"Hey Hyuck! Kendinde misin? Hayır 10 dakikadır saçma bir soruya cevap vermeni bekliyoruz da "
Ten'in sesi ,alt katta ki kalabalığın boğucu sesiyle sekteye uğramadan kulağıma ulaştığında, kendimi yeniden bu saçma oyunun içinde bulmuştum.
"ha, soru neydi ki?"
İçtiğim 4.bardaktan sonra konuşmaları anlamak benim için zorlaşmaya başlamıştı. Elinde ki içki şişesini kafasına diktikten sonra yüzüme bakıp soruyu tekrarlayan Johnny içinse hava hoş gözüküyordu...
"öpücük diyorduk?"
Öpücük derken, ilk öpücükten bahsettiklerini düşündüm, bu durumda neden cevabını bildikleri bir soruyu sorduklarına anlam veremiyordum.
"ilk öpücüğümde hepiniz orada değil miydiniz zaten, neden sordunuz ki şimdi bunu? "
Lucas eliyle alnına vurduğunda bir şeyleri kaçırdığımı anlamıştım, ama ne olduğunu bilmiyordum, son yarım saattir de aklım pek buralarda değildi.
Ten elinde sallayıp durduğu, bittiği belli olan içkiyi kafasına dikti. Tek gözüyle şişenin içine bakarken artık bittiğine ikna olmuş olacak ki arkasında ki çöp kutusuna doğru fırlatmıştı. Kutuya girmemesi çokta umrunda gözükmüyordu. Önüne dönüp bıkkın bir şekilde bana soruyu tekrar açıkladı.
"Öpücükten kastımız first kiss falan değil, hele o 8 yaşında olan rezil ama her dinlediğimde daha da komikleşen olay hiç değil, bahsettiğimiz şey senin ayağını kaydıran türden bir öpücük."
Lucas first kiss muhabbetine takılmış olacak ki sırıtarak konuşmaya başladı
"merak etme, kimse 8 yaşındayken beni herkesin önünde öpmüş olduğun zamanı hatırlamak istemiyor"
Bir yandan gülüyor bir yandan da Lucas'a cevap vermeye çalışıyordum
"Öyle deme, o yaşta o cesaretim takdire şayandı bence"
Ten ve kenarda az çok kendinden geçmiş Winwin, olaylar yaşandığında orada değillerdi. Fakat 2 yıl sonra bize katıldıklarında diğerleri bu olayı o kadar çok anlatıp benimle dalga geçmişlerdi ki bir süre sonra sanki bu olay yaşandığında onlarda oradaymış gibi hissetmeye başlamıştık.
Konunun üzerinde biraz daha oyalandıktan ve günlük dalga geçilme dozumuzu aldıktan sonra oluşan sessizlik ile soruya dönmeye karar vermiştim.
Soruyu ilk duyduğumda neden uzun süre cevapsız kaldığımı şimdi tekrar hatırlıyordum. Ne kadar uğraşsamda ,kendimi yine o günü düşünürken bulmuştum işte. Hayatımda ufakta olsa bir yer etmesi ,neredeyse marketin kapısından o ilk girişi kadar ani ve beklenmedik olmuştu benim için. Onu 1 gündür tanıyan ve hayatı boyunca onu tek bir gün tanıma fırsatına sahip olan bende, anlamdıramadığım bir iz bırakıp sabahın ışıklarına karışmıştı . Çoğu zaman "sanırım onu gözümde çok büyütüyorum" diye düşünmeden edemiyordum da.
O yalnızca eğlence arayan bir çocuktan başka bir şey değildi belki de...
''Veee.. evet yine daldı .Hey dünyadan Dongyuck'a , dünyadan Donghyuck'a burada mısın??'' Ten yine beni daldığım yerden çıkarmıştı , sanki döngüde gibiydik.Bana öpücük diyorlar , düşüncelerime dalıyorum. Sonra uyandırıyorlar ve öpücük kelimesini duymam ile tekrar dalıyorum .
Kafamı sallayıp bardağımın dibinde kalan son yudumu içtikten sonra, huysuzlanarak bir şeyler söyleyen Johnny'e döndüm.
''O kadar dalmanın sonunda bize umarım heyecanlı bir şeyler anlatırsın yoksa seni izlerken ben de dalacağım... Ama sana''
Lucas kendi kendine bana gülerken üstünde oturduğum minderi alıp kafasına fırlatmadan duramamıştım.
Ayrıca yaşananların minik bir kısmını 1,5 senenin sonunda ,biraz bıkmışlığın biraz da sarhoşluğun etkisi ile anlatmaya karar vermiş olmam ,umarım sabah uyandığımda hissedeceğim ilk şeyin baş ağrısının yanı sıra pişmanlık olmasına yol açmazdı.
''Bakın ,baştan söylüyorum ; sorgulamak , kızmak, şuursuz yorumlar yapmak ,olayın altında başka şeyler aramak yok. Ayrıca her dakika konusunun açıldığını da duymak istemiyorum. Anlaştık mı?'' işaret parmağımı söylediğim her kelimenin sonunda diğerlerinin suratlarına doğru aşağı yukarı sallıyordum.
O kadar konuşmama rağmen beni çokta takıyor gibi durmuyordu kimse . Bir nebze de olsa ciddiye alınmak için sorumu tekrarlayıp Winwin'e dönmüştüm. Bana ciddi bir şekilde bakıp kafasıyla onaylayan Winwin , gerçekten beni dikkate alan tek kişi olabilirdi şuan. Diğerlerine dil çıkarırken Winwin'e minnetimin bir göstergesi olarak öpücük yollamıştım .
''Winwin sağolsun arkadaşlık ölmemiş bunu anladım ben''
Johnny gözlerini devirerek beni ayağının ucuyla dürtüklemişti.
''Boş yapma da anlat artık, yemin ederim kök saldım senin anlatmanı beklerken.''
Derin bir nefes verip dayak yemeden bir an önce konuya girmiştim.
''Çocuğu pek tanımıyorum. Açıkçası isminden bile pek emin değilim'' Boğazımı temizleyip konuşmaya devam ettim.
''doğruluğundan emin olduğum tek şey yüzüydü sanırım.Daha önce gördüğüm veya tanıdık gelen bir suratı yoktu. Onunla hayatımda ilk kez karşılaşmıştım ve uzun bir süredir de o karşılaşmamın onu ilk ve son görüşüm olduğunu düşünüyorum''
Gayet ciddi bir şekilde "Tek gecelik falan mıydı?" diye soran Ten'e karşın, Lucas yine bildiğimiz gibiydi...
"Nasıl bir geceyse artık, 2 senedir unutamamış"
Winwin içimden geçeni yaparak Lucas'ın kafasına bi fiske yapıştırmıştı. Bu şimdilik beni tatmin ettiğinden konuşmama devam ettim.
''Her neyse, geçen sene çalıştığım marketi hatırlıyor musunuz?" Beni onaylamak adına yaptıkları belli belirsiz kafa sallamalarının ardından Johnny söze girmişti
"Sen işten ayrıldıktan 2 gün sonra soyguna uğrayan marketten mi bahsediyorsun"
Johnny sanırım ortam gerilmesin diye benden sonra çalışmaya başlayan kasiyerin vurulduğu kısmı atlamıştı. Ve bilmediği bir kısmı daha...
"Evet o marketten bahsediyorum. Öncelikle birazdan anlatacaklarım dışında küçük bir detaydan da daha önce bahsetmediğimi fark ettim şuan. Size o zamanlar işten kendim ayrıldığımı söylediğimi hatırlarsınız faka-"
Sözümü bölen bu sefer ne Lucastı ne de arkadaş grubumuzdan başka biri. Sözümü bölen, kapının hışımla açılmasıyla içeri giren erkek kardeşim Jaemin ve içinde bulunduğumuz binaya yaklaşmakta olan siren seslerinden başka bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I had everything (that night)-Markhyuck-
FanfictionAyağım gazdayken özgür hissederim,tüm dünya ayaklarımın altındadır sanki. Durdurulamam ben, alıkonulamam .O gün silahım şakaklarına değerken, gözümü alamadığım dudaklarından çıkan iki kelime beni savunmasız bırakana kadar her şeye sahip olduğumu san...