Dört Dörtlük

Giriş Ötesi

Yeni kitabımdan merhaba dostlar her çarşamba birlikteyiz bundan sonra. Çenem düşmeden iyi okumalar.

Sevgili günlük,

Türkiye'nin en boşunun da yaşadığı aynı zamanda en akıllısının da yaşadığı şehir olan İstanbul'a bir türlü kar yağmadı. Bu durum günümün berbat olmasına yetmedi. Gecenin kaçına kadar çalışsam da 50 üzeri alamayacağım edebiyat dersinden yarın sınava gireceğim. Bu edebiyatın derdi ne benden anlamıyorum ki. Şu dersleri seçmece yapsalar süper olur. Ya sadece bedencinin dersini de seçmeyecem. Söz. Osmanlı sözü. Allah vergisi Tarih ve Matematik ilen aram iyi. Sıkıntı edebiyat ve fizikte. Oldum olası fizik ve edebiyatta iyi not alamadım. Eskiden bu dersler Fen ve Türkçe idi. O zaman hallediyordum. Araya biyoloji ve kimya girince fenden 85 alıp paçayı kurtarıyorduk. Türkçe dede dil bilgisi kurtarıyordu beni. Günümüze gelirsek bugün de bizimkilerlen boş boş zaman öldürdük. 11 yıllık arkadaşlığımız da yaptığımız en iyi şey birbirimiz ilen zaman geçirmektir. Klasik bir gündü bugün. Okula git, dersi dinleme, aramızdan birinin evine git, eğlen, evlere dağıl. Yakın oturduğumuz için ve de ailelerimiz yakın arkadaş oldukları için gece geç saatlere kadar kalmamıza izin veriyorlar tabii bir şart-

Sözümü bitiremeden şartlarım kapımı çalmadan odama daldı. "Sen kiminle yazışıyorsun?" Bu abim Deniz. Eğer aptallık ve saçmalık derecelendirilmesi yapılırsa kesinlikle dünya birincisi olabilir. "Salak elinde defter var. Yoksa deftere yazıp mı veriyorsun?" Bu tezatlık kralıda diğer abim Batıkan. Bir tane yetmiyormuş gibi iki tane var. İkiz abilerim birbirine fiziki ve düşünce anlamında hiç uyuşmasalarda bir konuda hep ama hep aynı düşünceye sahipler. Ben. "Benim baş belası abilerim. Sevgilim yok. Sapım ben sap. Olsa da söylemem. Gider döversiniz siz" sadece benim sevgilim olursa dövmek için kas yapan abilerim ikiside gözlerini "sıkıyosa söyleme" der gibi belertti. "İyi be sustum. Gidin siz sevgililerinizle yazışın beni bir salın." İkiside aynı anda "ergen" deyip gittiler. Kapıya en sevdiğim yastığımı attım. "Gerzekler. İnşallah patates kızartması yerken üzerinize ketçap sıçrarda değiştiremeden sevgilinizle buluşursunuz. Size inat sevgili yapıcaaaaaaam." Nefessiz kalınca sustum. Kapı açıldı. "Bedduan bitiyse annem yemeğe çağırıyor." Beddua konularında yeniyim. Tamam itiraf ediyorum kitaplardan etkileniyorum. 4N1K adlı kitabı 8-9 kere okudum. Beddualarda yenide olsam çalıştıkça ustalışıcağımı düşünüyorum.

Günlüğümü kapatıp kızlarla olan çerçevemin önüne koydum. İlkokulda sıra kavgası ettiğimiz günden beri hiç ayrılmadık. Duru ve ben arkadaştık. Ardından kavga edip arkadaşlığımıza katılan Öykü ve Defne ilen tam bir çete olmuştuk. Ben anılara dalmışken annemin cırlamasıylan koşarak aşağı indim. "Anne sana kaç kere bağırma dedim. Kulaklarım hassas canım acıyor." Kulaklarım küçüklüğünden beri çok iyi duyar. Bu ne kadar avantaj gibi gözüksede kafayı yemen için yetiyor. Annem canımın acımasına hiç dayanamazdı. "Özür dilerim prensesim geç otur" yerime geçerken yine denizin fısıldaması onu öldürmeme yetti. "Hemde ne prenses tam ergenus krallığına laik" "seni duydum ve sen şimdi bittin" hızla ayağı kalkıp denizin üstüne sıçrayacaktım ki babam belimden yakaladı. "Bir akşamda doğru düzgün yemek yiyemeyecek miyiz?" "Baba bırak beni bugün denizi ÖLDÜRÜCEEEEEEM" çırpınıyordum ama babam bırakmıyorduki "tut sen bunu uğurcum bırakma yoksa kıymetline zarar vericek" deniz bide bu durumla dalga geçiyordu. "Yaaa siz niye benim başıma geldiniz." Benim yakınışlarımı babam böldü. "Yeter!!! Bu gecelik curcunanız bitiyse yemeğe geçelim." Babam yine beni savunmamıştı. "Ama baba" "bu konu sonra konuşulucak" yeter ya yeter "size afiyet olsun ben bu hücre artıklarıylan yemek yemek istemiyorum." Babamında beni bırakmasıylan odama çıkıyordum ki merdivenlerde muzlu bir boxer a takıldım. "Kızım iyi misin?" "Süperim bir muslu boxerımız eksikti oda oldu." Elime aldığım boxerı masaya geri dönüp denizin kafasına geçirdim. "Çok yakıştı sana" dedim ve azar duymadan odama kaçtım. Sakinleşmem için bizimkilerlen konuşmam gerekiyordu.