dediğin bu yeni film Sebastian denen herifle beraber mi olacak. Delirdin mi sen?"
Korktuğum başıma gelmişti işte. Sebastian'dan benden daha çok nefret eden biri varsa bu annemdi.
"Anne merak etme. Biz hallettik Sebastian ile aramızı. Bu filmden sonrada görüşmeyeceğiz bir daha zaten. Böyle denk geldi ne yapayım ve koca fırsatı sırf onun yüzünden çöpe atamazdım." diye açıklamaya çalıştım.
"Yani başka fırsat mı kalmamıştı güzelim? O kadar mı umutsuzdun?" dedi annem.
"Ay anne saçmlama. Sam Mendes'in filmi bu, bundan öte fırsat yok bana şu an. Bugün de toplantıya gittik, senaryoyu okuduk falan. Her şey güzel gidiyor kafaya takma." dedim. Yalan söylüyordum çünkü şimdi araya bir de annemin girmesi son istediğim şeydi. Eğer durumu fazla kafaya takarsa Fransa'dan kalkıp ta New York'a gelir, ortalığı ayağa kaldırırdı.
"Peki öyle olsun. Ama bak dikkat et. Sakın güvenme o herife. Yeter artık." dedi. En azından ikna olmuştu işte.
"Tamam anne tamam. Eve yeni geldim ben kapıyorum şimdi, sonra konuşuruz." diyerek annemi başımdan savdım ve vedalaşıp telefonu kapadım. Tam tuvalete gidecekken bir de mesaj geldi. Artık telefonu pencereden atacak noktaya gelmiştim fakat onun yerine mesajı okudum.
Sebastian: Yarın öbür gün repliklerimizi çalışmak için buluşalım diyorum.
'İki profesyonel gibi' diye geçirdim içimden. İki profesyonel gibi oturup replik çalışacaktık, bu kadar basitti. Olayları artık büyütmeyecektim. Yoksa bu beş ay geçmezdi.
Josie: Olur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Josie [Sebastian Stan]
FanfictionKötü bir geçmişi olan Josie ve Sebastian'nın yollarının dört yılın ardından tekrar kesişir.