Nasıl olduğunu, neden olduğunu, ne zaman olduğunu hiç anlayamadım. Her zaman ki sıkıcılığında ilerleyen gece mesaim in ortalarında, dışarıda ki kar fırtınası biraz olsun dinmeye başlayıp etrafta hoş bir sessizlik bıraktığı 4 sularındaydı saat. Hiç beklemediğim bir anda açılan market kapısına döndüğümde hışımla içeri giren beden ile donup kalmıştım. Beni şaşırtan, oldukça huzursuz olan bakışlarının yanı sıra gördüğüm anda kalp atışlarımı hızlandıran elinde tuttuğu silahıydı...
Böyle anlarda elinizden geldiğince sakin olmanız ve size yardım edecek birilerine -tercihen polis- ulaşmanız gerekir. Yani en azından birisi bana böyle bir olay yaşadığından bahsetse, yapması gerekenin bu olduğunu çok emin bir şekilde söylerdim. Fakat görünüşe bakılırsa gerçekten böyle bir olayı tecrübe ettiğiniz sırada bunları düşünmek o kadar da kolay değilmiş...
"Hemen ışıkları kapat yoksa ateş ederim"
Kulağıma ulaşan alçak fakat tehditkar ses tonu, beni ne yapmam gerektiği konusunda daha da panik haline sokmuştu.
"Tamam tamam kapıyorum, lütfen sakin olun"
sakin olması gereken asıl kişinin ben olduğum oldukça bariz olmasına rağmen söylemeden edememiştim
Bir yandan hava koşulları nedeni ile çalıştırdığımız jeneretörün yanına ilerlerken karşımda duran çocuğun beni gerçekten vurma olasılığını düşünüyordum.
Kendinden emin bakışlarının yanı sıra, titreyen eli benden yanaymış gibi hissediyordum. Tanımadığım birinin neleri yapıp neleri yapamayacağını hesaplamak pekte mantıklı bir seçenek değil tabi ki, fakat kendi kendimi bir şekilde rahatlatmam gerekiyordu.
Jeneretöre ulaştığımda arkamı dönüp o çocuğa baktım. Bana acele etmem gerektiğini belirten haraketlerinden sonra jeneratörün kolunu hızlıca indirdim. Işıklar söndüğünde geriye sadece içecek dolaplarının loş ışıkları kalmıştı ve benim ensemde hissettiğim düzensiz nefesler. Kalp atışlarım hızlanmasına karşın böyle bir durumda ne yapmam gerektiğini düşünmeye çalışıyordum ve o içeri girdiğinden beri yaklaşmakta olan siren sesleri nedense beni hiç rahatlatmıyordu.
Arkamı yavaşça döndüğümde bana bakan keskin bakışları ile titrediğimi hissettim. Gözleri bir çok şey anlatıyordu sanki. Hissetmesi o kadar kolay ama anlaması bir o kadarda zordu . Gittikçe netleşen siren sesleri marketin yanına geldiğinde kesilmişti. Karşımda ki çocuğun silahını şakaklarıma yerleştirmesi ile hayatımda yaşadığım tüm korkular bir anda kaybolmuştu sanki. Geçmişimde beni korkutan her şey gerçekte olan korkunun ölüm olduğunu bana gösteriyordu.
"sakın ses çıkartma, umalım ki içeri girmesin, yoksa birazdan ikimiz içinde hoş şeyler olmaz"
İlk geldiğine nazaran daha sakin konuşuyordu, kafamla onu onayladığımda mümkünmüş gibi bana daha çok yaklaştı. Adeta arkamda ki dolap ile bütün olmak üzereydim. Polis in içeri girmesi sonucu olabilecekleri düşündüm. Ardından girmezse olabilecekleri düşündüm. İki ucu boklu değenekten başka bir şey değildi şuan içinde olduğum durum. Her şekilde karşımda ki çocuğun insafına kalmıştım.
İçecek dolaplarından gelen loş ışık suratına vururken bir anlığına gözüme çekici geldiğini itiraf etmeliyim. Beynimde çalmaya başlayan criminal şarkısı, her zamankinden daha sinir bozucu olan kapı gıcırtısının kulağıma ulaşması ile bölünmüştü. O an ikimizde gözlerimizi kapıya yönelttik. Bakışları tekrar bana dönen çocuk bu sefer birazda olsa tereddütte duruyordu. Adım sesleri eşliğinde içeri seslenen polis oldukça yavaş bir şekilde etrafta geziniyordu.
Bir süreliğine inen silah tekrar şakağım ile buluştuğunda canım öncekinden daha çok yanmıştı. Olabildiğince sessiz bir şekilde fısıldadım
"Dur lütfen"
Silahını yavaşça aşağı indirirken kulağıma fısıldamıştı
"lütfen yardım et"
Kulağıma değen nefesi ile kıpırdanırken tekrar gözlerimi gözlerine sabitledim. Nasıl anlatacağımı bilmiyorum fakat kendinden emin halinin yanı sıra yaptığının doğru olmadığının farkında gibi görünüyordu. Açıkçası marketi soymak gibi bir niyetinin olmadığını ışıkları kapattırıp beni reyonların arasına çekiştirirken anlamıştım. Aceleci tavrı ve şuan saklanıyor olması, yapacağı şeyi çoktan yaptığını gösteriyordu. Kafam da ne kadar güvenilir biri olabileceğini tartmaya çalışıyordum. İçeri ilk girdiğinde asabi bir şekilde emir vermesinin dışında şuan yardım istemesi gerçektende zor durumda olup olamayacağını sorgulattı bana. Gerçekten küçük bir hata yapmış ve yanlış anlaşılacağı için kaçıyor olabileceği gibi öldürdüğü kişinin cesedini attıktan hemen sonra buraya sığınmışta olabilirdi.
Polisin ayak sesleri bize yaklaşırken, ömrü hayatım boyunca nasıl yaptığım , neden yaptığım gibi sorulara cevap bulamayacağım bir şey yaptım. Karşımda ki çocuğun endişeli bakışları artarken kulağına fısıldayan bu sefer ben olmuştum
"öp beni"
Gözlerinde ki endişe bir anlığına kendini şaşkınlığa bırakırken adeta dudaklarım ve gözlerim arasında mekik dokuyordu. Yapmaya çalıştığım şeyi anladığını biliyordum. Ona yardım ediyordum
Ayak sesleri daha da yaklaşırken, dudaklarımda hissettiğim sıcaklık ile içinde bulunduğum durumun tuhaflığını daha ne kadar sorgulayabileceğimi düşündüm. Kalp atışlarım daha da hızkanırken
Bir yabancıyı öpmenin neden bu kadar iyi hissettirdiğini düşünmeden edemedim.
Silahını artık hissetmiyordum. Tek hissettiğim belime inen elleri ve derinleşen öpücüğüydü. Kendimi dudaklarına kaptırdığım sırada polisin el fenerinin ışığını üstümde hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I had everything (that night)-Markhyuck-
FanfictionAyağım gazdayken özgür hissederim,tüm dünya ayaklarımın altındadır sanki. Durdurulamam ben, alıkonulamam .O gün silahım şakaklarına değerken, gözümü alamadığım dudaklarından çıkan iki kelime beni savunmasız bırakana kadar her şeye sahip olduğumu san...