⌜giriş: sana sarı gül bıraktım⌟

89 9 0
                                    

iyi okumalar!

🍃

Gucci'den gelen paketi alıp masanın üstüne koydum. Kyungsoo ben evde yokken evde bulunup kutuyu aldığı için ona minettardım. Aylardır beklediğim şey, bugün elime ulaşmıştı. Yanında da tatlı bir çiçek buketi göndermişlerdi. Çiçekleri koklayarak kutunun yanına bıraktım. Kyungsoo yanımda bitmişti. "Ee ne diyorlar?" diye sordu heyecanla. Heyecanına gülümsedim. Her zaman birbirimizin heyecanlarına ortak olmamız hoşuma gidiyordu.

"Gördüğün gibi şu anda sadece Gucci ve Byun Baekhyun yazılarını okuyabiliyoruz, balkabağım." dedim gülümseyerek. Bana sırnatı. "Aç da okuyalım o zaman." dediğinde kutunun kapağını açtım. Ne çok küçük ne de büyük bir kutuydu zaten. Küçük bir kutunun üstünde adımın yazılı olduğu bir zarf vardı. Zarfı elime alıp fazla yırtmamaya özen göstererek zarfı açtım. Kyungsoo iyice bana sırnaşmış ve kağıda büyük gözlerini iyice büyüterek bakmaya başlamıştı. İkimiz de pür dikkat kağıdı okuyorduk. "...Sizi aramızda görmekten onur duyarız Bay Byun."

Okumayı bitirdiğimde Kyungsoo'ya baktım. İkimiz de genişçe gülümseyerek birbirimize bakıyorduk. "Benim Byun'um gitmeyecek de kim gidecekti zaten be!" dediğinde kıkırdadım. "Küçük kutuda ne var?" dedi merakla. Bilmiyorum der gibi omuz silktim ve küçük kutuyu açtım. İçinde bir kolye vardı ve oldukça zarif bir kolyeydi.

"Vay be. Binden aşağı değildir bu." diye yorumladı Kyungsoo ben kolyeyi incelerken. "Bu özel ve sınırlı yapım kolyelerden. Aslına bakarsan beş binden aşağı değil." diye bilgilendirdim.

"Yuh, buna beş bin veren aklını kaçırmış olmalı."

"Ama bana bedava geldi." göz kırptım. İkimiz de kıkırdadık.

"Pekala, davete bir ay var ve bizim sana acilen kıyafet bulmamız gerekiyor Baek." dedi. Kutuları ve zarfı toparlamaya başlamıştım. "Gucci'ninkilerden giyeceğim. Yani en mantıklısı da bu zaten." dedim. Çiçekler için boş bir vazo bakındım.

"Seçimi bana bırak. Senin için en güzelini seçeceğim." dedi Kyungsoo. Vazo bulduğumda gülümsedim. Mutfağa gitmeden Kyungsoo'ya döndüm, "Tamamen senin ellerine bırakıyorum balkabağım. Beni pişman etme." dedim.

"Seni asla pişman etmem ben. Neyse biraz kestireceğim." dedi ve odasına çekildi.

Huzurlu gülümsemeyle mutfağa girdim. Vazoyu musluğun altına koydum ve musluğu açtım. Yarısına kadar dolduğunda bu kadarın yeterli olacağını düşünüp kapattım. Elimde vazoyla oturma odasına döndüm, masanın üstüne vazoyu bıraktım. Benim için gönderdikleri renkli gülleri dikkatli olmaya çalışarak vazoya yerleştirdim. Çok hoş duruyorlardı. Aynı kokuları gibi. Çiçeklere anlam yüklemeyi severdim. Zaten kendi anlamları vardı birçok kişi tarafından bilinen. Bu gönderilen çiçekler estetik açıdan gönderilmişti, emindim. Ama ben onlara baktığımda birçok şey görüyordum. 

Mesela beyaz güle bakıyordum; beyaz gül masumluğu simgelerdi saf güzelliği. Hoş görüntüsü de ne kadar masum ve saf duruyordu zaten. Kırmızı güle baktım sonra, aşkı temsil eden kırmızı gül'e. Birine kırmızı gül vermek, seni seviyorum demektir. Ondan sonra pembe gül vardı. Pembe gül, 'gönlüm sende' ve 'sana hayranım' anlamına geliyordu. Onun arkasında güzelliğiyle parıldayan sarı güle baktım. Sıcak sevgiyi temsil eden sarı güle. Sarı gülün birkaç anlamı vardı aslında. Dostlarınıza karşı verebileceğiniz bir gül ve bunu dostunuza vermek ona 'sen en iyi dostumsun.' demektir. Sevgiliye vermek ise onu çok sevdiğinizi vurgulamaktır. Kırmızı gül gibi aynı. Ama kırmızı gül biraz daha asil. Sarı gül sıcak sevgiyi temsil ediyor. Gözlerim tekrar pembeye takıldı. İki pembeye demek daha doğru olur. Biri koyu, biri açık pembe. Açık olan az önce dediklerimi temsil ediyorken, koyu pembeyi birine vermek, ona 'çok zarifsin.' demektir. Pembelerin arasında favorim olan renk vardı. Parıldıyor gibi geliyordu bana adeta. Mavi gül. Mavi gül eşsiz ve nadir bulunan bir güldür. Bu yüzden anlamı da kendisi gibi değerlidir. Bu gül, eşsizliği, ilahı aşkı temsil eder. Ne hoştu çiçekler. Özellikle onları verebileceğiniz biri varsa.

Sarı gülü elime yavaşça aldım. Sanki onu kırmak istemiyormuş gibi narin davranıyordum. Önce burnuma götürüp kokladım. Evde bir sürü çiçeğim ve bunların arasında güllerim vardı. Hayranlarım -onlara böyle seslenmeyi çok sevmiyordum. Fazla egoistçe geliyordu.- bana gül aldığında çok mutlu oluyordum ve onları tabii ki atmıyor, evime getirip solana kadar onlara güzelce bakmaya çalışıyordum. Üstlerine yazdıkları notlar var ise onları mutlaka saklıyordum.

Mutfağa girip sarı gülün boyutunda bir kavanoz buldum ve içine su koydum. Yeterince doldurunca suyu kapatıp gülü içine koydum. Kyungsoo'yu uyandırmak istemediğim için yavaş adımlarla odasına girdim. Çabuk uykuya daldığı gibi çabuk da uyanabiliyordu. Yatağına ilerledim. Biraz açık bırakmıştı her zamanki gibi üstünü. Örtüyü omuzlarına kadar çektiğimde komidine eğildim. Elimdeki kavanozu yavaşça komidine bıraktım.

"İyi ki varsın en iyi dostum."

how about we leave this party?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin