22. Bölüm

224 25 0
                                    







Anne tüm bu duyduklarını düşünmek üzere eve döndü. Mr. Elliot hakkında öğrendikleri bir bakıma onu rahatlatmıştı. Artık ona şefkat göstermek zorunda değildi. Mr. Elliot, Yüzbaşı Wentworth'ün aksine zorla yakınlık kurmaya çalışıyordu; Anne, kuzeninin bir gece önce kendisine gösterdiği ilginin ne büyük talihsizlik olduğunu ve yol açmış olabileceği onarılmaz zararı salim kafayla enine boyuna düşündü. Artık ona acımak yoktu. Ama Anne yalnızca bu açıdan rahatlamıştı. Başka her açıdan, çevresine baktıkça ya da ilerisini düşündükçe güvensizlik duyacağı ve kaygılanacağı daha çok şey buluyordu. Lady Russell'ın yaşayacağı hayal kırıklığı ve acının; babasıyla ablasını bekleyen onur kırıklığının ve nasıl engel olacağını bilemediği daha birçok talihsizliği önceden görebilmenin üzüntüsünü yaşıyordu. Mr. Elliot'ın içyüzünü öğrenmiş olduğuna şükrediyordu. Mrs. Smith gibi eski bir dostunu ihmal etmediği için ödüllendirilmeyi hak ettiği hiç aklına gelmezdi ama işte ödülünü almıştı! Mrs. Smith ona başka kimsenin anlatamayacağı şeyler anlatmıştı. Bildiklerini ailesiyle paylaşabilir miydi? Ama bu, hiçbir işe yaramazdı. Lady Russell ile konuşmalıydı, ona anlatmalı, ona danışmalıydı, elinden geleni yaptıktan sonra da sonuçları olabildiğince sakin bir şekilde beklemeliydi, ne de olsa soğukkanlılığa en çok, Lady Russell'a anlatamayacağı, tamamıyla kendine saklaması gereken kaygılar ve korkularla baş edebilmek için ihtiyaç duyacaktı.

Eve vardığında amaçladığı gibi Mr. Elliot'ı görmekten kurtulduğunu öğrendi, kuzeni gelmiş ve uzun bir sabah ziyareti yapmıştı; ama Anne tam sevinmiş ve kendini güvende hissetmişti ki onun akşam yine geleceğini öğrendi.

Elisabeth, aldırmaz gibi yaparak "Onu davet etmeye hiç niyetim yoktu ama o kadar çok imada bulundu ki, en azından Mrs. Clay öyle diyor," dedi.

"Evet, öyle diyorum. Hayatımda birinin davet edilmek için bu kadar çabaladığını hiç görmemiştim. Zavallı adam! Onun haline gerçekten üzüldüm çünkü sizin katı yürekli ablanız gaddarlığa meyilli görünüyor," diye karşılık verdi Mrs. Clay.

"Ah!" diye küçük bir çığlık attı Elisabeth, "bir centilmenin imalarını duyunca hemen yelkenleri suya indirmeyecek kadar alışığım bu oyuna. Ama Mr. Elliot'ın bu sabah babamı kaçırdığı için ne kadar üzüldüğünü görünce dayanamadım çünkü onunla Sir Walter'ı bir araya getirme fırsatını hiç kaçırmak istemem. Birlikte olmaktan öyle büyük zevk alıyorlar ki! İkisi de çok hoş davranıyor. Mr. Elliot babama o kadar saygı gösteriyor ki."

"Ne harika!" diye atıldı Mrs. Clay ama Anne'den yana bakmaya cesaret edemedi. "Tıpkı baba-oğul gibi! Sevgili Miss Elliot, baba-oğul gibi diyebilirim, değil mi?"

"Ah! Kimsenin ne diyeceğine karışmam ben. Böyle düşünüyorsanız ne âlâ! Ama şerefim üzerine yemin ederim ki ben onun gösterdiği ilginin nedeninin de öbür erkeklerden farklı olduğunu pek sanmıyorum."

Mrs. Clay, ellerini havaya kaldırıp gözlerini yukarı dikerek, "Sevgili Miss Elliot!" diye bağırdıktan sonra sessizliğe gömülerek hayretinin geri kalanını kendine sakladı.

"Onun için bu kadar telaşlanmanıza gerek yok, sevgili Penelope. Sonuçta onu davet ettim, biliyorsunuz. Giderken yüzü gülüyordu. Yarın bütün gün Thornberry Park'taki arkadaşlarında olacağını duyunca ona acıdım."

Anne, ablasının arkadaşının oyunculuk yeteneğine, asıl amacına ulaşmasına varlığıyla engel olan bu kişiyi memnuniyetle bekleyişine ve karşılayışına hayran kaldı. Mrs. Clay'in, Mr. Elliot'ın yüzünü görmekten nefret etmemesi olanaksızdı ama yine de son derece nazik ve sakin bir tavır takınabiliyor, kendini Sir Walter'a her zamankinin ancak yarısı kadar adamasına izin verilmesinden gayet memnun görünüyordu.

İknaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin