Tobio, yerde baygın yatan tilkiye koşmuş korkuyla. Hemen çömelmiş yanına. Sarsmamaya dikkat ederek kucağına almış. Elini sırtına atınca, inlemiş tilki acıyla. Tobio, Hinata'nın üstündeki kumaş parçasını yavaşça kaldırmış ve sırtındaki yara izlerini görmüş. Bazıları yeniyken bazılarının sadece izleri kalmış. Gözlerinin dolmasına engel olamamış.
"Hinata, beni duyabiliyor musun?"
Cevap gelmeyince, ayağa kalkmış kucağındaki tilkiyle. Canını fazla yakmamaya çalışarak evine doğru gitmeye başlamış. Yaralarına bakacak ve onları saracakmış.
Ben diyorum size, o tam bir melek diye.
Tilkiyi görürler diye düşünmüş, şehre giderse. Yürümeye başlamış ormanın içindeki küçük kulübesine. Bu küçük kulübeyi abisiyle birlikte yapmışlar. İçinde bir yatak ve minderlerden bir koltuk varmış. Hatta Tobio'nun canı sıkılmasın diye bir sürü kalem ve kağıtta...
Yolda giderken Hinata'yı gören hayvanlar, siyah saçlı çocuğa kızıyormuş. Hangi insan o iğrenç hayvanı taşırmış ki kucağında?
"Sen buralı değilsin galiba? Kimse sevmiyor onu anlasana!"
Hayvanlar kendi aralarında konuşuyormuş ama Tobio sadece değişik seslerini duyuyormuş.
Kulübeye geldiklerinde Tobio, kapının yanındaki saksının içinden anahtarları almış ve kapıyı açmış. Ayağıyla kapıyı ittirip içeri girmiş. Hinata, acıdan gözlerini açamıyormuş o sırada. Tobio, onu yüz üstü yatırmış yatağına. Hemen gidip su doldurmuş kovaya ve ilgilenmeye başlamış onunla.
Sırtındaki kuru kanları temizlemiş. Annesinin yaralarına sürdüğü merhemden sürmüş yavaşça. Sarmış her bir yanını bandajlarla.
Bütün her şey hallolduğunda tilkinin yanına uzanmış. Artık güzel bir uykuyu hak ediyorlarmış.Hayal edebiliyor musun, ikisini yan yana? Ne kadar da güzel bir manzara...
Tobio, suratına çarpan kuyrukla uyanmış. Bu kabarık turuncu kuyruk gerçekten çok güzel diye geçirmiş içinden. Hinata'ya doğru dönmüş ve hala uyuduğunu görünce hafifçe doğrulmuş. Biraz onu izlemeye karar vermiş.
Turuncu kabarık saçları içinde kayboluyormuş kulakları. Ensesinden sırtına doğru inen turuncu tüyleri varmış. Sürekli oynayıp duran kuyruğuyla gerçekten çok tatlıymış. Sonra gözüne yara bere içindeki sırtı takılmış. Dokunmuş hafifçe bandajlara. Çalışıyormuş canını yakmamaya. Kim böyle güzel bir varlığa bunu yapmış olabilir diye düşünüyormuş.
En sonunda kalkmış yerinden. Sepetine doğru ilerlemiş ve ne varsa çıkarmış içinden. Yere serdiği beze her şeyi yerleştirmiş ve uzaklaşıp şaheserine bakmış. Sofra gerçekten güzel görünüyormuş. Her şeyi Hinata'ya yedirmeye kararlıymış.
Yatakta yüz üstü yatan tilkiye doğru ilerlemiş, nasıl uyandıracağını bilmiyormuş ama. Düşünmüş, korkar mı acaba omuzlarından sarssa? En sonunda karar vermiş ve başını okşamaya başlamış. Hinata, tilki iç güdüleri ile kuyruğunu sallamış ve yavaşça gözlerini açmış.
Karşısında Tobio'yu görünce birden doğrulmuş ve sımsıkı sarılmış. Sırtı acıyormuş ama umursamamış. Şaşırmış siyah saçlı çocuk ama karşılık vermiş bu sıcak sarılışa. Ayrılmışlar en sonunda. Tobio tilkinin elinden tutmuş yavaşça. Götürmeye başlamış kurduğu sofraya. Hinata, her zaman yaptığı gibi yine sevinçle sallamaya başlamış kuyruğunu.
Araya girmek istemiyorum ama mazur gör merakımı. Çok tatlı değil mi şu kuyruk sallayışı?
Oturmuşlar beraber sofraya. Tobio ne varsa yediriyormuş Hinata'ya. Kimse sırtındaki yaraların konusunu açmıyormuş. Güle oynaya yemişler yemeklerini. Sonra birden Hinata'nın aklına oyuncak tilkisi gelmiş. O neredeymiş?
"Tobio, oyuncağım! Oyuncağım yok!"
Tobio, korkuyla yerinde sıçramış. Sadece bir oyuncakmış neden bu kadar bağırıyormuş ki?
Ah anlasana be evladım... Sen verdin o tilkiyi. Sadece bir oyuncak değil yani!
"Sana evimdeki oyuncaklardan getirebilirim yine. Merak etme."
Hinata, sinirlenmiş. Tobio onu neden anlamıyormuş? O oyuncak Tobio'nun ona verdiği ilk şeymiş ve çok değerliymiş.
"Tobio, o benim için çok değerli. Lütfen beraber gidelim ve arayalım o tilkiyi!"
Tobio, kurduğu sofraya bakmış. Bunu ortada bırakamazmış. Hinata, Tobio'nun düşündüğü şeyi tahmin etmiş ve hemen atlamış.
"Söz veriyorum, tilkimi bulduktan sonra sana yardım ederim sofrayı toplamada!"
Tobio, ikna olmuş ama bir şey eksikmiş. Hinata'nın üstü çıplakmış ve sargı bezleri çok dikkat çekiyormuş. Burada bıraktığı kıyafetlerden birini almış ve Hinata'ya uzatmış.
"Bunu giyebilirsin, hem üşümezsin."
Gözleri parıldayarak bakmış tişörte, Hinata. Hemen üstüne geçirmiş ve gülümsemiş burnuna gelen kokuyla. Bu koku Tobio'ya ait olmalıymış.
"Çok güzel kokuyormuşsun, Tobio!" demiş bir yandan gülümserken.
Siyah saçlı çocuk, kafasını eğmiş utançla. "Hadi artık gidelim." demiş titreyen sesiyle.
Sofrayı öyle bırakarak çıkmışlar evden. Yol boyunca oyuncağı aramışlar. Tobio, Hinata'yı bulduğu yere gitmeye karar vermiş. Küçük tilki buna karşı çıkmış ama dinletememiş kendini. El ele tutuşmuşlar ve yola koyulmuşlar tekrardan.
O sırada sabahtan beri evde olmayan küçük kardeşini arıyormuş, Oikawa. Ormanın içinde her yere bakarak ilerliyormuş doğruca onlara.
Tobio, Hinata'yı bulduğu yere gelince ufak bir şaşkınlık yaşamış. Bir sürü hayvan sanki onların gelmesini bekliyormuşcasına oradaymış. Tobio biraz korkmuş ama bunu belli etmemeye çalışıyormuş. Tilki, gördüğü manzara ile hiç şaşırmamış. Hayvanlardan biri başlamış konuşmaya, ukala ukala.
"Biz demedik mi sana?! Buraya gelme bir daha! İstenmiyorsun anlasana! Şu insanı alıp git uzaklara!"
"Ona dokunmayın sakın! Sizin sorununuz benimle, unuttuğum bir şeyi alıp gideceğim. Bulaşmayın daha fazla bize!"
Hatırlıyor musun? "Hayvanlar da tıpkı insanlar gibiymiş" demiştim...
İçlerinden bir kurt, baya cüsseli, yaklaşmaya başlamış tilkiye doğru. Hinata korkuyla geriye gitmiş ve Tobio'yu da ittirmiş. Sırtındaki yaralara sebep olan kurtmuş bu. Aniden atılınca onların üstüne, Hinata arkadaşını geriye doğru ittirmiş elleriyle.
Tobio, ne olduğunu anlayamamış geriye doğru düşerken. Kalkmak için hamle yapmış ama karnının yanındaki yaradan kanlar akmaya başlamış. İşte o zaman anlamış. Hinata onu geriye doğru ittirirken yanlışlıkla yaralamış. Acı dolu bir inleme kaçmış ağzından. Küçük tilki, siyah saçlı çocuğa bakmış hemen. Koşarak yanına ulaşmış. Tam nasıl olacağını soracakken bir tüfek sesi duyulmuş.
Koca kurt, sendelemiş ve yere yığılmış. Oikawa, tüfeğini bu kez havaya kaldırmış ve iki el daha sıkmış. Havyanlar korkuyla oradan uzaklaşırken bir tek Hinata kalmış.
"Uzaklaş buradan, iğrenç yaratık! Yoksa şuracıkta öldürürüm seni!"
Hinata, gözyaşlarına hakim olamamış ve dinlememiş söylenenleri. Tobio'nun yanına yaklaşmış ve özürler dilemeye başlamış.
"Hinata, söz veriyorum sana. Ben iyi olacağım. Şimdi git buradan, uzaklara git! Kimsenin seni bulamayacağı bir yere! Günün birinde ben bulacağım seni yine..."
Hinata, ağlayarak başını sallamış ve ormandan uzaklaşmış...
İnsanlar ve hayvanlar arasındaki dostluk bozulmuş o günden sonra. Sürgün yaratık olarak anılmaya başlanmış, Hinata.
Özür dilerim ama bitirmem gerek burada. Kalp bu da, dayanamıyor bu kadarına. Anlatacağım devamını meraklanma! Bu arada unutma, tutamayacağın sözler verme asla!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
küçük tilki, kagehina
FanficTobio, Tobio, Tobio... Aşık olmuşsun sen. Farkında değil misin halen? (Kageyama×Hinata) Bu kurgu senin için @tetsumu ♡