🎼şimdi lütfen,sessiz ol.
gözlerimin içine bak ve hiçbir şey söyleme
-rauf & faik детство🎼"
Noona bunları nereye koymalıyım?" dedim elimdeki abur cuburlarla.
"Şuraya." diyip parmağıyla pastanın orayı gösterdi. Kafamı sallayıp oraya gittim. Elimdekileri bırakıp etrafı inceledim.
Burası canlı müziklerin yapıldığı kafelerden biriydi. Kafenin sahibi Jin'in babası olduğu için bugünlük bize vermişti burayı. Yoksa burayı kiralamayı anca rüyamızda görürdük. Güzelce süsledik mekanı bu özel gün için; Şarkı söylenen yerde çeşitli enstürmanlar, Jin hyungun sevdiği şarkılarla kaplı bir plak.
Yine mekanın dört bir yanını süsleyen renkli balonlar. Ve dans pisti. Bir kaç tanede masa. Masların üstünde hediyeler, içkiler, yemekler, abur cuburlarla doluydu. Ve son olarak üstünde "İyiki Doğdun WorldWide Handsome" yazan kocaman bir pasta. Her şey harikaydı.
"Çok güzel oldu her şey!" dedim heyecanla.
"Evet Jin çok sevinecek!" diye onayladı beni Sihyeon noona. O'na bakarak gülümsedim, o da bana karşılık verdi.
"Yha, Taehyung yemesene şu pastayı!"
"Yha, yemiyorum tadına bakıyorum!"
"Eminim öyledir! Pastanın yarısını yedin ayı!"
"Al bunuda kır! Al al! Yha, bunu kim benle eşleştirdi!"
"Ama Yoongi hyung bilerek yapmıyorum..."
Nerede deminki sakinlik?
"Jin hyung geliyor! Saklanın!"
Hoseok hyungun uyarısıyla herkes önceden ayarladığı yerlere saklandı. Son olarak bende ışıkları kapatıp saklandım. Bir kaç dakika sonra ışıkların yanmasıyla Tae hyung konfetiyi patlattı. Herkes masadan çıkıp iyiki doğdun şarkısını söylemeye başladı. Jin hyungun yüzünü görene kadar...
Kanlarla kaplıydı yüzü. Bize acılarına rağmen gülümsemeye çalışıyordu. Sarsılmasıyla koşarak yanına gittim. Bayılmasıyla üstüme düştü ve bende O'nunla yavaşca aşağıya düştüm. Kimse yerinden oynayamıyordu. Hiç kimse beklemiyordu böyle bir şeyi.
"Çabuk ambulansı arayın!" dedi bağırarak Sihyeon noona ve yanıma geldi. Jin hyungun yüzünü ellerinin arasına alıp inceledi. "Sana ne oldu Jin?"
"Ambulans geliyor birazdan." dedi Yoongi hyung. İlk defa O'nu böyle korkarken görüyordum. Her zaman aramızdaki en cesur O olurdu. Ama şu an bizden bir farkı yoktu. Saşkın ve korkmuş...
⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝⁝⁞⁝⁞⁝⁞⁝⁝
Herkes hastanenin bir köşesine kurulmuş Jin hyungu bekliyordu. Alışılmadık bir şeye değildi Jin hyungun yüzünü yaralarla kaplı görmek. O hep böyleydi. Bunu ne zaman sorsak bizi geçiştirirdi. Alışılmadık olan şey ilk defa bu kadar kötü olması. Doktorun çıkmasıyla hepimiz yanına doluştuk.
"N-ne oldu O'na?" dedi Namjoon hyung
"Merak etmeyin bir sorun yok. Sadece çok ağır darbeler almış. Beş ila altı güne kendine toparlamaya başlar."
"İçeri girebilir miyiz?"
"Evet evet girebilirsiniz hepiniz." onu onayladığımızda gülümseyerek yanımızdan ayrıldı. Ardından hepimiz odaya doluştuk. Jin hyung bizi görünce göz devirdi. Yanındaki hemşireye döndü.
"Tekrar uyutabilir misiniz beni acaba?"
"Yha, hyung ayıp ediyorsun ama! İki saattir seni bekliyoruz sen ne diyorsun!" diye söylendi Taehyung.
"Abartma o kadar olmadı."
"Doğru tam tamına üç buçuk saat oldu." Yoongi hyungun bunu demesiyle Jin hyung gözlerini belirterek baktı bize.
"Ben burda can çekişirken siz gitmek için saat mı sayıyorsunuz itler!" Hoseok hyung tam bir şey dicekken hemşire seslendi.
"Serum bitince gidebilirsiniz, iyi günler." diyerek odadan çıktı. Jin hyung odayı bir şey arıyormuş gibi inceledi.
"Sihyeon nerede?"
"Ah, O eşyalarını almaya gitti." diye cevapladı Namjoon. Jin hyung ise kafasını sallayarak onayladı.
Çok geçmeden kapıdan Sihyeon gözüktü. Ama bir terslik vardı. Elinde siyah kanlı bir defterle Jin hyunga öldürecekmiş gibi bakıyor.
"Bu ne demek oluyor Jin!" diyerek defter Jin hyunga fırlattı. Jin hyung deftere bakıp gözlerini yumdu. "Söylesene Jin! Sen nelere bulaştın söyle?!"
"B-ben üzgünüm." diyip sustu. Neden söylemiyorsun hyung? Neyden korkuyorsun? "Size her şeyi açıklicam buradan çıktıktan sonra."
"Hayır her şeyi şimdik açıklıcaksın! Neden her gün yüzünde yaralar oluyor?! Neden her gün eve geç dönüyorsun?! Neden bugün bayıldın?! Söyle jin, söyle!"
"Noona üstüne çok gidiyorsun. Daha yeni-"
"Hayır Jungkook! Bıktım artık! Her zaman geciktiriyor! Yoksa... Yoksa beni mi aldatıyorsun?"
"Hayır bunu asla yapmam! Sevgimden bir şüphen mi var?!"
"O zaman ne söylesene?!" Jin hyung yutkunarak kucağındaki ellerine baktı.
"Tefecilere bulaştım." işte asıl alışılmadık olan şey buydu. Jin hyung her zaman emek göstererek kazanmayı isterdi. Asla kimseden borç almazdı. "Kardeşim Hyunjin kumara başlamış. İlk başlarda kazanıyormuş ama sonra hırsına kurban giderek bir masada çok para kaybetmiş. Boyumuzu aşcak kadar çok. Borçlandığı kişi canıyla tehdit etmiş. O da bana gelip anlattı bunları. İlk kendim kazanmaya çalıştım ama olmadı. Bende daha uzun bir sürem olması içinden tefecilerden borç aldım." sesi titriyordu. Sanki her an ağlıyacak gibiydi.
"N-ne olacak şimdi peki?" dedi Sihyeon noona
"Bilmiyorum... Sanırım beni öldürecekler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUİCİDE / JİNKOOK
FanfictionYine akşam oldu Yine herkese yorgunluk çökmüş, uyuyorlardı. Yine saat ikiye on geçiyor. Yine intihar etmeye çalışıyorsun Ve sen yine beni ölüme terk ediyorsun. Hem de bilmeden... En çokta bu acıtıyor ya; Beni öldürdüğünü bilmiyorsun....