Sarai
3. Bölüm
Sarai
Damlayan suyun sesiyle uyandım. Yakındaki pencereden sızan ışıktan sakınarak gözlerimi zorlukla açtım. Bir odanın içindeydim. Gözlerim bulanın görüyor ve başım da bir gece önce sanki bir duvara çarpmış gibi açıyordu. Yüzümün sol tarafıysa şişmiş gibiydi.
Kalkmayı denedim fakat el ve ayak bileklerinin etrafına bir şeylerin sarılı olduğunu fark ettim. Gözlerimi actigim andaki bulanıklık yavaş yavaş azalıp daha net görmeye başladığımda soluk bir duvar halısı, tozlu ve uyumsuz mobilyaların olduğu pis bir odanın içinde bir yatakta yattığımı anladım. Televizyon, eşir tutuldugum çiftlikteki televizyona benziyordu; eskiden kalamaydı ve dramatik Ispanyol pembe dizilerinin oynadığı tek bir kanalı gösteriyordu. Tam karşımdaki pencerede kalın yeşil perdeler asılıydı, önlerinde ise küçük bir maşayla bir tahta sandalye atılmıştı. Uzun siyah trençkot, sandalyenin arkasında asılı duruyordu.
Neler olduğunu anlayınca dürtülerim beni harekete geçirdi, arkama dönüp odanın geri kalanını görebilmek için vucudumu zorladım. Böylece beni buraya getiren kişi olduğunu bildiğim Amerikalıyı gördüm.
Beni bağlamıştı. Ah, hayır... beni bağlamıştı!
Yatağın diğer tarafında sandalyede oturan Amerikalıyı görmek beni ürkütmüştü, acıyla yataktan yere düştüm. Elerim ve bacaklarım sımsıkı bağlı olduğu için yere çarpmamı engelleyecek hiç birşey yapamadım. Çok sert düşmüştüm. Kaçama ve sırtıma ağrılar saplandı. "Off!" diye yüksek sesle inledim. Yerde kivranirken hiç vakit kaybetmeden bileklerine sarılı iplerden kurtulmaya çalıştım.
Amerikalı karşıma bir hayalet gibi dikildi.
"Beni neden bağladın?"dedim. Çok kötü titriyordum ve onun bunu gark etmemesini umuyordum. Korkumun gerçek seviyesini bilmesini istemiyordum.
Üzerine eğildi, beni yerden kaldırdı, geriye tekrar yatağa götürdü. Yaptığımın beni tekrar yere düşürecek aptalca bir hareket olduğunu fark edinceye kadar onu tekmelemeye ve ona vurmaya çalıştım. Hiç karşılık vermeden odanın diğer tarafına, daha önce oturduğu yere gitti, komedinin üzerinde duran bir kap suyun içine ellerini daldırdı. Bir bez parçasının suyunu sıkıp yüzüme yaklaştırdı ama ben yüzümü ondan geriye çekmeye çalıştım. Fakat bu onu durdurmadı. Hicbir şeyin onu durduramayacağı zaten belliydi. Bir yere kaçamayacağını anlamıştım. Bu yüzden o benim yüzüme bakmasa da ben onun gözlerinin içine bakarak hiç kıpırdamadan uzandım.
Bana bakmasını, yüzündeki öfkeyi görmesini istiyordum. Fakat onun umrunda değildi.
"Beni yumrukladın mı?" Buna inanasın gelmiyordu.
Islak ve soğuk bezi sol gözünün üzerinde, kemiğin etrafında hafifçe gezdirip,"Evet," dedi.
"Sen kadın döven bir katilsin."
Sonunda karanlık gözlerini benim gözlerime dikti, suçlamam ters tepki yapmış gibi eli havada kaldı.
Başını yana çevirdi ve yüzümü silmeye devam etti.
"Kadınlara vurmam,"dedi. "Onlar arkadan başıma silah dayamadığı sürece."
Cevap vermedim. Dikkate değer bir polemik ileri sürmüştü, tabi buna polemik denebilirse.
"Gözüm morardı mı?"
"Hayır," dedi, bezi uzaklaştırdı. "Sana çok sert vurmadım. Sadece küçük bir yumruktu."
Sanki seliymiş gibi ona baktım. "Vurmadın mi? Yani geceyi baygın geçirmeme neden olacak kadar sert vurmadın mı?"
Ayağa kalkıp yataktan uzaklaştı, uzun boylu iri cüssesinin kuraldışı üzerime çöküyordu. Trenckotunu astığı sandalyeye doğru yürüdü, ceplerinden birinin içine elini attı ve içinden bir ilaç şişesi çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAİ (Katiller Çetesi)
AçãoSarai henüz on dört yaşındayken annesi tarafından Meksikalı bir uyuşturucu buronunun yanında yaşamaya zorlanmıştır. Fakat genç kız özgürlüğe dair umudunu hiç yitirmemiştir. Soğuk kanlı Victorsa öldüreceği yeni hedefiyle ilgili bilgi almak için Sara...