bir yorum gördüm, gaza getirip de smut yazmıyorsun diye
yazalım bakalım...tanrı'nın bana verebileceği en büyük armağana sahiptim.
joohyun ve yoongi.
yoongi'yle hiçbir şey ilk zamanlarda olduğu gibi değildi. ilk günlerde ayrı yataklarda yatıyorduk. gün içinde ne o beni görüyordu, ne de ben onu. bu canımı yaksa da onunlayken alışmayı öğrenmiştim. her şeyin en kötüsüne alışmanın yolunu öğretmişti bana.
her ne kadar zorla evlendirilmiş olsak da bir araya geldiğimiz nadir zaman dilimlerinde sürekli kavga eder, birbirimizi üzüp kırmaktan çekinmezdik. kavga ettikten sonra yoongi kapıyı çarpıp giderdi genelde. ben ise evde oturur, umrumdaymış gibi ağlardım.
çünkü umrumdaydı.
onu seviyordum.
şimdi ise her şey öylesine farklı ve imkansız geliyordu ki bana. şimdi eve gidecektim, sımsıkı sarılacaktık onunla. başlarda bırakın sarılmayı, birbirimize dokunmazdık bile.
şu an yaşadıklarım gerçekten imkansız gibiydi benim için.
her gece onun kollarının arasında uyumak, her gün beni izlediğini görerek uyanmak tanrı'nın bana bahşedebileceği en güzel şeydi. uyanıp gözlerimi her açtığımda onun kollarının arasında yatıyor olurdum ve her seferinde gözlerimi açtığımda göz göze gelirdik.
kafamdaki düşüncelerden sıyrılmış, evin önündeki merdivenleri aceleyle çıkıp zile basmıştım. ufak birkaç takırtıdan sonra kapı açılmış, yoongi görüş açıma girmişti.
tanrı şahidim, gözlerimiz kesiştiği an yere yığılmamak için zor tuttum kendimi. gri saçları dağılmıştı ve uykudan uyandığı belli oluyordu. üzerinde sadece boxerı vardı ve bir eliyle gözlerini kaşıyordu. bir süre birbirimizi süzdük sadece. o bana baktı, ben ona.
ayakkabılarımı çıkarmış, hemen boynuna atlamıştım. kolları belime sımsıkı sarılırken ben de çenemi omzuna yasladım. belimdeki ellerinin yardımıyla beni hafifçe kaldırmış, apartmanda kahkahalarımın yankılanmasına neden olmuştu. "çok özledim seni!" dedim neşeyle. beni yere indirmiş, ama belimdeki ellerini çekmemişti. ayağımla kapıyı kapadım ve ben de ellerimi omuzlarına koydum. "Ben de seni çok özledim, jimin."
"neler yapt-"
lafımı keserek dudaklarıma kapanmış, gözlerimin kapanmasına sebebiyet vermişti. sadece dudaklarımın üzerindeki pembeliklere odaklıydım ve beni öpmesini beklemiyordum. dudaklarımız bir şapırtı sesiyle ayrıldıktan sonra bedenimi duvara yaslamıştı. "çok güzelleşmişsin."
"teşekkür ederim." dedim utançla. aramızdaki mesafenin az olması utancımı iki katına çıkarırken yanaklarımın pembeleşmeye başladığını hissediyordum çünkü yanaklarım yanıyordu. bedenimdeki tüm kan oraya toplanmış gibiydi. bedenim, kucağında yer edindiğinde ellerimi omuzlarına koydum. dudaklarımız tekrar birleşti, Yoongi bir yandan da yürüyordu.
bir süre daha yürüdükten sonra sırtımı yumuşak bir zeminle buluşturmuş, etrafıma bakındığımda yatak odasında olduğumuzu görmüştüm. "yoongi." diye mırıldandım sessizce. üzerime eğildi ve gözlerimin tam içine baktı. "jimin."
kollarımı boynuna sardım ve dudaklarına kapanıp onu yatırdım altıma. onun üzerinde durarak dudaklarını ısırıp emiyor, bir yamdan da kendimi ona bastırıyordum. yoongi'nin elleri de kalçalarımda duruyordu.
dudaklarını bırakıp doğruldum ve karnına oturdum. üzerimdeki ceketi ve tişörtü acele ederek çıkarmış, altımdaki bacaklarımı sımsıkı saran pantolonuma gelince ise bir an duraksamıştım. "ben hallederim." dedi yoongi beni altına tekrar yatırırken. utanıyordum, gerçekten çok utanıyordum ama öyle çok ihtiyacım vardı ki ona, utancımı göz önünde bulunduramıyordum bile.
pantolonumu yavaşça çıkardı ve iç çamaşırıma gelince bir süre gözlerime baktı. istiyor muydum bilmiyordu ve bunu öğrenmeye çalışıyordu.
gözlerimden anlıyordu.
üzerimizde kalan son parça kıyafetlerden de kurtulduktan sonra Yoongi üzerime eğilmiş, sağ elinin iki parmağını dudaklarıma yaslamıştı. dudaklarımı araladım ve parmaklarını emmeye başladım. arada bir parmaklarına dişlerimi sürtüyor, kısık sesle inlemesine neden oluyordum.
yeterince ıslandığını anladığında parmaklarını ağzımdan çekmiş, bana bakmıştı. "bu biraz acıtabilir, bebeğim."
"Hyung, yap şunu." diye sızlandımona bakarken. bir parmağını içime itmiş, hafifçe sızlanmama sebebiyet vermişti. ilk parmağı çok acıtmasa da ikinci parmağı da eklendiğinde boğukça inlemekten kendimi alıkoyamamıştım.
parmaklarının hareketleri mırıltılarımı boğuk inlemelere çevirirken parmaklarını içimden çekti ve üzerime çıktı. ellerimizi kenetleyip gözlerime bakarken kendini içime itmiş, sesli bir çığlık atmama nedem olmuştu. büyüklüğüne alışmam için bir süre hareket etmedi. kafasını boynuma gömüp ince deriyi dişlerinin arasına aldığında kenetli olan ellerimizden birini ensesine koymuş, onu kendime biraz daha bastırmıştım. canım yanıyordu, canım gerçekten çok yanıyordu ama asla durmasını istemedim.
kalın penisi içimde yavaş yavaş hareket ederken yoongi boynumla ilgileniyor, ısırdığı yerlerin üzerinden diliyle geçiyordu.
"h-hyung-ahm!" diye bağırdım tırnaklarımı sırtına batırırken. içimdeki hareketleri biraz daha hızlanmış, gözlerimden yaşların akmasına neden olmuştu. "hı-hızlan!" diyebildim boğuk inlemelerim arasında. kontrolümü kaybetmiş gibi hissediyordum ve tüm bedenim titriyordu.
bir süre aynı hızda hareket edip içime titreyerek gelmiş, benim sıvım da üzerimizi kirletmişti.
biliyorduk, ikimizin de banyoya girecek hali yoktu. bu yüzden ben yatakta yatarken yoongi beni temizlemiş, ardından yanıma uzanıp beni göğsüne çekmişti. o sırt üstü yatarken ben de kafamı göğsüne yaslamış, bir elimi de ona sarmıştım. "bazen gerçekten evrendeki tüm şansımın seninle evlenmek olduğunu düşünüyorum."
sessiz mırıltısına cevap olarak kafamı çevirmiş, omzuna ufacık bir öpücük bırakmıştım. "seni seviyorum, jimin."
"ben de seni seviyorum hyung."
______
buraya koyduğum bir resim yüzünden şöyle bir mesaj aldım,
hesabım kapanmaz dimi bilgisi olan var mı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberry milk | yoonmin✓
Fiksi Penggemar*married couple* jimin: hyung... baba olmak çok yakıştı sana biliyor musun? -mia