BÖLÜM 1, TÜRK VAMPİR; TARKAN!

16 1 0
                                    


Haydi SA diyip başlayalım.

   

      Elimde tuttuğum valizimi daha da sıkı sarıp geride bırakmaya kıyamadığım anneme bakmıştım. Gözlerimde biriken yaşların merkezi kalbimdi ve göz yaşlarım daha da artarak pompalanıyordu. Annem ise her zamanki gibi hislerini belli etmeden söylenmişti. "Söyle o kahrolası babana sana iyi baksın! Valla bir şey olduğunu duyarsam onu fazlalıklarından tavana asarım!" dediği şey ile gülmüştüm. Onlar neden böyleydi ki?

Şimdi hooop, her şeyi en başa alıyorum. Annemle babamın tanışmasına. Babam biraz klişe olacak ama kadınları pek sevmeyen, hatta gözlüklü ve dokunmaya tiki olan bir inekmiş okullarında. Annem ise tam bir çılgın. Bu ise nasıl da ortaya karışık bir salata olduğumu gösteriyor. Onların ilk karşılaşması benim "Bende eşim ile böyle tanışmak istiyorum." dediğim ama çoğu kişinin ne ormantik kusacağım sanırım diyebileceği bir hikaye. Annem okulunda babamla aynı sınıfta olan bir başka çocuğa platonikmiş. Sonra o yakışıklı genç büyüdü de bizim karşı komşu oldu, babamla araları barbekü yaparken yangın savaşları ile bahçedeki tüm çiçekleri hatta evi yakmaya giden bir yoldan geçecek kadar limoniydi. Neyseki annem ile o adamın karısı birbirlerini çok sevip evlerine zehirli yılan attıktan sonra biz taşınmıştık. O günün sabahı uyandığımda kollarım arasında aşırı tatlı bir şekilde yatan yeşil yılanı görünce gülmüştüm. İçeri beni uyandırmaya gelen annem sağ olsun hayvanı görünce elindeki sıcak çayı üstümüze attı. Kaynar suyun bacağımı yakması yetmezmiş gibi kafama gelen bardak kırılmış yarılan başım ve kesikler içinde kalan yüzüm ile hastaneye gitmiştik. Peki ya sonuç… Hayvan tamamen zararsızmış. Karnı tok, zehri yok… Böyle daha çok anılarımız var da işte…

Neredeydik? Hah, annemin platonik olduğu kişi ile aynı sınıfta olan asosyal ve inek babamdaydık. O gün ise sınıfon çapkını olan annemin hoşlandığı matematikten nefret ettiği için en arkada oturan babamın yerini isteyip uyumak için oraya geçiyor. Tenefüse çıktıklarında ise tüm cesareti ve tatlışlığı ile bir mektup yazıp aşığının çantasına bunu koyayım derken o çocuk sanıp babamın çantasına atmasın mı? Sonra bunu son anda fark edip babamı evine kadar takip edip babamın kafasına ayakkabı ile vurup bayıltmasın mı? Sonra ise bana göre güzel ama iç yüzünde ufak bir acı yatan aşk hikayeleri başlıyor zaten. Annem ve babam hep birbirlerine saygı ve sevgi içerisinde yaklaşmışlardı. Ama bir yerden sonra bir kopukluk oldu. Bu belki de babam yüzündendi, bencildi ve biraz erkekciydi.

Babamla ben ergenken boşanmışlardı. Babam nihayetinde pamuk gibi biri olsada kültürleri birbirinden çokça farklı bir Koreli kadın ve Has Türk erkeğinin anlaşması zor oluyordu. Anneme göre ayrı dünyalar olsa da biraz Türk annelerini araştırınca aslında ne kadar da benzediklerini düşünüyordum. Babam tabi ayrılığın ardından bizimle kalmadı. Hep irtibatımız olsa dahi Türkiye'ye gitmeye başladı. Benim ise ergenliğim diğer insanlardan biraz farklı gelişmişti… Her şeyim bambaşka olduğu gibi... Ergenliğim boyunca kendimi pembe bir hayalde büyütmüştüm. Her hafta bir erkek arkadaş değiştirip onunla yemek yedikten sonra ayrılır olmuştum ve babama olan özlemimi garip ama iyi gelen bir yönle bastırmıştım. Babama benzeyen sanatçı, Tarkan'ın, şarkılarını her daim dinleyerek. O sırada çok az bildiğim Türkçemi geliştirmeye koyuldum. Türkler hakkında daha çok bilgi öğrendikçe de daha da hoşlanmaya başladım her şeyden. Aslında böyle bir planım yoktu ama Müzmin bekara çıkan adımı temizlemek için bir bahane uydurmuştum kafamda. "Ben evlenmek için doğru bir erkek arıyorum. Türk olması kaidesi ile." bu sefer de demezler mi "Kore'nin her santimi Türk erkeği zaten…" tamam dedim, haklısınız dedim… O zaman ben de babamın yanına gidip hem Tarkanı görür hem de bir damat kapıp getiririm dedim. Annem ne dedi?

"Avukat, doktor olmazsa kabul etmem. Kızımın yanına yakışmayacak çirkin mirkin bir kılıbıkla zaten Kore'ye dönme. Parası olsun ama zübbe de olmasın, sevmem. Sana değer versin, kızımı kimselere ezdirmem evel allah. Çapkın olmasın, düzelir mi diye umma, düzelmez yavruuum. Babana benzemesin Avukat tutmak çok para. Hele o Türkan mıdır nedir, onun gibi sanatsal bir insanla dönersen evde çok sanatsal bir boks maçı olabilir. Sonra o da "Kuzu Kuzu" geldiği gibi gider." dedi. Yani benim pek bir seçim hakkımda yoktu.  İtiraf edemesem de koca bulmaktan caymıştım. Belki 28 yaşına gelmiş ve Biyolojik saati alarm veren bir kadın olabilirdim ama annemle bozuşmak hayatımda yapmak istediğim son şeydi.
Evde Tarkan ve Sezen Aksu dinleyip "Sen ben mi demekti?" diye dolaştığım ergenlik zamanlarımda annemin ateş püsküren ejderha rolünde etrafta dolanmasını hatırladıkça daha da ürküyordum.

TÜRKLER'E SON MEKTUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin