O anda yaşadığım duyguların tarifi olsaydı da anlatabilseydim. Hiç olmadığım kadar huzurlu, hiç olamayacağım kadar güvende onun kollarında. Olmamalıydı. Bu çok yanlıştı. Benim doğru kişim o değildi. O mavi gözlerine biraz daha baksaydım kaybolurdum. Koskocaman bir yanlışın içinde tüm ömrümü kendimi bulmak için harcardım. Birkez yaptığım hatayı tekrar yapamazdım. Daha fazla acı çekecek gücüm yoktu. Aşık olmamam gerekiyordu. Aşk zayıf noktadır, zayıflıktır, hatadır en önemlisi de acıdır. Engin'den sonra aşka küsmüştüm. Engin bende olan bütün aşkı bitirmişti. Zaten kendimi yeni toparlamışken tekrardan bir çöküntü yaşayamazdım. Uygar benim canımı Engin'den daha çok yakardı. Bunu biliyordum. Bu yüzünden en kısa zaman da Uygar'a benden ne istersen iste artık diyecektim. Son birkez o muhteşem yüzüne baktım ve yavaşça omzundan başımı çektim. Hava serindi kabanıma biraz daha gömülürken telefonumun bildirim ışığının yanıp söndüğünü gördüm. Annem aramıştı. Ama şuan onunla konuşacak halim yoktu. Biran önce eve gitmek istiyordum. Ani bir hareketle banktan kalktım. Ve hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım.
-.-
Eve gellir gelmez kendimi duşa attım. Ve herzaman ki gibi şarkı söyleyerek yada söylemeye çalışarak rahatlamaya çalıştım. Bir anda duyduğum telefon sesi ile irkildim, başta açmayacaktım ama ısrarla çalmaya devam edince açmak zorunda kaldım. Hızla bornozu kaptığım gibi banyodan çıktım. Arayan yine annemdi, telefonu açtım.
-"Efendim anne ?"
-"Miray Hanım siz misiniz, ben doktor Suat." Dediğin de endişelenmeye başlamıştım.
-"Annem, anneme bir şey mi oldu ?"
-" Miray Hanım bakın çok üzgünüm, inanın elimizden geleni yaptık. Ama malesef annenizi kaybettik."
Hani şu filmler de "Dünya artık benim için durdu." cümlesi vardırya hani o anda yaşadığım duyguların tek tarifi bu olsa gerek. Annem, benim annem. Babamın ölümden sonra sırtımı yasladığım o yıkılmaz kadın yıkılmıştı ve beraberin de beni de yıkmıştı. Acı tüm bedenimde bir zehir gibi yayılırken tek yapabildiğim gözlerimden düşen bir damla yaştı. Tek yaşam kaynağımı kaybetmiştim. Kanım damarlarımı terk ediyordu, adeta yavaş yavaş ölüyordum. Sesler boğumlaşıyordu, garip olan evde yalnızdım. Bir anda 4 yıl önce annemin omzuna yaslanıp ağladığım anı gördüm ve diğer tüm duygusal anlar adeta bir film şeridi gibi gözlerimden aktı. Sanırım deliriyordum. Bu kadar karışık sesin içerisin de zil sesini zor da olsa seçebildim. Bacaklarım bedenimi artık taşımıyordu. Tüm enerjim bitmişti, tükenmiştim. Ama pes etmeyecektim, annemi son birkez olsun görmek için ne gerekiyorsa yapacaktım. Kalan var gücümle kapı koluna asıldım ve çektim. Artık renkler ve sesler yoktu, gözlerim kararırken o tanıdık koku ciğerlerimi doldurdu. Ve yine tanıdık o iki kaslı kola bedenimi teslim ettim.
-.-
CAN'IN AĞZINDAN;
Arabayı Mirayların evinin önüne park ederken Uygar'ın "Miray" diye anırmasını duyunca hızla arabayı park edip yanlarına gittiğim de gördüğüm manzara karşısın da kendimi tutamadan
-"Töbe yarrabbim, iki dakika da ne yaptın kıza ?"
-" Ben bir şey yapladım lan. Kapıyı açar açmaz bayıldı."
-"Cazibene mi dayanamadı acaba ?" Dediğim de Uygar bana ölümcül bakış attı ve "Git kıza giyecek bir şeyler getir, bornozla götüremem hastaneye." Dedi. Bende koşarak yukarıya çıktım ve Miray'ın odasını aramaya başladım. Bir ara heyecandan elim ayağıma dolaştı yere yapıştım ama sonuç olarak odayı buldum. Şimdi ne götürecektim ki ? Don südyen şart diyerek kırmızı ilk çamaşırlarını aldım ve aşağıya indim. Uygar bana sen hayırdır bakışları attı. Ve sinirli bir ses tonu ile
-"Bu ne lan ?"
-"Uygar bak valla en güzeli buydu."
"Oğlum kız sikmeye gitmiyoruz !! Hataneye gidiyoruz. Git düzgün bir şey getir." Dedi bende homurdanarak gittim elime ilk gelen taytı ve kazağı aldım. Aşağı inip Uygar'a, Miray'ı giydirmesi için kıyafetleri verdiğim de hem Uygar'ın hemde kendi gözümü kapatmayı da ihmal etmedim. Uygar çek elini dediğin de woww haram demeyi de ihmal etmedim tabi ki. 2 saat uğraştıktan ve büyük çaba sarf ettikten sonra gözümüzü açtığımız da kazağı ters giydirdiğimizi fark ettik. Uygar'da bende çok sinirlendiğimiz için daha fazla dayanamayıp ters mers fark etmez dedik ve hastaneye doğru yola koyulduk. Uygar Miray'ı narin hareketlerle sevip "geçiçek güvercin dayan diyiordurd" Hava da vıcık vıcık değer verme kokusu vardı. Sonunda hastaneye ulaşmıştık.
-.-
Miray'ın ağzından;
Karmakarışık sesler git gide düzelirken bir cihazın "dıtt dıtt" diye ötüşünü duymaya başladım. Bilincim açıktı ama gözlerimi açamıyordum. Ardından o meledik ses yani Uygar elimden tutarak konuşmaya başladı, fazla mı romantikti ? Her neyse.
-"Neden bu haldesin bilmiyorum, belki de dün ben sana bir şey yaptım. Onu bile bilmiyorum ama şunu bilki Miray eğer ben sana bir şey yapmışsam kendimi asla affetmem. Lüften güvercin gülümsediğin de o gözlerinin içinin parlayışına, kokuna, sana ihtiyacım var. Lüfen gözlerini aç."
Arkadaşlar +100 olmadan yeni bölüm gelmeyecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVERCİN.
ChickLitBir insan gerçek aşkını unutabilir mi ? Hafızasından silinse, kalbinden de silinir mi ?