[oh sehun] bu halıdan bu kan nasıl çıkacak?

214 28 19
                                    


Tanrı bana çok kızmış ama din nedir bilmediğimden mi, birini öldürmüş olduğumdan mı yoksa ilk görüşte tanımadığım için mi bilmiyorum. Fransanın dar bir sokağında yürüyorum. Tabelaları okumayı bıraktım çünkü her şeyde bir saint var. Kim bu saint, Kai mi?

İlkbahardan pek hoşlanmadım. Burnumun saçlarımdan kızıl olmasından hoşlanmadım. Yaşadığım ilk baharda annemden uzak olmaktan hoşlanmadım. Her sene iki bahar yaşayacak olmaktan hoşlanmadım.

Beyaz gömleğimle elit birine benzemekten çok korsana benziyorum. Kambur yürüyorum. Sanki dik yürüsem sarhoşun teki gelecek öyle bir yumruk atacak ki dişim kulağımdan fırlayacak.

Yanından geçtiğim evlerden birinde cam kırılıyor. Suçlu olmadığım belli olsun diye daha yavaş yürüyorum. Babam "kırıkları ayrı koy." gibi bir espiri yapıyor. Tanrım diyorum, lütfen sus.

Beyaz giyinmiş bir adam beni durduruyor. "Bugün cumartesi," derken kaş çattığım gibi gülümsüyor. "arınmayacak mısın?"

"Yeni doğdum, neyden arınacağım?"

"Herkes günahkar doğar." diyor. Deli diyorum. Deli. Yeni doğmuşum. Denize çöp mü attım ne günahı. Adam arkamdan izliyor ama ben kamburum.

Tekrar beyaz giyinmiş bir adam durduruyor. "Bugün cuma," derken kaş çattığım gibi gülümsüyor. "dua edip tanrıyla konuşmayacak mısın?" o kadar insanın içinde mi diye düşünüyorum. O kadar insanın içinde mi?

"Biz biraz özel konuşuyoruz, olmaz." diyorum.

Yeni doğduğumu anlıyor sanırım koşa koşa gidiyor. Bir daha beyaz giyinenlerle konuşma en çok onlar deli oluyor diyorum.

Kime diyorum bilmiyorum. Kalbimdeki Jongin isimli herifle mi konuşuyorum, Karnımdaki kelebeklerle mi konuşuyorum yoksa tanrıyla mı? Bilmiyorum.

Yeni doğdum. Doğduğum gibi konuşmayı öğrendim ama yeni doğdum. Konuşmayı yeni öğrendim. Konuşmayı yeni öğrenenler yalan söyleyemez.

Sanki girmek zorundaymışım gibi açık olan bir kapıdan giriyorum. Kırmızı halının kiri, toz kokusu, karşımda beni bekleyen ben.

Karşımda beni bekleyen ben.

Düşmanıma yürür gibi yürüyorum. Düşmanıma bakar gibi bakarken omzuna elimi koyup sıkıyorum. İkizimden neden bu kadar nefret ediyorum diyemiyorum. Sehun'un ikizi yok ki nefret etsin diyorum. Kendime Sehun diyorum.

Ben artık ben değilim. Karşımdaki ben bacaklarını kırıp omzundaki elimden kurtuluyor. Öyle bir gülümsüyor ki kelebekleri artık hissetmiyorum. Karanlık ve kadife koridorda yürüyor ve kapısı aralanmış odaya giriyor.

Turuncu saçları sanki kırmızılaşıyor, kalbimde alev alıp yangın dedektörünü uyarıyor, yangın dedektörü uyarılara kulak asmıyor. Maaşından utan diyorum. Patronu üç aydır maaşını vermiyormuş. Neyse diyorum, ateş kendinden olanı yakmaz.

Odaya yürürken bir kol uzanıp beni çekecek korkusuyla zıplayarak yürüyorum ama sanki kartonun üzerinde yürüyorum ve karnımda benden bağımsız bir ağırlık var.

Kapıyı itiyorum. Sanki baskın yapmak ister gibi, sanki birazdan annemi babamı boğarken yakalacak gibi, sanki birazdan boğulacakmışım gibi. Siyah bir sıvı uzun gelen parçamı yakalıyor. Paçama siniyor.

Biraz daha ileri baktığımda yerde yatan bedenimi görüyorum. Turuncu saçları gerçekten alev alev olmuş beni bekliyor. Yanına eğiliyorum. Sana ne yaptılar diyorum. Ağzından silahı tetikten elimi çekiyorum. Silahi yere atıp ellerime bakıyorum.

Bu eller kimin bilmiyorum. Kafamı kaldırdığımda Kai'yi görüyorum. Ayna çok temiz. Ayna o kadar temiz ki kafamda Sehun'un sesini tekrar tekrar duyuyorum. Aynaya saf acıyla bakıyorum. Bu güzelliği nerede görsem tanırım.

"Ben..." diyorum. "Ben Kim Kai'yim."

Adım Kai, soy ismim Kim. 27 yaşındayım. Sene kaç bilmiyorum ama Jongin isminden kimseye bahsetmedim. Sehun'a aşığım ama paçalarımda onun kanı var. Saçları alev alev olmuş beni yakıyor. Sehun'u ben öldürdüm.

Ben Kim Kai.

[kim kai]

fransa değil frans | sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin