tek bölümlük hikaye*
16 Ocak 2002 gecesi, camdan elleri olan bir adamla tanıştım.
O gece hayatımın en berrak gecesi olmalı. Her şey capcanlı, tazecik. Çok iyi hatırlıyorum...
x
"19! Hadi! Bizi bekliyorlar!"
Aynada kendime bakmaya devam ettim. 21'in çığlığı andıran bağırışı umurumda değildi. Bu baloya gitmek istemiyordum. Ailemin her yıl kış için düzenlediği balolardan birine gidiyorduk. Ancak ben kalabalıklardan hiç hazzetmezdim.
Tabii sonuçta yine hazırlanmıştım. Giymem için zorladıkları krem rengi balo elbisem beni olduğumdan daha küçük göstermişti. Düşük omuzlu, kabarık etekli, dizime kadar gelen bu tatlı elbise çok güzeldi ama ben elbise giymekten de hiç hazzetmezdim. Sırtımın ortasına kadar inen dalgalı siyah saçlarımı hiç ellememiştim, öylece duruyorlardı. Yüzümde de hiç boya yoktu. Saydamdım. Bu gece de diğer gecelerde olduğu gibi görünmez olan ben olacaktım. En karanlık köşeye geçecek, tepkisizce uzaktan, dans eden insanları izleyecektim.
"19!"
"Geldim!"
Merdivenleri koşarak indim ve krem rengi babetlerimi giyiverdim. 21 kıpkırmızıydı. Öfkeli gözlerle bana bakıyordu. Dışarıda bizi bekleyen babam ise sanırım yüzüncü kez kornaya basıyordu.
Kısa süre sonra balo için tutulan mekana gelmiştik. Ben, abim 23, ablam 21, annem ve babam geçene kadar bekledim. Onlara görünmeden arka bahçeye gidecek ve bu mekanda yaşadığını bildiğim kediyi ziyaret edecektim.
Nitekim öyle de oldu. Koşar adım arka bahçeye gittim. İs rengi kedi yerde uzanıyordu.
"Selam 3," deyip kafasını okşadım. Mırlıyor ve elimi yalıyordu. Elbiseyi umursamadan çim olmayan bölgeye oturup 3'ü kucağıma aldım. Hava soğuktu. Hatta öylesine soğuktu ki beyaz tenim çoktan kızarmaya başlamıştı, çıplak omuzlarım hafiften titriyordu.
"Pasaklı."
Duyduğum sesle irkilip başımı kaldırdım. Gözlerim merakla etrafı taradı. Ama etrafta kimse yoktu. Kaşlarım çatıldı. Nereden gelmişti ses? Belli ki yanlış duymuştum.
"Ağaçtayım küçük kız."
Başımı yukarı doğru çevirdiğimde gözlerim irileşti. Jilet gibi takım elbisesini hiç umursamadan ağaç dalında oturan bir adam vardı. Elindeki sigaranın dumanını buradan görebiliyordum. Yüzünde gevşek, serseri bir tebessüm asılıydı. Hayatım boyunca onun kadar parlak tenli birini görmemiştim. Teni saydamdı sanki, uzaktan bile fark edebiliyordum bunu. Ağacın gövdesine sırtını yaslamış, dala bacaklarını uzatmıştı. Bu şıklığına rağmen ağacın tepesinde olmasına ayrı, buna rağmen hiç de eğreti durmamasına ayrı şaşırmıştım.
"Bana mı dediniz?" diye sordum saf saf. Benden büyüktü, görebiliyordum.
"Etrafta başka pasaklı görüyor musun?" dedi dalga geçerek. Kaşlarımı çattım. Ne küstahtı! Bu beni sinirlendirmeye yetmişti. "Evet. Sen," dedim dik dik. Haklıydım da. Bu şekilde konuşmamın muhtemelen içeri girdiğimizde bir yaptırımı olacaktı. Babam misafirlerimize böyle saygısız davrandığımı duysa akıl almaz cezalar verirdi bana. Ben ona anlamsız, çatık kaşlarla bakarken, o hala gülümsüyordu. Yerden iki metre yüksekten bana bakıyordu. "Reddetmiyorum, haklısın," dedikten sonra sigaranın izmaritini avucuna aldı ve avucunu kapatıp izmariti ezdi. Avucunu geri açtığında rüzgar tamamen toza dönmüş izmariti savurdu götürdü. Şaşkınlıkla bakakaldım. Bunu nasıl yapmıştı? Eli yanmamış mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaos'un camdan elleri
Cerita Pendektek bölümlük hikaye* 16 Ocak 2002 gecesi, camdan elleri olan bir adamla tanıştım. xxx 120720