Evet, evet o olmalı. Dersimin başlamasına sadece 5 dakika var. Dersime gitsem iyi olacak ama içimden bir ses onun peşinden git diyor. Bilmiyorum nedenini ama öyle diyor işte. Tamam, sen kazandın iç sesim. Aferin sana. Merdivenlerden çıkıyorlar. Ben de takıldım peşlerine. Hafiften de yere bakarak yürüyorum ki, tanımasın beni. Aralarındaki muhabbetten payıma düşeni alıyorum ister istemez. Zehra diyor soldaki. Evet tamam, sanırım bu kız o kız.
Sınıfın önündeler şimdi. İçeri girdiler. Benim sınıfımda bir üst katta zaten. Onun bu okulda okuduğuna inanamıyorum. Neden daha önce görmediğim belli aslında. Benim gözlerim senden başkasını görmezdi ki. Neyse derse gireyim bari. Geç kalmadan. Hoca daha girmemiş. Geçtim oturdum yerime. Her zamanki güler yüzüm somurtan bir kaktüse benziyor sanırım. Aklımda biri var. Zehra. Nerden takıldı ki bu kız benim aklıma. Çıkmıyor bir türlü. Dersi bile dinleyemiyorum. Ders bitince hemen alt kata indim. Zehra’nın sınıfına baktım. Çıkmış buradan. Soy ismi neydi acaba. Buralarda yazar her halde, bir bakayım. Aha işte burada, tamam bu güzel oldu. Neden böyle yapıyorum, bu kızı neden bu kadar merak ediyorum bilmiyorum ama öyle işte. Aşağı indim sağa sola bir baktım. Göremedim onu. Neyse benim dersim de bitti zaten. Tekrar yolu çıktım. Bu sefer senle her zaman gittiğimiz yere gidiyorum. Hani hep aşıklar olur ya orda. Hep giderdik senle. İsmimizin kazılı olduğu bir çam ağacı var. İşte oraya gidiyorum. Neden gittiğimi bilmiyorum ama ayaklarım oraya götürüyor beni. Durduramıyorum yüreğimin sesini. Okulun arka tarafında tek kişilik patika bir yol var. Oradan gidiyorum. Etrafında hep çiçek böcek olurdu bu yolun. Şimdi yok. Sen gittin diye her halde. Bak görüyorsun işte. Sen gidince her şey gidiyor, bitiyor… Aklımda bir sen varsın, daha doğrusu bıraktığın acı, bir de Zehra var. Düşünüyorum sizi. Bir seni, bir onu. Bir yanda beni bırakıp giden bir hanfendi. Diğer yanda daha 2 saat önce tanımaya başladığım, tam olarak tanımadığım bir kız. Neden bu kadar kafama taktım onu bilmiyorum hanfendi. Ama taktım işte. Seni unutmaya çalışıyorum sanırım. Onun eseri olmalı bu. Şimdi nerdesin, Ne yapıyorsun bilmiyorum. Açmadın ki telefonumu bir kere bile. Bana bitti dediğinde sadece arkandan baka kalmıştım. Dur gitme diyememiştim. Sen de gitmiştin ardına bile bakmadan. Dünden hazırmışçasına. Sonra bir kere bile aramadın. Ben arayınca da açmadın. Şimdi oraya gidiyorum ve ismimizi siliyorum oradan. Ağlaya ağlaya sileceğim sanırım. Dayanamam buna ben. Çam ağacı da eşlik eder bana. O da ağlar benimle. Sadece benimle.
İşte geldim hanfendi. Tam karşımda duruyor ağacımız. Yaklaştım. İsmimizi aramadım çünkü gerek yok. Tam olarak nerden olduğunu çok iyi biliyorum. İşte burada. Gözlerim doldu birden. Elimin tersiyle siliyorum onları. Çam ağacı görmeden. Yerde bir çivi var. Aldım ve yavaş yavaş karalamaya başladım kendi ismimi. Önce ben silineyim bu hayattan diye. Zaten silinmişim de işte. Sen silinme olur mu. Mutlu ol. O yeter bana. Yeter bu kadar hanfendi. Ben gidiyorum
Nereye diye sormazsın sen, ben yine de söyleyeyim. Sensizliğime gidiyorum. Benim sensizliğim…
Geldiğim gibi gidiyorum buradan. Aynı yoldan gidiyorum. Sanki geri sarar gibi. Yolum uzun. Buradan eve kadar yolum uzun. Dönerken aklımda Zehra var hanfendi. Kıskan diye söylemedim. Zaten kıskanmazsın ki sen. Beni çoktan unutmuşsundur. Ne derler? Başka ufuklara yelken açmışsındır sen.
Zehra. Kimsin sen? Nerden çıktın karşıma böyle sürpriz gibi. Ya da neden bu kadar takıldın aklıma. Çok mu güzelsin? Bizim hanfendiden daha mı bir tatlısın yoksa? Peki ya sen nerdesin şimdi? Acaba bir köşede beni mi bekliyorsun . yok canım senin de umurunda değilimdir ben.
Yürüyorum ellerim cebimde. Hanfendim yüreğimde. Zehra aklımda. Zehra hanfendimle yer değiştirmek için mi girdi yoksa benim aklıma. Bilmem belki de öyledir. Yolda küçük bir çocuk var. Kenarda oturuyor. Ellerini çenesinin altına koymuş, dirsekleri dizlerinde uzaklara bakıyor. Dalmış gitmiş öylece. Sanki 40 yaşında ki bir adam misali. Öyle bakıyor uzaklara. Belli ki bir derdi var. Tahmini 10 yaşlarındaki çocuğun ne derdi olabilir ki? Merak ettim. Gittim yanına.
Hişt, yakışıklı?
Efendim abi?
Ne haber ?
İyi be abi nolsun takılıyoruz işte.
Bir derdin mi var senin? Öylece dalıp gitmişsin uzaklara.
Yok be abi, yok bi derdim. Sadece daldım öylece. Keşke büyük olsam şimdi diyordum. Senin gibi mesela. Sahi büyük olmak güzel mi be abi?
Güzel mi çirkin mi bilmem ama her yaşın bir güzelliği, bir özelliği vardır mutlaka. Mesela ben senin gibiyken hep oyun oynardım. Top oynardım. Hep mutluydum. Ağlamam da ya oyun oynayamadığımdan olurdu, ya da oyun oynayamadığımdan.(İkimizde de hafiften bir gülümseme oldu) Ama şimdi hayat benle oynuyor. Bir sağa, bir sola atıyor. Uğraşıyorum yani anlayacağın.
Çocuk hafiften bana bakarak, e abi nerde bu yaşın mutluluğu dedi.
Güzel bir soru sordu aslında. Sahi nerde bu yaşın mutluluğu? Belki de bu yaşın en güzel şeyi aşktır. Aşık olmaktır. Küçük, bu yaşın da var güzel yanları ama sen daha anlayamazsın onları boş ver gitsin. Sen keyfine bak. Git oyununu oyna.
Tatlı bir çocuktu. Tatlı diyince yine sen geldin aklıma hanfendi. Lütfen artık bırak beni. Ben yoluma gideyim, sen de. Eve gelmişim farkında olmadan. Girdim içeriye. Dünkü girişimden farklıydı bu. Biraz daha az mutsuz. En azından suratsız bir suratım yok bugün. Anneciğim evde yine. Odama geçtim selam verip. Aklımda bu sefer o vardı. Zehra. Hemen bilgisayarın başına geçtim. Onu arayacağım tabi. Facebook’a baktım önce. İsmin yazdım. Soy ismi de var bu sefer elimde. Evet buldum onu. Çok güzel. Çok tatlı. Çok masum. Eklesem mi ki? Ayıp olmasın şimdi. Sen ne dersin hanfendi, ekleyeyim mi? Evet ekleyeceğim onu. Önce buraya, sonra…. Sonrasını bilmiyorum. Zaten aklıma eklenmiş bir kere. Çok heyecanlıyım. Umarım kabul eder…
![](https://img.wattpad.com/cover/29290126-288-k728388.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHRA
Ngẫu nhiênAmatör bir çalışmaydı. Deneme amaçlı yazmıştım. Tamamlamadan bitiriyorum. Herkese çok teşekkür ederim. Inşallah yenileriyle devam edeceğim...