3. BÖLÜM

239 12 0
                                    

Daha dün senle beraber gezerken bu sokaklarda şimdi kimsem yok solumda. Beraber yürürdük buradan. Konuşarak, gülüşerek… Sensiz yürünmez buralarda en iyisi bineyim otobüse de öyle gideyim sensizliğime.

 Otobüse bindim. Her zamanki İstanbul işte. Kalabalık, sıkışık… Boş bir yer var mı diye baktım sağa sola. Tabi ki yok. Neyse olsun böyle gideriz artık. Alışmışızdır her halde. Yavaş yavaş ilerledim otobüsün ortasına kadar. Ve kaptan hareket etti bir yerlere. Hava soğuk ya hani, camlar buğulanmış. Hemen seni yazmak geldi aklıma. Ama yazmadım, yazamadım hanfendi. Benim bindiğim duraktan hemen sonraki durakta bir kez daha durdu otobüs. Burası sizin evin hemen aşağısındaki durak. Adım gibi biliyorum. Belki, sen binersin şimdi dedim. Belki bir kez daha görürüm seni. Ama yok binmedin işte. Her halde kuşlar söyledi sana benim burada olduğumu. Başkaları bindi senin yerine. Sanki senin yerini tutabileceklermiş gibi. Yaşlı bir amca, minik bir kız çocuğu annesinin kucağında ve bir kız. İlerlediler ileriye doğru. Yaşlı amcaya yer verdiler hemen. Demek ki insanlık daha ölmemiş. Küçük kızın annesine de yer verdiler. Yükü ağırdı. O genç kız kaldı sadece. Bana doğru geldi. Tam önümde durdu. Uzun, simsiyah saçları vardı. Başında siyah bir şapka. Elinde de bir çanta. Sırtı dönüktü bana. Sen gibi o da sırtını döndü bana. Çantasının fermuarının yarısı açıktı. İstemeden baktım oraya. Bir defter vardı. Tam emin değilim isminden ama o da yazıyordu sol üst köşesinde. Zehra. Soy ismini göremedim. Sanırım o da ben gibi bir öğrenciydi. Hayatı öğreniyordu. Acılarla dolu, mutluluktan yoksun hayatı. Aslında öyle dememeliyim dimi. Sonuçta senle çok güzel zamanımız geçti. Yani bence. Otobüs dolmaya başladı. Herkes binmek için sanki bugünü seçmiş özellikle. Önümdeki kız bana dönerek ‘’Biraz arkaya doğru ilerleyebilir misiniz? ‘’ diye sordu. Çok ince bir sesi vardı. Yüzü çok güzeldi. Birden öyle diyince donup kaldım. Kekeleyerek:

Tabi tabi, dedim.

Teşekkür ederim, dedi.

Heyecanlandım bir an. Neden bilmem. Zaten ineceğim yere gelmişim. Otobüs beni bırakmak için durdu. Bende indim. Kapılar kapanırken içeriye doğru baktım. Gözlerim o kızı arıyordu her halde. Daha önce olsa hiç ardıma bakmadan giderdim. Bu sefer böyle oldu. Anlayamadım. Dışarısı soğuk. Hafiften rüzgar da esiyor. Beremi taksam iyi olacak. Zaten sen gidince hasta oldum. Daha fazla hasta olmayayım. Aklımda o kız var hep. Tanımadığım, kim olduğunu bilmediğim bir kız. Telefonumu çıkardım saate bakmak için. Saat dokuz olmuş. derse bir saat var. Onu da bekliycem bir saat. Zaten ben hep bekleyen oldum. Ben hep seni bekledim ama sen gelmedin. Fatih abinin kafeye bari gideyim. Hem hal hatır sorayım, hem de bir çayını içeyim. Biraz uzun muhabbet  edeyim ki onla, onun anlattıklarıyla bana sıra gelmesin. Ben anlatamam seni. Paylaşamam başkalarıyla. Kafedeyim şimdi. Kafe biraz büyük. Girişin sağ tarafında üç tane art arda sıralanmış masa var. Tam ortasında bir çift oturuyor. Başka kimsecikler yok. Fatih abiye baktım şöyle bir, aa o da yok sanırım. Başkası duruyor onun yerinde. Merak ettim şimdi.

Merhaba, Fatih Bey’e bakmıştım ama.

O yok bugün. Daha doğrusu bundan sonra.

Nasıl yani?

Bana devretti o burayı. Ben aldım.

Hımm, teşekkür ederim, sağolun. Hayırlı olsun.

Belliydi zaten. Sıkıntıları vardı Fatih abimin. Satacağım muhabbeti dönüyordu ortalıkta. Demek bugüneymiş kısmet. Neyse şu kenara oturayım bari.

 Bana bir çay verir misiniz?

 Burası sıcak. Montumu çıkarayım en iyisi. Beremi de. Telefonumu masanın kenarına koydum. Önceden ekranımda ikimizin resmi olurdu hep. Ekranı açınca o güzel yüzünü görürdüm. Ama şimdi, koskoca bir siyah. Bir karanlık görüyorum. Facebook’ta gezindim biraz. Daha doğrusu sana baktım sadece. Benim gezinmem böyle olur bilirsin. Her yerde önce seni ararım ben. Ana sayfaya geldim. Tam kapatmayı düşünürken aklıma otobüsteki kız geldi. Arama motoruna ismini yazdım. Zehra yazdım sadece. Soy ismini bilmiyorum. Bir sürü çıktı Zehra. Şöyle bir baktım. O kıza benzeyenlerin profillerine girdim. Yok, o kız yok. Bulamadım onu. Neyse boş ver. Bana ne el alemden. Çayımı yudumladım sonra. Sıcak bir çay. Biraz kitaplarıma baktım. Biraz sağıma, biraz soluma. Yok. Gülemiyorum. Neden bu haksızlık? Neden herkes kahkaha atarken, ben tebessüm bile edemiyorum? Vakit de gelmiş zaten. Kalkayım. Bir lirayı verdim yeni Fatih abiye. Sonra tekrar hayırlı olsun deyip çıktım gittim. Okula doğru ilerledim. Yolda bir sürü sevgili vardı. El ele tutuşmuş. Üşümüyorlar belli. Bir ah çektim şöyle. Seni mi özledim ne?

Tam kapıdan içeri girerken iki tane kız gördüm. Sırtları bana dönük ilerliyorlar merdivenlere doğru. Birine benziyor sağdaki. Uzun simsiyah saçları, başında siyah bir şapka, elinde de bir çanta. Sanırım Zehra bu. Hani otobüsteki kız.

ZEHRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin