Jimin'in omzuna dokunan el, irkilmesine sebep olmuştu. Jong Suk bir terslik olduğunun kesinlikle farkındaydı, Jimin'in korktuğu oldukça belli oluyordu. Onu kendisine çekip kollarının arasına almasıyla Jimin'in titreyen elleri güçsüzce tutunmuştu sırtına.
"Ben sadece normal olan hayatıma, aynı şekilde devam etmek istiyorum. Bu bu kadar zor olmamalı. Bir filmin içinde olmadığımız halde yaşadığım şeyler sinirlerimi bozuyor. Eun Tak beni onunla tehdit ediyor. Oysa sevdiği adamdan zaten uzak duruyorum, benim onunla hiçbir alakam yok. Ya neden böyle o zaman? Bir şeylerin düzelmesi için ne yapmam gerekiyor bilmiyorum. Koskocaman kadın bunu yaparken lise çağındaki bir genci kendisiyle denk mi görüyor anlamıyorum."
Jong Suk söylediklerinin bir kısmını anlasa da tamamını bilmiyordu. Eun Tak'ın ona yaptıklarından habersizdi mesela. Ya da karakolluk olduğundan.
"Neler oluyor bilmiyorum ama içeri geçip bana anlatmanı istiyorum. Tek başına bir şeylere kalkışmak için küçüksün."
Ardından Jimin'i kollarından ayırıp pencereyi kapattı ve onunla birlikte salona geçtiler. Jimin anlatıp anlatmamakla ilgili ikileme düşse de derin bir nefes verip başından geçenleri anlattı. Jong Suk gerçekten sinirlenmişti ama kendino tutuyordu, şu an sinirle bir yerlere varamazdı.
"Bu bir suç Jimin, kimse kimsenin evine izinsiz giremez ve nasıl bir aptallıktır anlamıyorum ama işlediği suçu sana kanıtıyla birlikte yollamış gözünü korkutacağım diye. Hemen konuşmaların ekran görüntüsünü al. Zaten gizlice girmiş, kameralardan bulurlar. Bu işin böyle devam etmesine izin vermeyeceğim, davacı olacağız. Kendini ne halt zannediyor en ufak bir fikrim yok ancak mafya gibi ortalıklarda gezinemez."
Jimin onun bu kızgın haline karşılık tebessüm etmişti, birilerinin yanında olduğunu görmek gerçekten güzeldi. İyi hissediyordu. Yoongi hakkında artık bir şeyler düşünmek yerine hayatına odaklanmak istiyordu bir yandan. En iyi yol da, yanında olanlara ve geleceğine kendini adamaktı. Jong Suk'un yanına iyice sokulup boynuna gömüldü ve gözlerini kapattı. İşte bu rahatlatmıştı. Uzun zamandır içinde tuttuğu şeyleri bir bir dökmek kesinlikle güzel gelmişti. Huzurlu bir ortamın içerisindeyken Taehyung ördekli pijamalarıyla ellerini beline yerleştirmiş, kızgın bir ifadeyle ikiliye bakıyordu.
"Jong Suk, ben seni bir gün dövecefim biliyorsun değil mi?" huysuz bir ifadeyle yanlarına gelip Jimin'i oyuncak bebekmiş gibi kolaylıkla koltuğun diğer ucuna taşıdı ve ortalarına oturup biricik arkadaşını göğsüne yerleştirdi, onu kolları arasına aldıktan sonra kafasına vurması ayrı bir ironiydi. "En çok bana sarılacaksın."
Jong Suk küçük olanın bu huysuzluğuna karşı gülerek onun saçlarını okşadı ve ikisine abisinin yaptığı kurabiyelerden getirmek adına mutfağa gitti. İçinde anlamlandıramadığı garip bir şeyler vardı. Jimin'i her gördüğünde kalbi deli gibi hızlanıyordu. Bazen dolgun dudakları öyle dikkatini çekiyordu ki onları bir kerecik öpse ne olur diye düşünmeden edemiyordu. Aslına bakacak olursak, böyle daha bir sürü düşünceye sahipti ama cesareti yoktu. Küçük olan kabul etmese de kalbinin kime ait olduğu çok belliydi. Min Yoongi, onca şeye rağmen Jimin'in kalbindeki tahtın tek sahibiydi ve bu değişmeyen bir gerçekti. İç çekip kurabiyeleri tabağa doldurdu ve iki bardak sütle beraber tepsiye koyduktan sonra yanlarına geçip tepsiyi Taehyung'un bacaklarına koydu. Güzel bir gece geçirsinler diye ikiliye bir de film açtıktan sonra yanlarında oturup öylece izledi.
Jimin'i.
.
Yoongi, gecenin bir vakti sahilde elindeki birayla otururken koyu dalgalara doğru daldı. kayalıkların üzerinde düşünüyordu. Düşünmek yorunca da sadece kendini rüzgara bırakıp uçtuğunu hayal ediyordu. Jae'ye verdiği sözü tutmalıydı, Jimin'in yanında olmalıydı ancak bunu yapabilmesi için bir şeyleri düzeltmesi gerekiyordu. Sevdiği ellerinden kayıp gidiyordu ve buna engel olamamak onu mahvediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tell me pretty lies, yoonmin
Fanfictionyoongi gitti, jimin bitti. yoongi geldi, jimin yitti.