Bu lavaboda durduğum sürece aklıma hep en kötüsü gelecekti. Şimdi de katilin hala partide olabileceği fikri beynimi meşgul ediyordu. Korkuyordum çünkü suç mahalline tekrar gelebilme ihtimali vardı, ki yine korkuyordum çünkü dışarıda da olabilirdi. Bu yüzden sanki burada ne olduğunu hiç görmemişim gibi tuvaleti terk ettim. eğer benim gördüğümü anlasaydı sonumun chanyeol den bir farkım kalacağını sanmıyordum.
Kendimce en doğru kararı verip bu kan kokan lavabodan çıktım. Salonun yerini unuttuğum için kulak tırmalayan müziğin sesini takip ettim. Büyük salonda gözlerim Taehyung'u ararken her geçen saniye onun için daha da endişeleniyordum. Taehyung'un sonunun o küvetteki çocuk gibi olmasından korkuyordum.
Salonda olmadığını anlayınca telaşlı adımlarımla mutfağa giden uzun holü takip ettim. Mutfağın tezgahında yiyişen iki ergenden başka bir şey bulamayınca yukarıdaki odalara bakmaya karar vermiştim. Bacaklarım korkudan bayılmak üzere olduğum için titriyorlardı bu yüzden merdivenleri çıkarken bir yandan da korkuluklara tutunuyordum. Merdivenlerde bir kaç kere düşme tehlikesi yaşasamda sonunda yukarı kata ulaşabilmiştim. Birinci kata göre daha küçük olan bu katta daha az oda olması beni sevindirmişti. Deneyerek Taehyung' un olduğu odayı bulmaya çalışıyordum. Bu zaman zarfında o lavaboda gördüğüm cesetten daha mide bulandırıcı şeyler görmüştüm. Geriye son bir oda kalmıştı. Titreyen ellerim beyaz kapının kolunu tutarken orada olması için inanmadığım tanrıya dualarımı sıralıyordum. Tüm cesaretimi toplayıp kapıyı açtığımda gördüğüm şey tahmin sınırlarımı aşıyordu.
Taehyung neden şu sarı saçlı bağımlıyla öpüşüyordu?
İçeriye birinin girdiğini fark etmelerine rağmen hala öpüşmelerine devam ediyorlardı. Taehyung'a olan sinirim bu gördüklerimden sonra ikiye katlanmıştı. Ben onun için o kadar endişelenirken beyefendinin derdi okulun belalısıyla öpüşmekti. Sonunda bu kadar yiyişmenin yeterli olacağını düşünmüş olacaklar ki gelen kişiye bakmayı akıl edebilmişlerdi. Taehyung'un gözleri şok ile açılırken, sarışın sadece öpüşmelerini böldüğüm için rahatsızca yerinde kıpırdamıştı. Ardından yeterli aydınlatmanın olmadığı oda da Taehyung'un endişeli sesi duyuldu.
-Jimin sana ne oldu böyle? neden ağlıyorsun?
O söyleyene kadar ağladığımı fark etmemiştim. Ellerim yanaklarıma kaydığında daha net fark edebilmiştim ağladığımı. Ona bir şey olabilme ihtimali bile beni bu hale getirebiliyordu. Benim için her şeyden daha değerli olduğunu ancak böyle zamanlarda anlayabiliyordum. Taehyung hemen yataktan kalkmış yanımda bitmişti. Elleri ile gözyaşlarımı siliyor bir yandan da sorular soruyordu. Dramamız çekilmez hale gelince Taehyung'u biraz ittirdim. Sarışının önündeki rezilliğimize son vermek adına konuştum.
-Taehyung bunları yalnızken konuşsak.
Sarı kafa beklenmedik bir anda ayağa kalkmış ve Taehyung'a doğru ilerleyerek, odaya geldiğim andan beri ilk kez konuşma gereği duymuştu.
-Ben gidiyorum o halde. beni nerede bulacağını biliyorsun değil mi? güzelim.
Taehyung aldığı iltifattan olsa gerek bir süre mala bağlayınca hemen araya girmiştim.
-Gitmene gerek yok çünkü biz zaten bu evden gidiyoruz. Sana da tavsiyem çok durma burada, bir an önce eve git. Emin ol partinin başından beri çektiğin kokainden daha tehlikelisi var bu evde.
Konuşmanın başından beri beni sallamayan sarışın son cümlem ile küçük gözlerini irice açarak algılamaya çalışıyormuş gibi bana baktı.
-Ne yani sonunda Jackson partiye LSD sokabilmiş mi?
Aptalığı karşısında bir an şok olurken, Taehyung'u bileğinden tutup hızlı adımlarla peşimden sürükledim. O anki sinir ve telaşımla merdivenleri indiğimi bile fark etmemiştim. Taehyung'da şaşkınlığını üzerinden atmış olacak ki bileğini ellerimin arasından kurtarmıştı.
-Jimin artık ne olduğunu anlatacak mısın?
Derince bir iç çektikten sonra onu kimsenin olmadığını bildiğim, küçük misafir odasına sokmuştum. Arkamızdan kapıyı kapatıp odayı iyice kontrol etmiştim. En sonunda kafamda cümleleri toparlayıp konuşmaya başladım.
- Bu anlatacaklarım sana ne kadar inandırıcı gelir bilmiyorum fakat bilmeni istiyorum ki Taehyung, kesinlikle sarhoş ya da kafayı bulmuş değilim. Her neyse şimdi beni iyi dinle çünkü bu olanları bir kez daha dile getirmek istemiyorum. Üzerimi temizlemek için lavaboya gitmiştim. İçeriye girdiğimde önce hiçbir şey anormal gelmemişti fakat aynadan saçlarımı düzeltirken bir şey fark ettim Taehyung.
Biraz duraklayıp nefes aldım. Adrenalinden kelimlerimi seçemiyordum.
-Küvetin içinde ceset vardı. fazla dozdan ölen birisi değil bu birisi bu kişiyi onlarca kişinin olduğu bir partide tüm soğukkanlılığı ile fark ettirmeden öldürmüş. bu amatör birinin yapacağı bir iş değil planlayıp yapılmış korkunç bir cinayet bu. özellikle de öldürülme şekli ayrıntıya girmek istemiyorum ama yapan her kimse son ana kadar korkuyla ve acıyla titremesini istemiş öldürdüğü kişinin.
Duyduklarından sonra Taehyung' un yüzüne büyük bir şok dalgası ile birlikte bulunduğu yerden rahatsız olmuşcasına bir ifade yer aldı. Belli ki o da benim gibi bir katille aynı partide, aynı okulda olmaktan rahatsızlık duymuştu.
-Ölen kişiyi tanıyor muyuz?
Gözlerindeki endişe kilometrelerce öteden bile belli olacak cinstendi.
-Tanıyoruz ama arkasından kimsenin üzüleceğini sanmıyorum. Bir üst sınıftan Chanyeol'
dü.Chanyeol'ün ismini duyması ile derin bir 'oh' çekmişti. Açıkcası Chanyeol'ün ölmesi herkes için iyi olmuştu. Chanyeol kötü biriydi ve kötü insanlara kötü şeyler olması herkese bir miktar iyi hissettirirdi. Fakat chanyeol gibi birisi bile benim gözümde bu şekilde ölmeyi hak etmezdi.
-Ne yapacağız peki Jimin? Bir yıl boyunca bir katille aynı okulu mu paylaşacağız? Polise haber vermemiz gerekiyor.
Polis olayını hiç düşünmemiştim. Aslında katili ben bulmak istiyordum. Küçüklüğümden beri düşlediğim bir suçluyu yakalama hayalini, başka bir polise bırakmazdım. Hele de böylesine paha biçilemez bir cinayet işleyen suçluyu. Tehlike beni öylesine heyecanlandırıyordu ki sonunda ne olacağını düşünemez hale geliyordum. Onu bulduğumda tüm gazeteler, televizyonlar bu katili ve beni konuşacaktı. böylesine uçuk bir kararın nelere sebep olacağını bilseydim yine de bu kararı verir miydim?
-Gerek yok Taehyung. O kişi her kimse onu ben bulacağım. Adalete ben teslim edeceğim ve sonunda babam benim yeteneğimi görecek. Hayatında ilk kez benimle gurur duyacak.
Taehyung sanki çok saçma bir şey söylemişim gibi kollarımı tutup beni sarsmıştı.
-Jimin sen aptal mısın? Bu dediğin şeyin ne kadar tehlike olduğunu anlamıyor musun?
Kollarımı çevik bir hareketle ellerinden kurtarmıştım. Evet dediği gibi tehlikeli bir işti. Fakat en iyi tarafı da buydu ya zaten. okuldaki insanları benden daha iyi tanıyan birini bulamazdınız. herkesi tanırdım öyle üstünkörü bir tanıma değildi kimin ne bok olduğunu bilirdim. fazla sosyal kişiliğim sayesinde hepsiyle az çok takılırdım. yani polisten daha çok benim yakalama şansım daha yüksekti. Taehyung' un sorularından bıktığım için arkamı dönüp kapıyı açtım.
-Nereye gidiyorsun Jimin? yanımdan ayrılmanı istemiyorum.
-Bak beni burada bekle tamam mı? birazdan geleceğim sadece şu Chanyeol'ün bir fotoğrafını çekmem gerek.
En sonunda pes etmiş olacak ki gitmeme izin verdi. O hep böyleydi zaten bana asla diş geçiremezdi. Önce biraz çırpınır sonra da akışına bırakırdı. Taehyung' u uzun süre yalnız bırakmak istemediğim için olabildiğince hızlı yürüyordum. Malum lavabonun önüne gelince durdum. Terleyen ellerimi pantolonuma silip kapıyı açtım. Gözlerim direkt küvete kaydı fakat bir yanlışlık vardı...
Ceset gitmişti. Geriye hiçbir şey kalmamıştı ne bir kan ne de başka bir şey. Ceset kaybolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can See You//Jikook
FanficBunu yapan kişi durmayacak Taehyung. O bunu yapmaktan zevk alıyor. Sıradan birisi değil o. Öldürdüğü kişileri bir sanat eseri olarak görüyor, kendisini ise sanatçı. Durmayacak çünkü eserlerinin fark edilmesini istiyor. Bugün birisini görücüye çıkard...