Neredeyse 1 hafta olmuştu terkedileli.
Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum.. Böyle bir şerefsizden kurtulduğum için sevinmeli miydim yoksa beni seven -gerçi bundan da emin değildim artık- tek kişiyi kaybettiğim için üzülmeli..?
Hiçbir şekilde ne o arayıp mesaj atmıştı ne de ben.
Üzülmemek elde değildi ama olanla ölene çare yoktu. Artık yalnız başımaydım. Bu koca,çirkin dünya ile tek başıma savaşmalıydım. Bir omega olarak ne kadar zor olduğunu bilemezdiniz. Yalnız bir omegaysan bir hiçtin. Bundan ötesi yoktu.
Yalnız olmaya alışkındım zaten. Birkaç arkadaşımdan başka hiç kimsem yoktu ama onlar da farklı şehirlere taşınmışlardı. Bazen de selam verdiğim birkaç komşum vardı işte.
Komşu demişken, sanırım kapımı çalan da onlardan biriydi. Büyük ihtimalle geçirdiğim sinir krizinin sesleri çabucak duyulmuştu. Elimin tersiyle gözyaşlarımı silip kapıya ilerledim. Kapının deliğinden kimin geldiğine baktığımda Jungkook'u görmeyi beklemiyordum.
Jungkook kim mi?
Daesun'un iş ortağıydı. Küçük bir şirketleri vardı ve babaları yüzünden birlikte yürütüyorlardı. Birbirlerinden pek hoşlandıklarını söyleyemezdim.Birkaç kez kavga ettiklerinde Daesun'un ona ettiği küfürler beni bunu düşünmeye itiyordu. Aynı şekilde Jungkook'un bakışları da bunu doğrular nitelikteydi.
Kapıyı açtığımda Jungkook'un takım elbiseyle durduğunu görmüştüm. Zaten başka bir şey giydiğini görmemiştim pek.
Ben ise dağılmış ve paçoz görüntümle duruyordum öyle.
''Jimin. Merhaba. Daesun'a ulaşama-'' dedi ve kafasını telefonundan kaldırdığında benim halimi görünce sustu.
''Sen iyi misin?'' diye sordu endişeli olduğunu düşündüğüm ses tonuyla. Jungkook böyleydi. Daesun'dan nefret ederdi ama bana karşı hep nazikti.
''Pek söylenemez. Gelmek ister misin?'' dedim ve yüzümü buruşturarak baktım. ''Ev biraz fazla dağınık kusura bakma. Bir krizin ortasında geldin.''
Jungkook kafasını sallayarak içeri yöneldiğinde kapıyı kapatıp onu takip ettim.
''Mutfağa geçelim.'' dedim o dağınık eve şaşkınlıkla izlerken. Nasıl bir kriz geçirdiğimi hesaplamaya çalışıyordu büyük ihtimalle. Bu haline içimde güldüm, dışarıya vuracak dermanım kalmamıştı çünkü..
''Neler oldu? Daesun ile kavga mı ettiniz? Sana zarar vermedi değil mi?'' diye sordu sandalyeye otururken. Merakla beni süzüyor, bir yerimde bir şey var mı diye bakınıyordu.
''Öncelikle evi bu hale tek başıma soktum. İkinci olarak da bir şey içmek ister misin?'' diye sordum kendime su koyarken. Jungkook ofladı.
''Jimin oturur musun bir şuraya?'' diye sinirle soludu. Alfasının sinirini kontrol altında tutmaya çalışıyor gibi duruyordu. Şu an sinirli bir kurtla uğraşacak halim yoktu.
''Bir daha bana o alfa sesini kullanma.'' diye uyardım onu. Mahçup bir şekilde ensesini kaşıdı.
''Neden bu haldesin?'' diye ısrarla sorduğunda yenilgiyle omuzlarımı düşürdüm.
''Terk edildim işte. Bir bebekle evime gelip terk etti beni. Hem de yıldönümümüzde.'' dediğimde şaşkınlıkla baktı. Onun bu haline kafamı iki yana salladım. ''Yapma Jungkook. Bilmiyormuş gibi davranma.''
Söylediklerime o da kafasını iki yana sallayarak yanıt verdi.
''Jimin, sana yemin ederim bir haftadır herkes ona ulaşmaya çalışıyor. Biz yıldönümünüz olduğu için birlikte vakit geçiriyorsunuz sandık.'' dedi ve devam etti. ''Şu an onu kovabilirim. Cidden yapabilirim bunu.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just wanna love you,jikook
Fanfictionpark jimin, bir bebek sahibi olamayacağı için sevgilisi tarafından terkedildiğinde, kızgınlığa girmesine sadece 1 hafta vardı. jjk + pjm