Liu deyince aklıma ilk Reina_Negra__ geliyo... eminim o bu kitabı çok sever.
Evde çok ağır bir kavga oluyor ve siz bu kavgadan dolayı sinirlenip, evden koşarak çıkıyorsunuz. Sani sokak ışıkları size yol gösteriyor, sinirden nereye gideceğini bilmiyorsun ve sadece koşuyorsun... tâki dizlerindeki güç bitene kadar.
Karşında yarısı yapılmış bir inşaat görüyorsun ve biraz dinlenmek için içine giriyorsunuz. İçinize huzursuzluk basıyor ve bir yerden, bir ses geliyor. Merakınız sizi yeniyor ve hemen o kişiyi buluyorsunuz. Karşınızda kahvenin en güzel tonunda saç rengi olan, Liu. Orda yatıyordu ama yerde bir iki içki şişesi görüyorsunuz. Liu'nun içtiğini ve sonra sızdığını anlıyorsunuz. Kenarda bir battaniye görüyorsunuz ve onu orda bırakıp gitmek istemiyorsunuz.
Gece ikiniz içinde soğuk geçeceğinizi biliyorsun ve bunu ikinizde paylaşmalıydınız. Hemen onun karşısına yatıyorsun ve battaniyeyi ikinizin üstüne örtüyorsun.
Sabah oluyor ve inşaatın tuhlaları belinizi çok acıtmıştı. Tam kalkacakken bakıyorsun ki Liu senin dizlerine yatmış, uyuyor. Ona kıyamıyorsunuz ve uyanmasını bekliyorsunuz, o sırada ise o yumaş saçlarıyla oynuyorsunuz.
Yarım saat sonra uyanıyor ve size o güzel yeşil gözleriyle bakıyor. Size o kadar yakın ki sadece yüzleriniz arasında bir karış var. Siz ona bakamıyorsunuz ve o yüzünü çekip "Şeyy... se-sen kimsin?" diye soruyor ve siz "Be-Ben (Adınız)" diyorsunuz. Sonra Liu kalkıyor ve size "Sanırım yalnızsın ve kalıcak bir yerin yok, değil mi?" diyor ve sizin aklınıza dün olan kavga geliyor ve "E-Evet, kalıcak bir yerim yok." diyorsunuz.
Size o güzel gülümsemesiyle, elini uzatıyor ve sizi kaldırıp "Hadi benimle gel (Adınız)" diyor ve sizin elinizden sıkıca tutup, hızlıca inşaattan çıkıyorsunuz.
Koşuyorsunuz ve ormanın derinliklerinde, yapraklardan süzülen çizgi, çizgi ışıklar sanki size yol gösteriyordu. İleri gittikçe kuş cıvıltıları çoğalıyordu ve en sonunda eski bir kulübenin önüne geliyorsunuz.
Kulübenin içine giriyorsunuz ama dışı, içi gibi değildi. Daha güzeldi, hattası süperdi. Liu sonra sana tatlı gözlerle bakıyor ve "(Adınız) benimle burada kalmak ister misin?" diyor ve siz bir an dona kalıyorsunuz tâki Liu sana o gülümsemeyi yapana kadar ve siz "Ta-Tabii ki Li-Liu" diyor ve tozlanmış bir koltuğa gazete serip, üstüne oturuyorsun Liu ise senin karşındaki sandalyeye. Sonra sana "Beni nasıl buldun?" deyince sen boynunu eğiyorsun ve "Ailem... onlardan nefret ediyorum! Her akşam kavgalarını dinlemekten bıktım ve dün akşam evden kaçtım. Sonra seni buldum ve işte... burdayız." diye kısaca anlattınız ve Liu sana alttan bakarak "Geri dönecek misin?" diye sorunca siz bu soruya cevap vermiyorsunuz ve o da sizi fazla zorlamıyor.
Bir iki gün içinde kulübeyi temizliyorsunuz ve akşam oluyor... kışın soğuğu ile kulübenin içi soğudu ve sizin üstünüzde sadece kısa kol var. Arkandan Liugeliyor ve elindeki battaniyeyi hem sana, hem kendine örtüyor. Bir iki saat böyle, sadece ateşi izliyorsunuz ve o sırada Liu, kışın vazgeçilmezi olan sıcak çikolatalı kahvelerden getiriyor ve içiyorsunuz. Her şey mutlu geçicek diye bir şey yok... siz bir sakarlık ediyorsunuz ve kendi elinizi yakıyorsunuz. Liu hemen seni alıp lavobaya götürüyor ve elini soğuk suya tutuyor. O sırada onu o yeşil gözlerine bakıyorsun ve gerçekten endişeli gözüküyordu. Sonra suyu kapatıyor ve bir krem alıp, nazikçe elinize sürüyor. Siz ona bakmaktan, acınızı hisstmiyor ve size bakıyor. Siz hemen göz temasını bırakıp elinize bakıyorsunuz, eliniz kötü yanmıştı ve Liu diğer eliyle çenenizden tutup, kendine çeviriyor ve "İyi misin (Adınız)?" diye soruyor. Siz yine tutuluyorsunuz ve "İ-İyiyim" diyorsunuz ama aslında eliniz çok acıyodur.
Sonra siz kucaklıyor ve "Bu gecelik bu kadar eylence yeter, hadi uykuya..." diyor ve sizi yatağınıza yatırıp, üstünüzü örtüyor. Siz gerçekten şu bir iki günde çok yorulmuştunuz ve hemen derin uyukuya yatıyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liu ve Sen (Creepypasta)
FanfictionArkadaşlar bu kitap çoğunlukla Liu fanları içindir ama sizde okuyabilirsiniz... uydurmadır.