'Aradığın seni arayandır'
İki ailenin düşmanlığını bitirmesine karşılık ortaya atılan iki can ve sonrasında yaşananlar...
Yalanlar, ihanetler, sırlar, sevinçler, mutluluklar, aşk, intikam ve tutkuyla harmanlanmış bir hikaye.
Elif Kamer Bozan, hayall...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'İlk cemre havaya düşer havayı ısıtırmış. İkinci cemre suya düşer suyu ısıtırmış. Üçüncü cemre ise toprağa düşer ve baharı getirirmiş. Ama dördüncü cemre ne suya ne havaya ne de toprağa düşermiş. Düştüğünü ise kimse bilmezmiş.'
'Dördüncü Cemre'
🎶Reyhanî
🔥
Mardin-2022 6 ay önce
"Ne bakarsınız öyle! Kız bunlar yerleştirilecek demedim mi ben size?"
Aylardan Haziran'ı uğurlayalı tam iki gün olmuştu. İki günde sıcak iki kat daha artarken alnımda biriken terleri elimin tersiyle silip sıcaktan daha beter olan kadına baktım. Yengeme.
"Daha bir işi bitiremediniz!"
Sakin ol Elif. İki dakikası var. İki dakika sonra zaten gidecek.
Gitmeyecekti. Gitse bile üzerimize yıktığı işler asla bitmeyecekti.
Hava olabildiğince sıcak, yengem konuştukça hararet daha da artıyordu. Sıcak artık kafamda dayanılmaz bir uğultuya da neden oluyordu. Yengemin yüksek tondaki sesi bu uğultuyu da katladıkça katlıyordu.
"Kız sabahtır daha bir kutu şeyi yerleştiremedin?" dedi bir elini beline yerleştirip. Hava ona sadece sıcaktı. Bize ise hem sıcak hem de onun bağırmaları yüzünden zulümdü. Her bağırdığında ciğerlerimi zaten yoran sıcak havayı daha da çekilmez hale getiriyordu.
Nasıl başarıyordu bunu aklım almıyordu sanırım bu gidişle de hiç almayacaktı.
Siyah sürmelerle çevrelediği yeşil gözleri hiddetle bana çevriliydi. Muhatabı bendim.
"Bitecek yenge az kaldı." dedim sakin bir tonda. Sakin sesim onu çıldırtmaya yetip artmıştı ama bir şey diyemeden alev püskürten gözlerini kızına çevirdi. İşlemeli şalının bile gizleyemediği gür siyah saçları tel teldi. Üzerine ağır işlemeli sayılan bordo bir elbise geçirmişti. Ama bu işlemeler onun gösterişinin yanında epey hafif kalıyordu. Kilolarından dolayı elbise biraz sıkmıştı onu.
Ama kimin umurundaydı.
"Sen de daha katlayamadın şu havluları? Ben sizin kadar uyuşuğunu ne gördüm ne tanıdım! Vallah evde kalmanızın tek nedeni budur diyeyim!" Belindeki elini hiddetle çekip başından kaymak üzere olan işlemeli şalına attı. Bileğinde dolu olan altın bileziklerin sesi geliyordu kulağıma. Gösterişe bayılırdı.
Evde kalmak her neyse artık...
"Ya anne yeter ha! Sanki misafirler gelip bakacak bu havlular nasıl katlanmış diye. Tabaktan çanaktan onlara ne!" Ben sessizce elimdeki bardağın tozunu alırken artık Şilan benim yerime de olan isyanını dile getirmişti. Bu saate kadar sustuğuna şaşırdım ben.