İyi okumalar... 🤟
Esmer tenli oğlan aceleyle yangın merdivenlerinden yukarı çıkıyordu. Kalbinin göğsünü dövercesine atmasına sebep olan bu duyguyu ilk defa bu kadar yüksek dozda hissediyordu. Bir ara yorgunluktan dolayı geriye doğru sendeledi. Vücudu ona durması gerektiğini söylüyordu fakat duramazdı.
Okulun terasının olduğu kata geldiğinde önündeki kapıyı hızlıca itti ve gözleri o bedeni aradı. Bulduğunda ise yuvalarında çıkacak gibi olmuştu kahvelikleri.
"Jungkook?" diye sordu korkuyla. Sesi kısık çıkmıştı ama önündeki beden duymuştu onu.
Jungkook gülümseyerek başını çevirmişti. Öylece bir adım attı olduğu yerde. Esmer tenli onu öylece izlerken hareket edemiyordu. Buz kesmişti vücudu.
"Ruh eşlerine inanır mısın sevgilim?" dedi Jungkook. Gülümsemesi, esmer tenlinin mest olduğu gamzelerini ortaya çıkarmıştı.
"Evet." dedi esmer tenli. "Hatta benimkini buldum fakat o şu an benden sıkıldığı için gitmeye çalışıyor."
"Öyle mi?" dedi Jungkook tek kaşını kaldırıp. "Kimmiş peki o kişi?"
"Tanımazsın." dedi alayla.
"Taehyung-ah, beni zorluyorsun."
"Sen de beni zorluyorsun, aksini iddia eden mi var?" dedi Taehyung. Derin bir nefes aldı. Bir anlığına Jungkook'un yerden metrelerce yükseklikteki terasın korkuluklarında yürüdüğünü unutmuştu. Jungkook'un oradan düştüğünü düşündü kısa bir süre. O giderse ne yapacaktı? Gözleri dolmaya başlarken genzi yandı.
"Hiç birini ağlattın mı?" diye sordu Jungkook. Gözleri, Taehyung'un gözlerinde kilitlenmişti. Taehyung'un biraz daha zorlanırsa ağlayacağının farkındaydı. Kalbini acıtmıştı önündeki görüntü.
"Bilmiyorum, galiba hayır." dedi Taehyung burnunu çekerken. Kendini tutuyordu ağlamamak için. Jungkook ise verdiği cevaba karşı gülümsemişti. Galiba diyordu, birini ağlatamayacak kadar narindi çünkü.
"Neden ağlıyorsun?" diye sordu Jungkook yüzündeki gülümsemeyi silerken. Taehyung mutsuzken gülmek ona yakışmazdı. Taehyung ne hissediyorsa Jungkook da onu hissederdi, kalpleri birdi onların.
"Sen, hiç birini ağlattın mı?" dedi Taehyung sol gözünden bir damla yaş yanağına değmeden yerle buluşurken. Cevap çok açıktı.
"Benim yüzümden mi ağlıyorsun?" dedi Jungkook şaşkınca. Bunu beklemiyordu. Ona kalırsa Taehyung'un gözyaşlarından bir damla bile daha önemliydi kendisinden. Taehyung, Jungkook yüzünden ağlamamalıydı.
Üzerinde durduğu korkuluktan terasın içine atlayıp koşarak Taehyung'un yanına gitti ve kolları arasına aldı onu.
"Özür dilerim." dedi sadece. Ne yaptığı hakkında en ufak bir fikri yoktu ama elinden gelen tek şey özür dilemekti. Jungkook omzundan aldığı beklenmedik darbeyle Taehyung'a baktı
"Aptal! Ne kadar korktum haberin var mı?" dedi Taehyung Jungkook'u iterken. Sanki bir dramanın içinde gibilerdi. Az önce olanlara ikisi de farklı açıdan bakıyordu.
"Bir saniye, sen benim atlayacağımı mı sandın?" dedi Jungkook. Sonra bir kahkaha patlattı. Atlamak gibi bir düşünce aklından hiç geçmemişti.
"Başka ne düşünebilirim ki? Hem düşünmesem bile ya ağaın kaysaydı, ya sana bir şey olsaydı, ben ne yapardım hiç düşündün mü?" dedi Taehyung elinin tersiyle gözyaşlarının ıslattığı yanaklarını silerek. Kızgındı fakat daha çok kırgındı. Kırgın olması ise daha kötüydü Jungkook için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When the dreame̶r̶ dies what happens to the dream(er)? 𖤍 Taegguk
Fanfiction!ara verildi! Kim Taehyung bir hayalciydi ve en büyük hayali de Jeon Jungkook'tu... !Angst! !minific! !Bu ficte bazı okuyucuları rahatsız edebilecek unsurlar (intihar, kan vb.) bulunmaktadır. Bunu bilerek okuyunuz lütfen! 18072020' bir gece yarısı...