Banyodayız. Kapının ardında ve alt katta hala insanlar var. Bize kendi dünyamızdan çıkmamızı ve partiye kaldığımız yerden devam etmemizi söyleyen topuk sesleri, kahkaha ve kıkırdamalar, birbirine çarpan bardak seslerini duyuyoruz. Ama o sesler bedenlerimiz birbirine değmeye devam ettikçe daha da uzaklaşıyor.Kafamı çevirip boş küvetin içinde, yanımda, oturan Jeongin'e bakıyorum. Gülümsemeyen düz ifadesine diğerlerinin aksine alışmışım. Ayaklarını uzatmış sanki küvet hiç rahatsız değilmiş gibi rahatça arkasına yaslanmış, sarhoş olduğu her halinden belli. Oysaki ben saatler önce ota boka gülen sarhoş halimi yitirmişim, mayışmış ve yorgun hissediyorum.
Jeongin bakışlarını bana çeviriyor, yansımam birkaç saniyeliğine gözlerinin derinliğinde kayboluyor, ardından gözlerini kapatıyor. Dudaklarında bir şeyler mırıldanırken elini kaldırıp kollarımı dizlerime sardığım için küçülen vücuduma koyuyor. Eli omzundan boynuma oradan yanaklarıma ilerlerken mırıldanmaya devam ediyor. Mırıltısının tanıdıklığını sorgularken dokunuşlarının vücudumu ne kadar rahatlattığını fark ediyorum. Kulaklarım banyo kapısının ardındaki sesleri yok sayıyor.
Elini başımın üzerinde duruyor, mırıltısı sözlere dönüşüyor. Usul usul başımı okşuyor eli. Tekila ve parfümü ile karışan nefesi burnumu dolduruyor, aklımı bulandırıyor. Kulaklarımdan geçen cümleleri sonradan algılıyorum, gözlerim doluyor. O günü anımsıyorum, sadece ikimizin bildiği, aramızdaki dünyayı... Ilık bir rüzgar banyonun içinden geçip giderken tüylerim ürperiyor.
Sesi sona doğru kısılarak kesiliyor. Gözlerini açıyor, tekrar yansımamı manzarası yapıyor. Ardından uzanıp boştaki eliyle musluğu açıyor. Soğuk suyu hissedince irkiliyorum, kollarımı bacaklarımdan ayırıp doğruluyorum. İrkildiğimi görünce bana dönüyor. Küvet dolmaya devam ederken iki eliyle birden belimi kavrıyor sıkıca, beni kaldırıp kucağına oturturken canım yanıyor ve ağzımdan küçük bir inilti kaçıyor. Daha da koyulaşan bakışları bakışlarımla buluşuyor. Ayılıp ayılmadığını anlamaya çalışıyorum ama yüzü hala pembe tonlarda.
"Ayılmak için duş almalıyız." Fısıltısı su sesine karışıyor. Hala aynı pozisyonda dururken nereye koyacağıma şaşırdığım ellerim göğsünün üzerine duruyor. Ellerimi boynuna dolayıp dolamamak konusunda tereddütteyken göğsünün altında kalp atışlarını hissediyorum. Bu istemsizce gülümsememe sebep oluyor, huzurlu hissediyorum.
Gülümsediğimi görünce gülümseyecek gibi oluyor ama gözleri dudaklarıma kayınca duraksıyor, kulakları daha da pembeleşiyor. "Seni..." Sağ eli ile yanağımı okşamaya başlıyor, soğuk su belime yaklaşırken titreyerek yutkunuyorum. "...öpmek istiyorum." Daha çok izin ister gibi konuşuyor, bir kaşı hafifçe havalanırken gözleri git gide koyulaşıyor.
Titrek bir nefes veriyorum yüzüne doğru, birinin her an banyoya dalabileceğini umursamadan kafamı aşağı yukarı sallıyorum. Konuşamayacak kadar dilim tutulmuş çünkü.
Gözlerini dudaklarıma çevirip hafifçe eğdiği başını yaklaştırıyor, dudakları dudaklarımla buluşuyor. Arzuyla gözlerimi kapatıyorum. Kendimi ona bırakıyorum, hayatımda ilk kez biriyle öpüşüyorum. Dilini ağzımın içinde hissettiğimde şarap ve tekila tadı birbirine karışıyor. Duyularım onunla doluyor. Ellerimi engel olmaması için boynuna dolayıp bedenlerimiz arasındaki mesafeyi sıfıra indiriyorum. Soğuk suya rağmen sıcacık hissediyorum. Dudağımı dişlediğinde inleyerek yerimdem sıçrıyorum, sertliğinin üzerindeyim.
Geri çekilip gözlerini aralayarak bana bakıyor. Soğuk su boynumuza gelmiş, küvet taşmak üzere. Bunu fark edip uzanarak suyu kapatıyor. Gözleri tekrar nefes nefese kalan yüzüme bakıyor, mümkünmüş gibi kalçalarımdan tutup bedenimi daha çok kendine çekiyor. Dudaklarıma küçük kelebek öpücükleri konduruyor. Kısa süren bu öpücüklerden sonra yine yüzüme bakmak için duruyor.
Bir anda içimi kötü bir his kaplıyor. Partinin başında hissettiğim boktan his geri geliyor. Gözlerim bulanıklaşıyor, uzun bir süre gözlerimi kapamak istiyorum. Ben neredeyse sarhoş değilim ama o sarhoş, gerçekten isteyerek yapıp yapmadığını sorguluyorum. Tensel temaslarımıza alışkın olmama rağmen bu çok tuhaf geliyor. Gururum inciniyor. Tekrar dudaklarıma uzandığında kafamı geriye çekiyorum, çatık kaşları ve sorgulayan bakışlarıyla karşılaşıyorum.
"Sadece sarhoş olduğun için mi beni öpüyorsun?" Güçsüz ve kırgın çıkıyor sesim, ondansa ben sarhoşmuşum gibi geliyor bir an.
Çatık kaşları daha da çatılırken oldukça sinirli duruyor. Elleriyle kalçalarımı sıktığında tekrar inliyorum, gülümsüyor.
"Beni neredeyse altı yıldır tanıyorsun. Ne zaman aptal bir partide sadece sarhoş olduğum için birileriyle öpüştüğümü gördün?" Yumuşak bir şekilde dudağımı öpüyor. Kelimeleri kalbimi burkuyor, onu gerçekten tanıyıp tanımadığımı düşünüyorum. Ertesi gün insanlar etrafımızdayken suratıma bakıp bakmayacağını...
Düşüncelerim arasından sıyrıldığımda sabır ve ilgiyle beni izlediğini fark ediyorum. Bir eli belimi okşarken fısıldıyor. "İkimizin de bunu hatırlamasını sağlayacağım." Omuzlarımı tutup bluz askımı indiriyor, başı omzum ve boynum arasına köprücük kemiğimin üzerine uzanıyor. Dudaklarını tenime sertçe bastırdığında nefesimi tutuyorum. Tenimi emip dişlerini bastırırken ensesinin arkasında tişörtünü sıkarak bekliyorum. Verdiği acıdan zevk alıyorum ama bunu belli etmek istemiyorum.
İşi bittiğinde geri çekilip yüzümü ellerinin arasına alıyor. Bakışlarımı kaçırıyorum. Soğuk su yüzünden titremeye başlıyorum. Gözlerini kırpmadan yüzümü incelemeye devam ediyor. Ardından başımın üzerinden ıslanan saç uçlarıma doğru başımı okşuyor.
"Gidelim, üşüteceksin."