Taehyung doktordan gelmiş, yanaklarında iz oluşturan kurumuş yaşlara yenilerini ekliyordu.
Son haftalarıydı belkide, ameliyat olmazsa. Beynindeki tümör büyümüş ve bir kısmına zarar vermişti. Sevdiğine kavuşmadan ölmek istemiyordu.
Yorganın içine iyice saklanıp hıçkırıklarına her seferinde daha şiddetli olan yenilerini ekliyor, tirtir titriyordu. Kalbinde bir boşluk vardı, tarifi zor olan. Asla dolmayacak gibi, acısı dinmeyecek gibiydi bu boşluk.
Kapı zilini duyması ile ayaklandı. Kim gelmişti ki? Ailesi ile konuşmuş ameliyat gününe kadar gelmemelerini söylemişti. Babası üzüntüden harab olmuştu. Jin'in babasına söylediğinde adamcağız çok üzülmüş ve Jin ile en yakın zamanda konuşacağını ve zaten bazı şeyleri hatırladığını söylemişti. Tae buna sevinmeyecek kadar üzgündü.
Kapıyı açtığında karşısında gözleri kan çanağına dönmüş, elleri rüzgardan dolayı yumruk olmuş ve saçları birbirine girmiş , ağlayan bir Jin beklemiyordu.
Yıllardır aradığı, bir saç telinden bir göz yaşına kadar aşık olduğu, sırf bulmak için günlerce uykusuz kaldığı, uğruna canını feda edebileceği hayatını renklendiren adam karşısında dikilmişti. Kırgınlık, utanç, pişmanlık ve özlem akan irislere baktı Taehyung.
Tanrı'nın özel zaman sarf ettiği bu yüze dokunmak öpmek istiyordu. Ama yapamadı çünkü şok olmuştu.
Konuşamıyor.
Hareket edemiyor.
Nefes dahi alamıyordu.
Jin daha fazla beklemeyip sarıldı aciz bedene. Tae bir anda aradığı nefesi bulmuşçasına tekrar ağlamaya başlamıştı. Hemen Jin'e sarılmış ve dolgun dudaklara bakmak amacıyla kafasını yana yatırmıştı. Jin'de kafasını düzgünce çevirip ona baktı. Ve aynı onun gibi bakışlarını ince dudaklara indirdi.
Tae dayanamayarak Jin'in pembemsi dudaklarına asıldı. Onu narince öpüyor bir yandanda daha fazla üşümesin diye içeri sokuyordu.
Ayrılıp koltuğa oturdu. Jin'i kolundan tutup kucağına doğru çekti. Ve daha sıkı sarıldı, özlemişti bu bebeksi kokuyu.
O buradaydı, kolları arasındaydı.
-Tae... diye fısıldadı Jin, ismini sarf ettiği kişinin kolları arasındayken.
- Aman Tanrım! Aman Tanrım! Sen yaşıyorsun. Az önce 3 yıldır tadamadığım dudakları öptüm ben.
Bunları söylerken ağlıyor ve Jin'in saçlarına kelebek öpücükler konduruyordu.
- Ben... Ben hatırlıyorum Taehyung... Seni, özel günlerimizi, düğünümüzü, hayallerimizi... Seni bırakmamalıydım sevgilim, üzgünüm...
Diyip ağlamaya başlamıştı o da. Ev, birbirine yıllardır hasret kalmış iki adamın hıçkırıkları ile doluyordu.
- Geldin ama. Üzülme bak geldin. Bana geri döndün. Herşeye rağmen burda yanımdasın. Ölüm bile biz ikimizi ayıramaz. Dedi.
Ama yalandı herşey.
O haftasonu Taehyung ameliyata girdi. Mutluydu. Bu meretten kurtulunca yarım kalan düğünlerini bitireceklerdi. Evlenecek ve her zaman hayalleri olan ikiz bebek sahipleneceklerdi.
Ne Taehyung o gün o ameliyat masasından kalkabildi.
Ne Jin tekrar o nikah masasına oturabildi.
Ne Namjoon bu iki insanın aşkına mâni olabildi.
Bu iki gencin aşkı sonsuzdu. Ama her aşk hikayesi mutlu sonla bitmezdi. Jin hikayesini çocuklara mutlu sonla anlattı, Taehyung hikayesini meleklere tüm çıplaklığı ile.
Jin 45 yaşında kimse ile evlenmeden kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. O gün sonsuz aşkına kavuştu. İmkansız hikayede ya herkes ölendi yada öldü diye gösterilen.
Bitti...
Sonsuza dek kapatıyorum bu kitabı.
Hep mutlu son istemişimdir.
Ama bazen her istediğimiz olmaz.
Hayat böyledir, bir gün iyi ile ertesi sabah kıçına tekmeyi basar. Birleşemediler belki, gerçek hayatta ama benim hikayemde onlar cennette sonsuz yolculukta iken buldu kalpleri birbirini.
Ne ben son diyeyim ne siz ilk. Başka Taejin'lerde, başka kitaplarda buluşalım yine. Onlar kavuşmadı ama biz hayalimizde yaşatalım onları. İkiside mutlu şimdi, gökyüzünden el sallıyorlar bize. Hiç unutmayalım onları diye.
Bu kadardı benim anlatacaklarım. Varsa söylemek istediğiniz şeyler belirtin, anlayalım birbirimizi.
Şimdilik görüşürüz. Öpüyorum sizi.
Çavv.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorry, I'm Not Sorry | Taejin
Fanficgucciv: Bebeğim, üzgünüm... lsvtjin: Kimsiniz? (Taejin bulunmaktadır.!) seme: Taehyung uke:Jin