Haxball oynayarak ve yatarak sabahladığım yılbaşı gecesinin ardından gelen 2015'in ilk günü... Masanın üzerinde bir kağıt, kağıdın üzerinde bir kalem ve bir anahtar vardı. Anahtarı işaret eden bi ok çizilmişti ve kağıtta da bir not yazılıydı. "günaydın hacı, anahtar burda :)) bulaşığı sana bıraktım :))) bi de emrenin şarj aleti bizde kalmış giderken onu da bırakırsın. :)))) " İstanbula evine giden arkadaşımın bana bıraktığı not.
Yeni uyanmıştım ve gözümü tam açmadan Mert'in yazdığı not kağıdını elime aldım. Bi yandan okuyor bi yandan da tuvalete doğru seğirtiyordum. 2015teki "ilk tuvaletim"i yaptığımın farkında olarak çok ciddi bi tavırla tuvalete girdim ve çıktım. Sonra üzerinde hiç boş yer olmayan lavabodaki bulaşıklara bakıp içimden "ilk bulaşık" diyip kendi kendime güldüm. 4 senelik üniversite hayatımda yaptığım en iyi şey olan 'bulaşık yıkama'nın hakkını verip bütün bulaşıkları yarım saatte bitirmiştim ve evi de aynı hızla toplamıştım. Sonra bi an ne olduğunu anlamadan durgunlaştım. Daha 1 gün önce yani 2014ün son saatlerinde bir daha konuşmama kararı aldığımız sevdiğim kızdan yaptıklarım için son kez özür dilemeliyim gibi karşı konulmaz bi düşünceye kapıldım.
Evet, o kadar öküzlükten ve ruh hastası tavırlarımdan sonra bunu kesinlikle yapmalıydım. Belki onun için sorun olmazdı ama konuşmama kararı alınmıştı bir kere ve bu karar her ne kadar canımı sıksa da doğru olan bir karardı. Birbirimizi yormaktan başka yaptığımız tek şey benim onu daha çok yormamdı ve bu kararı karşılıklı onayladık. Yani eğer bir daha konuşmayacaksak o özrü geç olmadan yerine iletmeliydim.
Son kez konuşup muhabbeti kapattıktan sonra ilk defa konuşacak olmamın verdiği bir stres vardı üzerimde ve ben yerimde duramıyordum. Odanın içinde yarı çıplak şekilde bi sağa bi sola dolanıyor, arada aynanın karşısına geçip kemiklerimi sayarak dikkatimi toplamaya çalışıyordum. Tabi bu arada da bir yandan bütün eşyalarımı toplayıp 4 gündür parazit gibi kendime mesken edindiğim arkadaşlarımın evinden çıkmaya hazırlanıyor bir yandan da kıza ne söyleyebilirim diye düşünüyordum. Terminale koşup yanına mı gitsem diye düşündüm. Gerek yoktu, ayrıca belki döver diye vazgeçtim. O anda yüzyılın icadı telefon gözüme çok güzel göründü. İşi telefonla halledecek ve kurtulacaktım. Pat diye arama tuşuna basıp konuşmalıydım belki de. Ama ya müsait değilse? Evet önce müsait mi değil mi bunu öğrenmeliydim ve mesaj yazdım. "ehm. müsait misin? :))" Mesajı o kadar saçma bi hale girerek yazmışım ki bi an aynada o halimi görünce hemen toparlandım ve mesajdaki gülücüğü sildim, daha ciddi bir mesaj olmuştu artık ve göndere bastım. Cevabı beklerken ben de bu arada üzerimi giyinmeye başladım. Her ne kadar arada kablolar, uydular, sinyaller vs. olacak olsa da konuşurken karşımda O olacaktı ve ayıp etmek istemiyordum. Üzerimi giyinirken mesaj geldi. Şu an sinemada olduğunu ve filme ara verilince haber vereceğini söyledi. Telefonumun şarjına baktım 4 diş şarjı vardı. Bi özür için yeterli olacaktır diyip apar topar evden çıktım. Kaygan mermer zeminde paytak paytak ilerleyerek yola geçtim, hızlı hızlı yürümeye başladım. Yağmurun altında karlı yolda yürürken son konuşmayı sms teknolojisiyle yapmak da ne lan diye düşünüp mesajına sms imin olmadığını ve dışarda olduğumu söyleyerek cevap verdim. Telefonla arayacağımı belirtip gönderdim. O da bana molada arayacağını söyleyerek karşılık verdi. Ararım demese iyiydi. "şu an müsaitim", "arayabilirsin" veya "şimdi konuşabiliriz" gibi mesajlar ne kadar da işime yarardı. Sms imin olmadığını söylediğim için ve "ulan iyiki sms in yok teyallahım." demesin diye -ki gerçekten sms im yoktu ama internetten yazışabilirdik. yazışmak istemiyordum- tekrar cevap atmadım ve o gergin bekleyiş başladı. Mert'in bana bir not kağıdıyla görev verdiği ve eğer bilgisayarının şarjı bittiyse Emre'nin şu an ne b*k yediğini bilmeyerek elimdeki şarj aletini kız beni aramadan önce Emre'ye ulaştırmalıyım diye düşündüm. Çünkü mesaj yazarken aldığım şekilden sonra bi de konuşurken ne hale gireceğimi tahmin edemiyordum ve emrelerin karşısında telefonu açıp ehe mehe diye kızla konuşamazdım.
Hala ne diyeceğimi ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Konu kapanmıştı işte. Vicdan rahatlatacak son bir özür dilerim demek ne kadar zor olabilirdi ki? Ya saçmalarsam? Ya dilimin kontrolünü kaybedip "hambalaleyyambaleyyo, olduramadım canısı" filan dersem? Tam bir fiyasko olurdu ve belki de hayatının ilk küfrünü bana eder diye düşünürken cebimdeki telefon çalmaya başladı. Hemen elimi cebime attım. Pantolonum kot olduğu için ve hava da soğuk olduğu için telefonu çıkarırken kim olduğunu göremeden yanlışlıkla meşgule verdim. Elim soğuktan buz kesmişti ve arama geçmişini bulmak rehbere girip kızı aramaktan daha zor geliyordu o yüzden, baya zaman oldu mola verdiler herhalde, kesin o aramıştır diyip kızın numarasını çevirdim. Telefon çalıyor ama cevap vermiyordu. Uzun uzun çaldı tam kapatmama yakın telefonu açıp sert bi sesle konuşarak "sen ne kadar sabırsız bi insansın ya, molada arayacaz dedik ya bekleyemedin mi 5 dakka? Allahım yarabbim ya. söyle ne söyliceksen çabuk!" dedi. Yağmur kaynar su olmuş üzerime yağıyor ben de yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyordum. Her şeyi yüzüme gözüme bulaştırmıştım ve adam gibi bi özür dilemeyi bile beceremeyecektim. Hızlıca bu işi bitirip telefonu kapatmalıyım diye düşünerek bütün ciddiyetimle, "özür dilerim" dedim. Çok hızlı olmuştu ama olmuştu. Dilim dolanmadan bütün yaptıklarım adına o sözü söyleyebilmiştim. "ya neyin özrü arkadaşım geçti o artık aradın açtım söyle ne söyliceksen hadi filme giricem tekrar" diye kükredi. Yine beni her zamanki gibi anlamadığını ve ona karşı şimdiye kadar olan hareketlerimden dolayı özür dilediğimi anlatmak istedim ama beynim durmuştu. Bu sefer iyice kısılan sesimle yine "özür dilerim" dedim. Biraz yumuşadı. "ya tamam o problem değil. eğer başka bi şey demiyosan kapatıyorum" dedi. Ben de gayet düzgün bir sesle "iyi seyirler" dedim. "sana da" diyip kapattı. Hala şoktaydım ama o anda içimdeki buruklukla beraber yüzümde bir gülümse belirdi. " 'sana da' mı? bana da ne? bana niye iyi seyirler olacak lan? ben yolda yürüyorum. neyi seyrediyo olabilirim ki bana da iyi seyirler olsun? ehehe nasıl da karıştırdım aklını. aklı gidiyo bana amma naza çekiyo kendini" diyerek kendimi sakinleştirdim. O sırada telefonum tekrar çaldı. Bu sefer Emre arıyordu, açtım. "olum arıyoruz neden meşgule atıyon lan telefonu? bilgisayarın 2 gündür şarjı yok seni bekliyoruz burda, bi de 10 dakkadır arıyorum ulaşamıyorum, kimle konuşuyosun sen" dedi. 2015 in ilk günüydü. Yağmur yağıyordu ve ben de bi yandan Özkan Uğur'un 'olduramadım' şarkısının hambalaleyambaleyyo kısmını mırıldanıyordum.