- - -
Jimin kucağına oturduğu bedenin omzuna çenesini yaslamış, kollarını beline saracak şekilde elindeki oyun konsoluyla karşısındaki ekrana pür dikkat bakıyor ve yenileceğini şimdiden anlamış gibi çatık kaşlarıyla tuşlara daha çok yükleniyordu. Son üç eldir Yoongi'nin ona karşı hiç acıması yoktu ve Jimin neredeyse ağlamak üzereydi.
"Aaah!" dedi aldığı son darbe ile karakteri ölürken. İsyankar sesine eşlik eden bedeni de aynı şekilde Yoongi'nin kucağında kıpırdandı ve "Haksızlık!" diye yakındı. "Hile yaptın."
Yoongi keyifli bir gülüşle kafasını arkaya atıp onun yanağına ufak bir öpücük kondururken "Uslu dur," diye mırıldandı ve oyun konsolunu dizlerine bıraktıktan sonra ona bitişik bir şekilde kucağında oturmaya devam eden çocuğun kalçasından tutarak yerine sabitledi. Jimin dakikalardır kıpırdanıp duruyordu. "Sen de şu an hile yapıyorsun, her kaybettiğinde beni böyle kandıramazsın."
"Hile değil bu," Jimin'in sesi pek de inandırıcı değildi. Onun aklını dağıtıp oyunu kazanmak için bilerek Yoongi'nin üyesine sürtündüğü büyük bir gerçekti ama Yoongi bu tarz konularda çok da basit bir adam değildi. Bu yüzden Jimin kazanmak istiyorsa eğer çok daha fazla atakta bulunmalıydı. "Sadece kucağındayım ve bu hoşuma gidiyor." Tek elini konsoldan çekerek onun ensesindeki saçlara attı ve kendisini biraz geriye çekerken tatlı bir gülüşle onun tebessüm eden dudaklarına minicik bir öpücük kondurdu.
Yoongi ise buna kanmadı. Yine de anı değerlendirmek adına elini onun tişörtünün altına doğru uzattı ve sıcak tenine değerken belini naif bir tavırla kavradı. İşte bu nokta, onun en sevdiği yerdi.
"Sen sadece kazanmak istiyorsun," dedi tatlı tatlı onun çenesine öpücüklerini sıralarken. "Ama oyun sırasında kucağımda zıplıyor dahi olsan ben kazanacağım Park Jimin. Bunda şakam yok."
Jimin gülerek "O kadar emin olma." dedi. "Çünkü ben kucağındayken zevkten kıvranıyorsun. Gözünü bile açamazsın."
Yoongi öpücüklerini sıraladığı çene kemiğinde duraklayarak sevgilisinin söylediklerini düşündüğünde kısmen haklı olduğunu kabullenmek adına sesini çıkartmadı ve dudaklarını aralayarak birbirine bastırdığı dişlerini çenesine hafifçe sürttü. "Tamam," dedi. "O haldeyken oyuna odaklanamayacağımı kabul ediyorum."
Jimin zafer kazanmış gibi gülümsemesini büyüterek göğsünü onun göğsüne yasladı ve belinde bir boşluk oluşmasını sağlayarak onun aklını daha da çeldi. Böylece Yoongi'nin gözleri kapandı ve beklemede olan oyunu unuttu.
Fakat küçüğünün aklındaki tek şey kazanmaktı.
"Bu el..." dedi Jimin flörtöz bir tavırla. Hem Yoongi'nin öpücüklerinin boynuna kaymasına izin veriyor hem de ensesindeki elini hareket ettirerek o kısımları usul usul okşuyordu. "Kazanırsam ödülüm ne olacak?"
"Hm," Yoongi narin, güzel kokulu boyna dişlerini belli belirsiz bastırdı ve ıslak bir öpücükle oradan ayrıldı. Şirket anlaşmalarına göre böyle göz önünde kalan kısımlarda morluk veya benzeri yara izleri olmaması adına ekstra özen göstermeleri gerekiyordu. O yüzden kendini frenledi ve kafasını o bakmaya bile doyamadığı boyundan çekip yaramaz gözlerle kendisini süzen çocuğa çevirdi. "Ne istersin?"
Jimin kısa bir an düşündükten sonra "Bir ay boyunca üstte ben olacağım." diye mırıldandı.
Bu ise Yoongi'nin pek hoşuna gitmiş gibi görünmüyordu. Aslında aralarında asla alt-üst kavgası olmazdı. Genelde belirli bir sıraya göre giderler, ikisi de bundan keyif aldığı müddetçe sorun etmezlerdi. Bu yüzden olsa gerek kaşlarını çatarak "Imh," diye sızlandı. "Durduk yere bunun nedeni ne?"