(Hippo campus- Poems)"Ümit mi? Ümit en son kötülüktür!
Pandora'nın kutusu açılıp, Zeus'un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: Ümit. O zamandan beri, insanlar yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladı. Fakat Zeus'un arzusunun, insanların, kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır."(Irvin D. Yalom)
Lütfen düşüncelerinizi bana yazın. İlhamım sizsiniz.
Keyifli okumalar..
***
Sessizlik ve karanlık, harmanlanıp da bedenimi sıkı sıkıya sarmış gibi dingin, huzursuz, uyuşuk; zihnim kör bir bezle silinircesine kimsesiz ve yapayalnızdım bu soğuk benliğin içinde..
Kulağımda yankılanan tek ses, nefes alışverişimin yakından duyulan o hırıltılı melodisiydi. Sanki upuzun kolları olan bir varlık zamanı sömürürerek bedenimi her geçen saniye biraz daha sıkmaya devam ediyordu.
Ve biliyordum, biraz daha sıksa nefesim kesilecekti lakin nefes alıyorken dahi buna ihtiyaç duymadığımı hissediyordum.
Hem.. neredeydim ki ben?
Bir annenin karnına sıkışmış bilinci açık, sağlam ve dirayetli bir bebeğin silik anılarını tekarrür ediyordu sanki sızlayan bedenim.
Ve her saniye o uzun kollar, beni sıkmaya devam ediyordu.
Gözlerim açıktı, lakin üzerine kadife bir perde çekilmiş gibi karanlığı yutuyor, korneamı yırtarcasına pürüzleri gözümü soyuyordu. Dayanılmaz bir acı yayılıyordu gözlerimden tenime, bir sıvı süzülüyordu aynı zamanda yanaklarımdan dudağıma. Dilim bu sıvıyı süpürüyor, kan olduğunu anlıyordum.
Derken, kemiklerimden çıkan yüksek sesli bir çıtırtı nüksediyor buğulu kulaklarıma. Her kemiğim etimin içinde ters dönerek ruhuma can çekiştirmek ister gibi bedenimi zorluyor, hareket ediyor seğirerek.
Keskin ve kulakları çınlatacak bir çığlık dökülüyor dudaklarımdan, sonra bedenimi saran kollar ürkmüş gibi çekiveriyor kendini.
İskeletsiz bir yaratık gibi zemine yığılıyorum.
Daha sonra, kulağımın hemen yanından ilahi bir fısıltı sarıyor ruhumu. Göğüs kafesim parçalanarak ciğerlerimi dağladığından, nefes alma gereksinimi duymuyorum. Yalnızca işlevsiz soluğumun havaya karışan sesi duyuluyor, o fısıltıya karışıyor, beni yeniliyor.
Ruhumu diriltiyor o fısıltı, bedenimi tamir ediyor, baştan yaratıyor beni. Özenle şekil veriyor, kemiklerimi daha bir dayanıklı hale getiriyor, sönmüş kanlı gözlerimi farklı bir renkle dolduruyor sonra, hissedebiliyorum.
Eskisinden daha yeni hissediyorum kendimi. Tamamlanmış bir robot gibi, parçalarım yerine oturmuş, sağlamlaştırılmıştı.
Hepsini o ilahi fısıltı yapmıştı.
Fakat bir şey almıştı benden.
Bir bedel, kanlı bir karşılık ve lehine olacak bir şeyler..
Kalbimi parçalayıp da dinamik bir güçle yenilerken, kara bir leke bırakmıştı orada. Siyah, simsiyah bir boşluk.
Karanlık bir şeyler bırakmıştı fakat idrak edemiyordum hiçbir şeyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Norowa Reta || Taekook
FanfictionBeni öptün, eflatun renginde bir sızı yayıldı tenime. Dudakların arasında onlarca renk vardı sanki beni beyazdan canlandıran. Belki de nefesti bu. Tek bir soluğun hoyratça arzularımı okşaması, ruhumu ateşe vermesiydi. Zehirli çirkin bir örümceğin ku...