Bir yüzük kutusuna bir de Meriç'e bakıp duruyordum. Sanki zaman durmuş şuan akmıyor gibiydi.
Saliseler bile bana şuan yıllar gibi geliyordu.
Meriç kutunun kapağını açtığı gibi heyecanla "eveet!" diye bağırdım.
Meriç bu halime anlayamayarak bakarken yüzüğe baktığımda utançla ne yapacağımı bilemedim.
Durumu kurtarmak için gevelemeye başladım çaresizlikle. "Evet, evet bu benim son zamanlarda en çok istedeğim yüzük, çok güzel" diye kurtarmaya çalıştım umarım kurtarabilmişimdir diye içimden dua etmeyide unutmadım.
Meriç bu halime gülüp yüzüğü kutudan çıkarttı "alışveriş merkezinde dolanırken gözüme takıldı hoşuna gider diye almak istedim" dedi tebessüm ederken.
Benimde yüzümde tebessüm oluşmuştu. Nasıl oluşmasın ki zaten? Düşünsenize bir şeyi görüyor ve bu onun hoşuna gider diye alıyosun, sebepsizce sadece onu mutlu etmek için bu benim için tirilyonluk hediyelerden bile kat be kat güzeldi.
Dirseğini masaya yaslayıp elini açtığında bende elimi uzattım. Yüzügü takarken konuşmaya başladı o mükemmel sesiyle "unutmabeni çiçeğiymiş, aşkın ve sevginin sonsuz sembolüymüş. Beni de hiç unutma, hiç aklından çıkarma yüzüğe baktıkça beni hatırla, beni, sana olan sevgimi hatırla" dedi ve yüzüğü takıp elimin üstünü öptü.
İkili ayarlanabilir yüzük çok zarif duruyordu. İki tane masmavi bir çiçek ve yüzüğün etrafını süsleyen beyaz pırlantalar o kadar güzel ve zarifti ki gözlerimi alamıyordum.
Ayağa kalktığımda Meriç'te kalktığında yanına hızla gidip boynuna sarıldım.
Ayrılırken boynundaki ellerimi çekmedim. Uzunca yüzünü inceledim ve dudaklarına küçük bir buse kondurdum "ben seni hiç unutmuyorum, hep aklımdasın, kalbimdesin ve orada kalıcaksın, hiç çıkmayacaksın."
Yüzünde gülümseme oluşurken o muhteşem iki kelime döküldü duraklarından "seni seviyorum."
"Bende seni çok seviyorum aşkım."
~~
Sıradan geçen okulun ardından bizimkilerle birlikte yavaş adımlarla ve sohbet ederek okuldan çıktık.
Bugün Meriç'in işi olduğu için gelmemişti.
Alp hala Meriçle benim çiğköfte olayımızda kalmıştı.
"Abi manitayla birlikte çiğköfte yapmak 10/10 aktivite yeminle. Siz böyle hergününüzü bana anlatın bende benim manitaya yapıyım."
Hepimiz gülerken Toprak'ta gülüyordu. Artık Meriç konusu açılınca sinirlenmiyordu. Sanırım bana olan sevgisi geçmişti.
Hava soğuk olduğu için oyalanmadan dağılmıştık.
Eve geldiğimide ilk Meriç'i beklemek istesemde baya gecektiği için dayanamayıp yedim.
Sabahtan beri hiç konuşmamıştık. İşi olduğu için aramak istemiyordum ama merak da ediyordum açıkçası.
Sınavlar yaklaştığı hemde kafa dağıtmak için odama çıkıp ders çalışmaya başladım.
Kaç saat ders çalıştım bilmiyorum ama artık başım ağırdığı için masadan kalkıp şarjdaki telefonumu alıp saate baktığımda 11'e geliyordu. Neredeydi bu ya?
Daha fazla dayanamayıp Meriç'i aradım.
Birinci çalış, ikinci çalış, üçüncü çalış...
"Efendim?" dedi soğuk sesiyle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadistman
Teen FictionO bir sadistti ben ise yanındaki horoz. Sıradan geçen bir günüm bir anda hayatımı değiştirdi. Yetimhanede büyüyen sıradan bir kızdım ta ki biri tarafından evlatlık edilene kadar. Bir evin içinde yaşayan bir sadist ve bir horozun hikayesi bu. İki z...