Kendi kendime lanetlerle uyandım. Gözlerimi açmamıştım ama uyanmıştım. Biraz yatakta debelendikten sonra yatağımın yanındaki telefonu aldım ve gözlerimi açtım. ''11:20'' Hemen aceleyle kalkıp yatağımı düzeltebildiğim kadar düzelttim ve koşarak banyoya gittim. İşeyip yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa gidip biraz atıştırdım. Yine koşarak odama gidip dolabımı açtım. Siyah içindeydi, en sevdiğim... Siyah külotlu çorabı ayağıma geçirip, siyah eteğimide giyip ardından yine siyah bol tişörtümü giydim. 2 tane siyah kolyeyide taktıktan sonra ayna karşısına geçip önce saçlarımı taradım ve doğal halinde bıraktım. Eyelinerımıda çektikten sonra converselerimi giydim ve kapıyı kapatırken ''Abi! Ben gittim!'' diyip hızlı adımlarla akademinin yolunu tuttum.
Buraya taşınalı 3 ay olmuştu. Yani yazın başında abimle buraya taşındık. Bugün tam olarak yazın son günü. Başta burayı istemiyordum, hala daha da istemiyorum ama beni buraya bağlayan tek şey var. O da müzik. Akademide şarkı söyleyek vakit geçiriyorum. Küçük bir grubum var. Ve evet, artık buda olmayacak. Çünkü yarın okula başlıyorum. Bu, bugün buraya son gelişim. Akademiye geldiğimi görünce bu okul düşüncesinden sıyrıldım. Kapıdan içeri girdim. Sola dönmem gerekiyordu. Tam dönecekken sağ taraftan grubumuzdan Can seslendi. ''Derin!'' Ona bakıp baş selamı vererek sola dönüyordum ki tökezledim. Karşımda hafif iri, benden 10-15 cm uzun bir beden gördüm.
''Seni lanet olası!''
''Bir dahakine önüne bakmayı dene.''
Can ürkek bakışlarla bizi izliyordu. Bir hışımla ağzımı açmış, tam cevap veriyordum ki çocuk hızlı adımlarla kapıdan çıktı ve gitti. Hah! Haspam! Bana kimse burada cevap vermeye cürret edemezken, bu da neydi böyle? Boşverdim, nasıl olsa beni tanımıyor diyerekten sola döndüm. Can'da arkamdan gelmişti. Bugün son günümüz olduğundan, keyifli şarkılar söylüyorduk. Normalde burada 2 saat kalıyorduk ama bugün bu süreyi arttırmıştık.
Saat 17:03 ü gösterirken, biraz yorgunduk. Gruptaki gözlere baktığımda bunu net görebiliyordum. Can, Buket, Esin ve Barış gitmek için hazırlandılar. Sadece ben ve Kaan kalacaktık sanırım, Kaanla onları uğurladık. Kaan... Grup üyelerinden en çok onunla anlaşabiliyordum. Beni sıkmıyordu, mantıklı sorular soruyordu ve çok konuşmuyordu. Piyano çalıyordu. Hala daha oturduğu yerden kalkmamış olmasına sevindim ve biraz yanına yaklaşıp çalmasını söyledim. Çaldığı notalar... Sanki içime işliyor gibiydi. Çok ama...çok güzeldi. Daha önce hiç bir yerde duymamıştım.
''Bu... güzeldi.''
''Beğenmene sevindim.''
''Kimin?''
''Benim bestem.'' dedi ve dudağını kıvırdı. Bende ona gülümseyerek karşılık verdim ve oradan ayrıldım.
Eve geldiğimde burnuma güzel kokular geliyordu. Şey gibi... ''Abiiii, Pizza mı? Birtanesin lan koççummm.'' İstemsizce kendimi abimin sırtında buldum. Abim ''Tamam tamam yavaş ol. Kilo almışsın sırtımı kırdın. Derin 17 yaşına geldin yaşından utanmıyor musun? Hadi onuda geçtim siyah giyerek 'burda kuralları ben koyarım' modunda geziyorsun ama çocuk gibisin.'' Aldırmadım ve abimin sırtından indim. Güldüm, haklıydı. ''Sadece senin yanında böyleyim, beni sen tanıyorsun sadece abi.'' Abim buruk bir gülümsemeyle konuştu ''Hadi ye bakalım.''
--
Bir alarm bu kadar mı iğrenç çalar Allah belanı vermesin abi, horoz sesi koymuş lan bu nedir? En kısa zamanda abimden intikam alacağımı aklıma not ettim. Biraz daha bu horoz sesine katlanamayacağım, uyandım. İğrenç okul kıyafetlerini giydim demeyeceğim çünkü okulda serbest kıyafet uygulaması var, + point kazandı bu yönden. Yüzümü yıkadım ve dolabımın karşısına geçtim. Açıkçası uzun uzun bakmadım benim için önemli bir yer değildi okul. Siyah külotlu çorabımın üzerine siyah hafif yırtıklı şortumu ve yine siyah bol tişörtlerimden birini geçirdim. Olmazsa olmaz eyelinerımıda çekip saçlarımı her zamanki doğallığında bıraktım. Siyah çantama hiç bir şey koymadan sırtıma alıp öylece çıktım. -Bu kız mal mı hiç bir şey almadan çanta götürüyor demeyin, okulun ilk günü herhalde. ''Fatih'' yazılı poşetlerle kitap falan taşımam ben arkadaş!- Evet, yine dışarı çıktığım için kaşlarımı çattım. Dışarda bu şekilde gezerdim. Beni gören birisi duygusuz, ruhsuz, yüzsüz biri olduğumu anında düşünürdü biliyorum. Kapının önünde servisi bekliyordum. 5 dakikalık bir bekleyişin ardından tam sövecektim ki servis geldi. Yırttın küfürden Servet amca. 15 dakikada okula vardık.
Okulun girişine baktığımda sol köşede bir kaç genç sigara içiyordu. Bu durumu görünce hafifçe dudaklarım kıvrıldı. Bahçeden içeri adımımı attığımda fazla fena değildi ama herkes renkliydi. Herkes aynıydı. Herkes eski okulumdaki gibi görünüyordu. Kaşlarım dahada çatılmıştı. Nereye gidersem gideyim herkesin aynı olduğunu düşündüm. Herkes sınıfına çıkmıştı. Bende müdürün odasını bulmuştum o arada. Müdür ilk başta beni süzdü ve ''Seni sınıfına ben götüreyim. Eski okulundaki durumuna baktımda baya iyi notların var, yani görünüşün bunu desteklemesede-'' ''Biliyorum biliyorum, şimdi beni sınıfıma götürün lütfen.'' Adam biraz afallamıştı ama konuşmasını hiç çekemeyecektim. Sonrasında başını salladı ve beni sınıfıma götürdü. 11-A. Müdürle sınıfa girdiğimizde öğretmen masasında 40lı yaşlarda tatlı bir kadın oturuyordu, bizi görünce ayağa kalkmıştı. Müdürle içeri girdiğimizde tüm gözler bana odaklanmıştı, bunu hiç sevmezdim. Müdür ''Arkadaşınız Derin Yerlikaya, artık birlikte olacaksınız. İyi dersler Selma Hocam.'' diyip gitmişti. Selma hoca sınıfı şöyle bir süzdü ve tek boş olan sırayı gördü. ''Derin, Görkem'in yanına geçebilirsin tatlım.'' Tabii oraya geçecektim başka boş sıra mı var? Çatık kaşlarımı iyice çattım ve adının Görkem olduğunu öğrendiğim-
''Sen?!'' dedim ona. Beni tanımıştı ve alayla gülümsüyordu. Ve cevap verdi; ''Önüne bakmayı öğrenebilmişsin.'' Hiç bir şey söylemedim ve yüzümdeki soğukluğu iyice arttırarak yerime oturdum. Ona bakmıyordum ama bana baktığını biliyordum. Sanırım artık anlamıştı, bana cevap veremeyeceğini. Çünkü hiç bir şey söylemiyordu, beni inceliyordu. Sanki bir bulmacayı çözmek istermiş gibi.
40 dakika sonra zil çaldığında yerimden doğruldum. O anda Görkem'le göz göze geldik ama umursamadım. Hazır göz göze gelmişken dudaklarımı araladım ''Şimdi, fazla konuşmamanı istiyorum. Şu an uzun cümleler kuruyorum sende kısa keseceksin. Müzik sınıfı gibi bir şey var mı burada?'' Biraz şaşkın bakışlarıyla karşlaştığımda ayaklarımı yere vurdum. Anlamış olacak ki ''Var, gel benimle.'' dedi. Üst kata çıkıp koridor boyu düz yürüdük. Kenarda köşelerde takılan kız gruplarının hepsi bize bakıp konuşmaya başlamışlardı. ''Yeni kız. Ne işi var Görkem'le? Bu nasıl kız her şeyi siyah! Çıkıyorlar mı? Onu öldürürüm!'' Ve bunları duymamın ardından Görkemle koridorun sonunda müzik odası tabelasının önünde durduğumuzda tüm koridora bağırdım. ''KESİN SESİNİZİ VE ÖNÜNÜZE DÖNÜN. HAKKIMDA TEK KELİME ETTİĞİNİZİ DUYARSAM... BEN.SİZİ.ÖLDÜRÜRÜM.'' Bütün kızlar sesini kesmiş hatta çoğu aşağıya inmişti bile. Görkem'e alay dolu gülümsemi gönderdim ve birlikte müzik odasına girdik.
Burası... Muhteşemdi. Sanırım +94563589 point kazandı şu an okul. Piyano... Piyano vardı inanamıyorum. Hemen piyanonun yanına gittim ve bir kaç nota çaldım. İşte huzur buydu. Derin bir nefes aldım ve Görkem'e baktım. Şaşırmıştı. Ona ''Ne o?'' diyip hafif çaplı bir kahkaha attım. Bana sadece gülümsemişti ve beraber sınıfa gittik.
2. ders...
3. ders...
4. ders...
Yeter artık tanışma faslından bıktım. Ve 5. ders. Sınıfa 30lu yaşlarda bir adam geldi. Sınıfa birden enerji saçtı. Ön sıramdaki kız bana döndü ve ''Bu Mustafa hoca. Onu seveceksindir, açıkçası okulda herkes sadece onu sever. Bu arada ben Hira.'' dedi ve gülümsedi. Hakkımda dedikodu yaptığını duymadığım ve cesaretli bir kız oluşunu beğenmiştim. Genelde soğuk davranışlı bir insanım kabul, ama bu kıza öyle davranmak içimden gelmedi ve sohbete daldık. Pek konuşmayı sevmesemde bu kızla konuşmak iyi gelmişti. Best kankam olarak belirledim ve okul çıkışında birlikteydik. Okul kapısının sol tarafında yine sigara içenler vardı. Daha dikkatli baktığımda kıpkırmızı saçları olan bir kız gördüm ve Hira'ya sordum. ''Bu kim?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ
Teen FictionHiç kimse bilmiyordu. Kimseler anlamıyordu. Aradan 3 sene geçti. Ben değiştim. Çevremdekiler hep aynıydılar. Farklı insanlar olabilirlerdi, burası farklı bir yer olabilirdi. Ama aynıydı işte. Sanki yine aynı yüzleri görüyordum. Artık bütün neşem git...