f o u r

158 9 7
                                    

Şafağın doğuşuna dek birlikte olduğumuz günü ardımızda bırakalı epey olmuştu. Bazen ufak bir balkonda sigara dumanının ciğerlerini dolduruşuna şahitlik ettiğim oluyor, bazense bir yangın merdiveninde düşünceli ve sessizliğe mıhlanıp kaldığın o anda görüyordum seni. Fakat günün sonunda ya güzelliğiyle beni yerle bir edecek etkiyi bırakan o kadının kolları arasında, ya da benimle bir kafenin en ücra köşesinde kahkahalarla masamızı inletiyor oluyordun.
Hissettiğim şey buhranla dolu hayatımdan sıyrılıp da gün ışığına ulaşmakta olunan o noktayla mı alakalıydı, yoksa saf acıya batırılıp akan damlalar mıydı emin değildim. Fakat en başında beni içine ittiğin renk cümbüşüne tekrardan yakınlaşamayacağımın farkında olmak, tüm hayatımı şekillendirmen için avuçlarına bıraktığım bir tohumdan farksız sayılırdı.
Sidney'i ışıklarıyla canlandırmış sokaklarından birinde, tüm varlığımı sarmalamana eş tutulabilecek şekilde omzumu sarmalamıştın ve silinmesi zor gülümsemelerle adımlarımız birbiri ardına düşüyordu.
İlk önce yanımızdaki yerini alan birkaç sokak köpeğini sevmiş, sonrasındaysa ellerimin arasından kayan bir gizemi yakalamak istercesine parmaklarını benimkilere dolamıştın.
Tek bir dokunuşunla bile silinmemek üzere anılara karışacak izler bırakman yaşadığımız dakikalarda bile yanlış hissettirirken, senden sonrasında nasıl devam edileceğini bilememenin insanı buz dağına çeviren boşluğuna düşmekten korkmuş; koşarken beni de beraberinde sürüklemene izin vermiştim.

"Söylesene, burayı seviyor musun?"

Nefesinle kesikleşmiş kelimelerin gülüşümü derinleştirirken omuzlarımı havalandırmış, bilmediğime dair ufak bir işaret çakmıştım.

"Sanırım. Yani, hep buradaydım. Farklı bir yerde yaşamak nasıl olurdu bilmiyorum."

Güzel yüzünde büyümeye devam eden şaşkınlık gülüşümü utançla kaplarken anlamış gibi bir anda soldun. Birkaç kez dudaklarını aralamış ve tekrar kapatmıştın. Kelimelerini özenle seçmekle uğraşıyor gibi bir hâlin vardı. Sonrasında, dudaklarından dökülmesini asla beklemediğim kelimeleri etrafımıza saçmış ve neon ışıkların tenini okşamasına izin vermiştin.

"Benimle İspanya'ya gelmek ister misin?"

O an, kelimelerden en uzak kaldığım anlardan birine yuvarlanmıştım ve millerce yol kat etmişçesine atmaktan vazgeçmeyen kalbime söz geçirebilmenin imkânsız olduğuna inanıyordum.
Belli belirsiz bir tebessüm gölgelerken ikimizin de çehresini; inşa edeceğimiz geleceğe ve birbirimizin peşinde harcayacağımız yıllara en büyük darbelerden birini indirecek olan anlardan birine yuvarlandık.
Üzerimde bıraktığı etkiyle olduğumuz yeri kasıp kavuruyordu, titreyen çehresine eş bakışları ikimizin arasında mekik dokuyor, parmakları arasından kaymaya yüz tutan çantasıyla karşımızda yıkılmamak için direniyordu.
Bakışları birbiri arasında yer edinmiş parmaklarımızı bulduğunda, kaç geceyi onunla geçirdiğini ve kaç kez şafak doğmadan önce beni düşlediğini düşünüyordum. Fakat öyleydi ya Aron, yalanların bizi uçurum kenarından aşağıya sürene dek durmak bilmeyecekti. Bir çatlaktan sızandın, zehrini bırakmaktan şüphe duyan ama asla bitmeyecek olandın.
Yıllar sonrasında, bir anda aklıma düştüğünde saatlerce ağlamama neden olacak o şeyi yaptın. Bir yabancıymışım gibi benimkilere ulaştırdığın bakışların beni çıplak kılmışken, kor parçasına dönüştürdüğün tenimden yanmışçasına uzaklaştırdın parmaklarını.

"Anna, no es lo que piensas. Nada ha cambiado. Como te dije, no estoy enamorado de Gale. Sabes que esto nunca sucederá."*

Hiçbir zaman, beklenmedik bir anda senin arkadaşlarınla karşılaştığımızda neden ana dilinle konuştuğunu sorgulamamıştım. Fakat yıllar sonrasında alacağım tek darbenin gidişinle alakalı olmadığını öğrenmek, ölmeyi diletecek kadar vurucuydu.
Aron sen; tüm sıradanlıkları bir anda harika, parıldayan incilere dönüştürebilirken bana yalnızca ufak bir sır olarak kalacak günlerini bıraktın. Ve bu yüzden, ne kadar affedilmek için Tanrı'ya yalvaracak olsan da; sana bir tek ben inanacağım.

"Anna, düşündüğün gibi değil. Hiçbir şey değişmedi. Sana söylediğim gibi, Gale'e aşık değilim. Bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini biliyorsun."*

Reem | Aron Piper Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin