Hizlica karanlık koridorlarda aradigi kapiyi bulup acmisti.İlk baslarda o kadar zorlanıyordu ki onlarca kapiyi acip kapatip nereden geçtiğini bilmeden ihtiyacı olan kapiyi bulmayi umup deniyordu ama artik bu konuda uzmanlasmisti.
Oradaydi iste kendini güvende hissettiği yerde.Karsisinda duran besiklere bakti derin bir nefes alarak.Sağ taraftakini es geçti.Uzun zaman önce bunu yapmaya birakmisti direk sol taraftakine yöneldi tavandan sarkan tülü aralayip içindeki bebeğe bakti özlemle.Duraksadi derin bir sessizlik hakimdi etrafa gerçi o olacakları biliyordu fazlada vakti yoktu.Sadece zamani gelene kadar besikteki bebeği izlemeye karar verdi.Birkez daha derin bir nefes aldi ve yan taraftaki beşikten gelen aglamayla irkildi bir anda.Hicbir zaman bir saniye bile sekmezdi.İçinin hüzünle dolacagini bile bile o tarafa bir göz atti. Minik bebek beyazlar içinde bir melek gibiydi.Daha küçücük olmasına rağmen saclari altin gibi parildiyordu.Ona her bakisinda neden içinin hüzünle dolduğunu hala bulamamisti.Bu kadar derin bir sessizlik varken bebek sesi bu duvarların arasında bir işaret gibi yankilaniyordu." Gerçektende onceden hissediyor olmalisin" diye mirildandi zaman hizli ilerliyordu ve bebeği susturmaya calismadan önüne eğildiği besiktekine bakti. Gerçektende erkekler daha agir basli oluyor diye düşündü onca ağlama sesine rağmen misil misil uyuyan erkek bebek sanki nefes bile almiyor gibiydi. Ve beklediği an geldi üç...diye sonlandirdi içinden bu ani bekleyerek saymisti son saniyeleri ve disarda ne kadar insan varsa onları yatağından korkuyla uyandirabilecek guclukteki çan sesleri tüm dünyayi harekete geçirdi.
Zaman bir anda akmaya başlamis gibi odaya telaşla insanlar dolustu bir kadin iki bebegide kucagina alip hizlica cikarken onun tek yapabileceği çocukların arkasından bakmak oldu. Geride kalan uç adam ve bir kadin çocukları alan kadinin arkasından endişe ile bakti.Kapinin en yakininda duran adam kapinin kapanmasıyla sirtindaki oklardan birini çekti yayina yerleştirdi ve kapiya doğru hazir vaziyette simsek hizi ile nisan alırken geride kalan kadina donup "Cordelia bunun iyi bir fikir olduğuna emin misin bence Ariana'yi benden iyi kimse koruyamazdi "diye endişe dolu bir ses tonuyla sordu. "Bunu defalarca kez tartistik Sirius İnglor çocukları emniyetli tarafa goturecektir bundan artik şüphe etme"diye cevapladi ve kendinden daha uzak tarafta camdan disarida olanları takip eden adami göstererek "inglor amedeus'un eşi ve o bir anne ,yüreğinin onu doğru yöne gitmesini saglayacagina eminim....Amedeus diye seslenilen savaşçi da gözlerini camdan ayirmadan konuşmaya dahil oldu "bunlari tartismanin zamani olmadigini söylemeye gerek yok "thewor"lar daha fazla güclenmeden disaridaki savaşa tüm gücümüzle katilmaliyiz diyerek ortami tekrardan o savasci ruh hali içine soktu Sirius yayini iyice gerdirdi ve "ben önden gidiyorum o zaman "deyip kapiyi ayagiyla iterek disari firladi. Cam kenarında ne yapacagina karar vermiş savasci ise konuşma boyunca yüzlerine bi kere bile bakmadigi adamla kadina donup "Cordelia, Ares "diyerek selamladi ve kilicini cikartarak kapinin ardından yok oldu.geriye üc kişi kalmişti gecen dakikalar boyunca suskunluğunu koruyan adam gri gözleriyle kadina bakti ikisininde kelimelere ihtiyacı yoktu Cordelia kocasina sarildi gözleri dolu bir halde kisa surede buna son verdi. Kapidan disari doğru adim atan adamin son saniyede tuttuğu ellerini parmak uclari birbirine doğru değmeyecek mesafeye geldiğinde geriye çekmek zorunda kaldi odadaki misafirden habersiz kiz bebegin beşiğine ilerledi tepesindeki Tulu tutan devasa sopayi çekip tulu yatagin içine birakti elleriyle sopanin tepesindeki kirmizi tasa dokundu sanki asasindan güç aliyor gibiydi bir anda devasalasmisti tam kapidan adim atmisti ki sonkez geriye donup bakti sanki birşey görmüş gibi dikkatlice bir noktayi taradi ve kocasinin aksi yönünde kapinin ardından kayboldu
Tüm bunların olmasına alismis olmasına rağmen nefesini tutmuş bir şekilde bos odanin içinde kalan genç kiz ilk defa sekil bulmuscasina dogruldu yaslandigi duvardan belki de binlerce kez yasadigi bu sahnede kadin kapidan cikmadan önce her baktiginda ayni şeyi hissediyordu. Çanlar hala caliyordu ve disaridan artik cigliklar ve garip ugultularda yükseliyordu. Cesaretini toplayip bir adim atmaya karar verdiğinde bu sefer ileri gitmek yerine bulunduğu noktada boşluğa düşercesine sallandi ve binlerce kilometre ötede çalar saati basinda vizirdayan bedenin ruhu ile buluşma vakti geldi..
"Lanet olsun gene ayni rüya ve bu sefer bir adim bile ilerleyemedim" diye inleyen kiz çalar saatini bir yumruk darbesiyle susturup yataginda dogruldu. Ariana için yine korkunç bas agrilariyla dolu bir gün olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kılıçların Büyüsü
FantasyAren japonca kılıç demektir...Samurayların iki kılıcı olurmuş ve kalkan kullanmazlarmış..Çünkü ihtiyaç duymazlar,bence bazıları hata yaptığında bundan dolayı kaybediyor.Bizim hikayemizde de bir kılıç var ama onun diğerlerinden farkı bir kalkanı olma...