Gerçek Korku

2 0 0
                                    

    Yine o ormanın önündeydim. Yine kimsenin haberi yoktu. Yine ne, yada nasıl oluştuklarını bilmediğim canlıların peşindeydim. Yine maceradaydım anlıycanız. 

     Derin bir nefes aldım. Sakin ve sessiz bir şekilde ormanda ilerlemeye başladım. Yaratıkların yırtıcı olduğunu bildiğimden bu ormana gelirken çok temkinli davranıyordum. Yaratıklar müthiş derecede büyük olduklarından                     - "yaratık" -  ailem bu ormana girmemi yasakladı.

     Ailemin bu yaratıklardan haberi var. Keşke olmasaydı ama var. Durmadan beni engelleyip duruyorlar. Fakaaat... Ben bu konuya bu denli ilgiliyken, bu konu beni bu denli kendine çekerken o yaratıkların peşine düşmemek aptallık olur. Yani hiçbir şey beni engelleyemez.

    Neyden mi bahsediyorum? Muhtemelen mutant olan hayvanların peşinde olmamdan bahsediyorum - yine - . 

    Merkeze yakın bir dağ evinde yaşıyorum. Dağ evi olunca da etrafta ormanlar oluyo haliyle. Bende bu ormanların en dikkat çekicisinin ve ayrıca en korkutucusunun içindeydim ve ilerliyordum. 

    Bu orman korkutucu olduğu için mi yoksa mutant hayvanlar burayı korkutucu yaptıkları için mi bilinmez mutasyona uğramış hayvanlar bu ormandan çıkmıyorlar - korkutucu hayvanlar olmalarının da biraz etkisi olabilir -. Yada bu ormanın özel bir özelliği vardır - özel bir özellik, ben sanırım delirdim -. 

    Ben de ormandan çıkmamalarını fırsat bilip bu hayvanlar hakkında bir araştırma başlattım. Zaman buldukça buraya gelir ve araştırmamı sürdürmeye çalışırım. 

    Çok derin bir konu olmasına rağmen tek sayfa yazabildim. O da genelde ormanın kenarlarında dolaşan köpek boyutunda ki ama gerçekten zararsız "yavru" tavşanların abartarak yazdığım   - sayfa yarım kalmasın diye - başkalarına saçma gelebilecek makaleyle dolu. Tavşanlarla yaşadığım deneyimden sonra bunlar oldu tabiki. 

    Ailemse; tam bir facia. Annem, parasını göstermek için - evet maalesef zenginiz- bu evi aldı. Mutant hayvanların - ona göre yaratık - varlığı onu korkutmadı. Niye mi? Manzarası var o yüzden. 

    Yani… Annem işte, iyi geçinemediğim ve beni her zaman şımartmaya çalışan, parasını insanların gözüne sokan ama bir o kadar da eli sıkı annem. 

    Babam mı? Babam gayet düzgün, başarılı ve tam bir aile babası. Yönettiği şirketten her ay yüz binlerce dolar kazanan başarılı CEO babam. Sık sık iş görüşmelerine katıldığı bu yüzden fazla göremediğim ve annemle çok iyi geçinemediğim için kendimi yanlız hissediyorum. Yani babamın parası önemli değil. Bana bir can dostu lazım!

    Sanırım ben de kendimi yanlız hissettiğimden mutant hayvanların peşinden maceralara atılıyorum. Ben böyleyim: deli dolu, maceracı, meraklı! Tam bir kaşif.

    Tabii zaman bulabidikçe bunları yapıyorum. Bunun nedeni: 8. Sınıfı bitirdim ve 1 hafta sonra lise sınavları açıklanacak ayrıca okulların açılacağı gün doğum günüme denk geliyor, bu stresini  hangi okula gideceğim konusuyla da bağdaştırıyorum ve bu beni daha çok geriyor. Başarılı bir öğrenci oldum her zaman ama koskoca Galatasaray Lisesine girmekte kolay değil hani. 

     Ben bunları düşünürken  ormanın ne kadar sessiz olduğunu fark ettim. İhtiyacım olan her şeyin bulunduğu sırt çantamın kollarını daha sıkı kavradım ve adımlarımı hızlandırdım.

     Genellikle hayvanları uzaktan izlediğim yere gidiyordum. Ama tabiki benim tek şanslı yönüm şanssızlığım. Ya hayvanları göremiyorum yada gölgelerini veya sülietlerini görüyorum. Öyle "şanslı" bir insanım yani.

     Çalıların arasından bir hışırtı geldiğinde o yöne döndüm. Yine gölge görüyordum. Ama şuan fark ediyorum, orman çok karanlık ve ağaçların yaprakları olmasa bile uzun ağaçlar ormanın ışığını kesiyor. Bu sebeple gölge görmem çok mantıklı ama her zaman gölge görmekte garip. Ne derler bilirsiniz " Mutant hayvanların sadece gölgelerini görüyorsanız bu hayra alamet değildir." Hayııır. Dalga geçiyorum, böyle bir şey yok.

    Az önce söylediğim                      - saçmaladığım-
"deyim" doğru çıkmıştı. Gerçektende hiç hayra alamet değildi. Sadece kehribar rengi gözlerini gördüğüm hayvanın şimdi tüm bedenini görüyordum. Geyik boynuzlu, tavşan kulaklı, normal boyunun çok üstünde ve ayrıca çok ihtişamlı bir kurt gözünü bile kırpmadan üzerime geliyordu. Önce beni burda asla görmez umuduyla yerimden kıpırdamamıştım. Ama sonra… Sadece gözlerim için küçük bir delik açtığım çalılar hışımla önümden alındı. 

     Kehribar rengi, etkileyici gözleri gözlerimi bulduğunda korkudan tir tir titriyordum ve ben korktuğumda işlerimi hiç düzgün yapamam. Hemen çantamı koluma taktım. Olimpiyatlardaki koşu rekoruma güvenerek hızla oradan uzaklaştım. Ama nafile. O benden daha hızlı koşuyordu. Aramızda mesafe olmuş almasına dua ederek arkamı döndüm. Arkamı dönmemle de ağaç köküne takılıp yere düşmem bir oldu. 

     Sanırım bileğimi burmuştum. Çok ağrıyordu. Ama bana doğru yaklaşan ve aramızı bir sıçrayışta kapatabilecek mutant hayvan yavaşça bana yaklaştığı için bunları düşünemezdim. Kısa bir süre için kafamı çevirip ormandan çıkmama çok az kaldığını fark ettim. Dikkatini dağıtıp sürünerek yaklaşık beş saniyede ormandan çıkabilirdim. 

     Etrafıma bakındım. Elimin çok az ötesinde bir taş vardı.        " Kurtta" bana gerçekten çok yavaş yaklaşıyordu. Sanki ne olduğumu çözmeye çalışıyor gibiydi. Gözlerinin içine bakmaya başladım ve bunun taşa uzanan elimi görmemesinde bir katkısı olucağını düşündüm. 

     Tam taşa uzandım derken birden burnunum dibinde bitince korkup biraz daha geriledim. Bu beni ormanın çıkışına daha da yakınlaştırdı ama taştan da bir o kadar uzaklaştırdı. 

     Beni tek ağızda yutabilecek büyüklükteydi. Yapmıyordu. Sanki beni tanıyor gibiydi. Bunun bana yardımı dokunabilir diye umup elimle kendimi biraz daha uzağa çektim. Bir anda hırlayınca anında durdum ve elimin tam altında büyükçe bir taş olduğunu fark ettim. 

     Gerilediğim için ormanın çıkışına daha yakındım, ayrıca elimin altında büyükçe bir taş vardı. Hemen kafamda kurduğum planı hayata soktum. Elimdeki taşı "kurdun" arkasına bir yere atınca dikkati dağıldı. Bende olanca gücümle kendimi ormanın çıkışına çekmeye başladım. 

    Tam ormandan bedenimi çıkardığımda bana döndü ve koşmaya başladı. Kalan gücümle son bir refleks yaparak ısırmak üzere olan ayaklarımı da ormanın dışına çektim. Yüzüne vuran güneş ışığıyla bir iki adım geriledi ve bana tekrar hırladı. 

    Sonunda geri döndüğünde ormandan biraz daha uzaklaşarak kendimi yumuşak çimlerin arasına attım. Okulda öğrendiğim bilgilerden yola çıkarak ayağıma baktım. Evet burkmuştum. 

    " Ahh! Babacım galiba Amerika' daki iş seyehatine biraz ara vermen gerekecek." Dedim kendi kendime.

***

Arkadaşlar bölümü umarım güzel bulmuşsunuzdur. Lütfen başta okuduğunuz duyuru kısmını dikkate alın ve 100 kişinin görmesi için arkadaşlarınıza tavsiye edin. Sizi seviyorum. 5 gün sonra görüşürüz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 11, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAOKTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin