Evin yakınında bir parkta oturup kitap okurken arka planda birkaç çocuğun bağırtılı gülüşlerini duyuyordum ama gözlerim zaten birkaç kere okuduğum kitabın sayfaları üzerinde dolaşırken çok da aldırmıyordum. Bir süre sonra kitabı kapatıp oturduğum yerde gerinirken gözüm ağaçlık arazinin diğer tarafında beliren Devrim ve iki yanında yürüyen iki çocuğa takıldı. İsimlerini yanlış hatırlamıyorsam bizim okuldan Akın ve Yasin sanki 40 yıllık arkadaşıymış gibi gülüyorlardı Devrim'le. İsimlerini tam bilmeme sebebim bir üst dönemde olmaları ve okula canları istediği zamanda gelmeleriydi. Buna rağmen okuldan nasıl atılmadıklarını bilmiyordum ama cevabı seveceğimden çok emin değildim.Çocuk geleli 1 haftayı yeni geçmişti ama o kadar hızlı çevresini genişletmişti ki şimdiden benim tayfa kadar çok kişiyle tanıştığını düşünüyordum. Belki daha bile fazla. Aslında çok şaşırmamıştım çünkü taşındıkları günden sonra bizim eve yemeğe geldiklerinde annemi kendine hayran bırakması 10 dakikasını falan almıştı. Annem ki şimdiye kadarki tek bir arkadaşımı onaylamayan insan arkadaş olamayacağım tek insanla yakınlaşmam için beni sabah akşam dürtmeye başlamıştı.
Kendi düşüncelerime dalmış otururken birden önümde dikilen Devrim'i görünce kısa bir nefes aldım. Tepkimi görünce kahkaha atıp yanımdaki boşluğa oturdu. "Selamün aleyküm kardeşim nasılsın?" Hafifçe oturduğum yerde dikleştim ve ceketinin iç cebinden sigarasını çıkarırken "İyiyim Devrim, sen nasılsın?" dedim. Selamını almamama
şaşırdıysa bile bu duygusu yüzüne yansımadı.Kutudan bana da bil dal uzattı ve kendininkini dudaklarının arasına koyup yaktı. Arka cebimden çakmağımı çıkarmaya çalışırken hafifçe sırıtıp sigarayı benim yerime yaktı. "Olum sen de ne çok okuyosun ya vallaha ben bu kadar okusam ermiştim şimdiye." Hafifçe sırıtıp bir nefes çekip yan tarafa üfledim. "Ya ben de erdim de işte zevkine okuyorum."
Sahte bir takdir ifadesi ile başını sallarken hafifçe açılan yakasında bi siyahlık gördüm. Nereye baktığımı fark ettiğinde yakasını biraz daha açtı ve bir yamaç üzerinde duran kurt dövmesini açığa çıkardı. Yüzündeki gurur ifadesinden benim de en az aynı derecede beğenmemi beklediği açıktı. Hafifçe dudak büzerek "Vay. Baya iyiymiş." dedim. "Böyle tasarım dövmeler çok para değil mi ya?"
Beklediğim cevap belki çok açıktı ama yine de duymak istemiştim. "Yok ya bizim ocakta Mesut Abi var tanıdık. O kıyak geçti."
Yüzüme aslında hissettiğim şeyleri yansıtmadığımı umarak cevap verdim. "Baya yetenekliymiş." Hissettiğim şey ne kızgınlık ne de öfkeydi. Hiçbir zaman sağ-sol kavgalarını desteklememiş biri olarak zaten birine görüşleri için kızamazdım. Basitçe hayal kırıklığı hissediyordum. Karşı komşumun içinde çok da bastırılmamış bir ırkçı olduğunu öğrendiğimde böyle hissetmenin adil olduğunu düşündüm.
Aramızda çok fazla olmaya başlayan gergin bir sessizlikten sonra "Ee ne okuyorsun bakalım." dedi ve yan tarafımda duran kitaba bakmak için başını uzattı. Kitabı çabukça çantama itip "Bir şey değil ya işte Gorki falan." Yalan söylemiyordum cidden Ana'yı okuyordum ama gene de içimdeki çocuksu bir his kitabımı görmesini istemiyordu.
"Daha önce hiç duymadım." dedi hafif kaşık kaşlarla. "Çok ünlü değil ya" dedim. Yine bir yalan.
"Bizim okula kayıt işini halletiniz mi?" diye sordum. Öğrendiğime göre 12. sınıfı okumak için nakil almıştı. Benden bir dönem yukarıda olmasından hiç de şikayetçi değildim. Her gün hemen karşı tarafımda yaşadığını bilmek bile zevksiz bir duyguydu.
"Halloldu o iş ya, geçen gittik konuştuk." dedi kısaca. Okulun açılmasına 1 hafta kala nasıl hallettiğini sormayacaktım çünkü zaten biliyordum. "Şimdi senle aynı sınıfa falan düşsek ne garip olur di mi bi de yan yana oturursak 7/24 birbirimizin dibinde oluyoruz." Hafif bir kahkaha attı.
O ana kadar benden büyük olduğunu bilmediğini yeni fark ettim. Gerçi şaşılacak bir şey yoktu, kendimden neredeyse hiç bahsetmemiştim ki çocuğa. "Yok ya sen 12 değil misin? Alt dönemdeyim ben." Gözleri şaşkınlıkla açıldı ve gülerek saçlarımı dağıttı "Lan minicik bir şeymişsin sen." Kısa bir kahkadan sonra "Neyse arada şeker falan alır veririm."
Olayın asla komik olmayışına ve saçmalığına sırıtırken ona güldüğümü sanmış olacak ki biraz daha devam etti. Bir süre sonra cidden gülmeye başladım. Orda oturarak ettiğimiz 10-15 dakikalık muhabbetten sonra bana bakıp biraz düşündükten sonra "Yaz sonu festivali varmış iki güne, gidecek misin?"
Gideceğimi söyledikten sonra başıyla hafifçe onayladı ve ayaklanıp üzerini silkeledi. "Tamamdır o zaman ben mekan tam nerde bilmiyorum. Beraber gideriz?" Kafa sallarken elini kaldırıp selam verdi ve arkasını dönüp parktan çıktı.
Farkında olmadan kafamı iki yana salladığımı fark ettim. Aslında fena çocuk değildi ama ülkücü olduğu gerçeği içimdeki küçümseyici düşüncelerin bu düşüncelere üstün gelmesine yetti. O kadar uzun süredir kendimi devrime adamıştım ki Devrim isimli bir herifin ülkücü olması fikri bile beni kahkalara boğabilirdi.
Sadece bir ülkücü olmakla kalmayıp bir de bir tür ocaktaydı ki bu daha da kötüydü çünkü geçmişinin çok da temiz olmadığına yemin edebilir ama ispatlayamazdım.
Çevremde sağcıların olmasına alışıktım tabii ki hatta her düşünceye saygım bile vardı. Ki fanatiklerle bile uğraşmaya alışkındım çünkü biz de solcular olarak çok olaysız sayılmazdık. Ama daha önce hiçbirinin ailem ya da benle kişisel bir bağları olmamıştı ki sadece bunun düşüncesi bile tüylerimi diken diken yapmaya yetiyordu.
Orada birkaç dakika daha sessizlik içinde oturduktan sonra derin bir nefes alıp ben de ayaklandım ve eve doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manifesto
RomanceBu kitap bir sağcı ve solcunun zorlu aşk hikayesidir. Her düşünceye sonsuz saygı duymakla birlikte kitaptaki olaylar tamamen hayal ürünüdür, bir saldırı değildir.