YALNIZ

14 3 6
                                    

Koca bir şehirin sokaklarında ağlaya ağlaya otogara geri gidiyordum. Gözümdeki gözyaşları yüzünden önüm buğuluydu. İlerlemekte zorlanıyor, yürürken yalpalıyordum bazen. Attığım her adımda, annemin evine giderken kızlarımla yolda konuştuklarımız geliyordu. Şurada gülmüşlerdi, şurada diz çöküp onları babalarına bırakacağımı söylemiştim, şurada kavga etmişlerdi. Onlar daha bu şehire ilk defa gelmelerine rağmen çok anı bırakmışlardı bana ya da ben anneleri olduğum için, her anlarını dikkatle izlediğimden bana öyle geliyordu.
     Gelirken en geç Bodrum' a dönen otobüs saatlerini öğrenmiştim. Biri saat 22.00 da diğeri ise saat 00.30 daydı. Benim vedam erken olduğu için ben saat 22.00 dakine gidiyordum. Henüz biletim yoktu ama oraya gittiğimde hemen alacaktım. Gençliğimi yaşayamadığım şehrin sokaklarında yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm. Ciğerlerime havayı çektim, kim bilir buraya bir dahaki gelişimde ne olacaktı. Otogara geldiğimde saat 22.00 a gelmek üzereydi. Bilet için gişeye gittim. Gişeden sorumlu olan beyfendi, "Buyrun sizin sıranız, biletiniz var mı?" "Hayır biletim yok alıp hemen otobüse bineceğim, Bodrum'a gidecek olan saat 22.00 da olana binebilir miyim hemen?" Beyfendi, "Maalesef hanım efendi biletler bitti keşke baştan alsaydınız dönüş biletinizi." "Hay Allah, keşke öyle yapsaydım ama ne zaman döneceğim belli değildi. Tamam o zaman saat 00.30 da olana alabilir miyim bileti?" "Tabii hanım efendi siz bana Kimlik Bilgilerinizi verin,  hemen ayarlıyorum bileti." Bilet işlemleri bittikten sonra vaktin gelmesini beklemeye başladım. Otobüs saatine henüz 1,5 saat vardı, acıktığımı hissettim. Otogarın tam karşısında olan büfeye doğru ilerledim ama sonra cebimde son 100 liramın 50 lirasını bilete verdiğimi hatırlayınca durdum. Sonra bakkal büfeden daha ucuz olur diye bakkaldan bir bisküvi almaya karar verdim. Otogarların artık klasikleşmiş özelliğinden biri de her şeyin normalden 2 kat pahalı olmasıdır. Bir bisküviye 5 lira verdim ve geriye kaldı 45 lira. Kim bilir şu an kızlarım yanımda olsaydı ne yapacaktık ben yine onlar yesin para da az gitsin diye kendim yemezdim. Bisküvimide yedikten sonra üstümdeki hırkaya daha da sıkı sarılıp otobüsün geleceği yerin karşısındaki kaldırma oturup beklemeye başladım. Genelde böyle zamanlarda kızlar yanımda yoksa düşünürdüm. Ne yapacağımı ve ne olacağını. Belki yanımda bir ailem olsaydı ne bunları düşünmeme gerek kalmazdı. Ben hiçbir zaman arkanda ailenin olmasının gururunu yaşayamadım, hiç "ne olursa olsun benim ailem yanımda" diyemedim. İşte o an kaldırımda oturup bunu düşünürken yemin ettim kızlarımı ailesiz bırakmamaya. Anneleri ve babaları ayrı ya da beraber ne olursa olsun aile sevgisinden mahrum kalmayacak benim kızlarım!
Ben öyle düşüncelere dalmışken gözümü bir şey aldı. Bir ışık. Bir an öteki tarafın ışığı sandım ne yalan söyleyeyim zaten öyle sanmamıda yorgunluğuma verdim. Hemen ayağa kalktım ve biraz daha dikkatli bakınca bu gelen ışığın otobüsün farı olduğunu anladım. İçimden bir oh çektim çünkü biraz daha beklemeye ne tahammülüm ne de mecalim vardı. Otobüs tam önümde durdu ve içeriden muavin ve şoför çıktı. Muavin valizleri almaya başladı ancak benim valizim yerine sadece sırt çantam vardı onu da vermeyecektim çünkü içinde özel eşyalarım vardı. Bende direkt herkesten önce otobüse bindim. Koltuğum orta yerlerden cam kenarıydı. Oturdum ve otobüsün hareket etmesi için bekledim. Yarın işe gideceğim için biraz çabuk gitmek istiyordum eve güzelce uyumak istiyordum. Yarın bir nevi yeni hayatımın ilk günüydü. Kızlarsız ilk defa yaşayacaktım bir süre ama onlar işin yaşayacaktım. Onları şimdiden özlemiştim ama onlara daha iyi bir gelecek sağlamak için biraz ayrı durmak zorundaydık. Otobüsün hareket etmeye başlamasıyla beraber bende kulaklığımı çıkardım. Yalnız  kaldığımda, özellikle de otobüslerde müzik dinlerdim hep çünkü genelde kızlarlayken müzik dinlemeye fırsat bulamazdım. Telefondan müziğimi açtım ve kendimi uykuya teslim ettim.
    Muavinin "Bodrum'a geldik" çağrısıyla gözlerimi yeniden açtım. Saat 03.00 tü. Hırkamı giyip, sırt çantamıda takıp hızlı hızlı evime doğru ilerledim. Evimin kapısına geldiğimde çantamın derinliklerinde anahtarı çıkartırken elimde kağıt gibi bir şey geldi. Halbuki çantamda kulaklık, cüzdan, bir kaç makyaj malzemesinden başka bir şey
yoktu. Kağıdı tutup çektim ve elime 5 tane 100 lira geldi. Ah annem orada ben kabul etmeyeceğim için ve babam göreceği için gizlice bana para vermeyi seçmişti. O an istemsizce suratımda bir gülümseme olmuştu. Çünkü bu paraya gerçekten ihtiyacım vardı. Kızlarım için biriktireceğim ilk para kumbaraya girmişti. Eve girer girmez duşa girdim. Biraz bir şeyler yedikten sonra yarın işe giderken giyeceğim kıyafetleri hazırlayıp baş ucuma koydum. Telefonumdan hemen saat 06.00 alarmını kurduktan sonra da elimdeki telefonu yanı başımdaki komidinin üzerine bıraktım. Tam uyuyacaktım ki etrafıma bakarken kızlarımın hayali gözümün önüne geldi. Hep yatmadan önce annem benim yanıma yatacak kavgası yaparlardı, bende haksızlık olmasın diye ikisinin ortasına yatardım. Şimdi ise yalnızdım. Ne iyi geceler dileyecek birisi, ne de sımsıkı sarılacağım birisi vardı yanımda. Gözlerimi kapadım ve "iyi geceler kızlarım, önce Allah' a sonra da birbirinize emanetsiniz" dedim ve bu sefer kendimi gerçekten uykuya bıraktım.
     O kadar huzurlu uyuyordum ki bir çocuk sesi kalkmama sebep oldu. Bu tanıdık bir ses olduğu için direkt kalktım. Kalkar kalkmaz karşımda, odamın ortasında onları gördüm, Selini ve Nilse' yi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 29, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

30Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin