|yazarın bakış açısı
jungkook arabadan indi, jimin de onu takip etti. jungkook ona daha önce chaeyoung’dan bahsetmişti, ve jimin onu görmesi için jungkook’u kafeye getirmekte tereddüt etmemişti. jimin de, ne yapacakları konusunda çok heyecanlıydı.
saat biraz geç olmuştu, bu yüzden çok fazla insan kalmamıştı.
içeriye girmeden önce, jungkook durdu ve jimin’e döndü. çok gerilmiş görünüyordu, elini yavaşça kalbine götürdü.
“j-jimin... çok hızlı atıyor...”
jimin içten bir şekilde kahkaha attı, jungkook’u bir kız yüzünden böyle görmek eğlenceliydi. jungkook’un omzuna dokundu, okşadı.
“iyi olacaksın, jungkookie.”
jungkook birkaç derin nefes aldı, ilerlemeye başladı. kapıyı açtı, o içeri girerken kapıdaki küçük zil çaldı. gözleri aceleyle chaeyoung’ı aramaya başladı.
jimin arkasında sırıttı, chaeyoung’ı bulmuştu bile, sırtı onlara dönüktü. jungkook’un kalbi, göğsünden çıkmak üzereydi.
chaeyoung arkasına döndü, güzel saçları havalandı, ellerinde iki kahve tutuyordu. jungkook’un gözleri büyüdü.
“bu o... bu chaeyoung!” dedi jungkook içinden.
jimin omzuna dokundu.
“gidip ona selam vermelisin.”
jungkook cesaretini toplayamadan, chaeyoung onu görmüştü bile. o da, şok olmuştu. birbirlerine baktılar, chaeyoung’ın kahveleri tutan elleri gevşedi.
aniden, chaeyoung’ın dudaklarına bir gülümseme yerleşti ve kahveleri bir yere bıraktı. ardından, jungkook’a koştu, kollarını ona sardı.
jungkook bunu beklemiyordu, tam olarak. daha garip bir karşılaşma bekliyordu, ama bu çok daha iyiydi.
anlık bir şaşkınlıktan sonra jungkook da ona sarıldı, daha sıkıca.
jimin ise onları izledi, gururlu bir kardeş gibi hissediyordu.
birbirlerinden ayrıldılar, gülümsüyorlardı.
“özledin mi beni?”
dedi jungkook, ve chaeyoung’ın yanakları anında kızardı, bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı.
“şey, evet...”
“ben seni daha çok özledim.”
jungkook ardından kahkaha attı, cjaeyoung da ona katıldı, yanakları gittikçe daha fazla kızarıyordu. gülümseyişleri uzun bir süre solacak gibi durmuyordu.
“burada olduğumu nereden biliyordun?”
“pekala, en yakın arkadaşımın yardımıyla...”
jungkook bakışlarını jimin’e çevirirken, jimin chaeyoung’a alayla göz kırptı.
“oh, arkadaş olduğunuzu bilmiyordum!”
“öyleyiz, ve bana burada çalıştığını söyledi. bu yüzden gelip ziyaret etmem gerektiğini düşündüm.”
chaeyoung omzuna alayla yumruk attı, içten bir kahkaha daha attı. birbirlerini görmekten dolayı ikisi de aşırı mutlulardı.
“yah, nedeen bana telefon numaranı vermedin?”
chaeyoung’ın gülümseyişi biraz soldu, iç çekti.
“telefonum yoktu.”
jungkook’un dudakları aralandı, ardından kolunu chaeyoung’ın omzuna sardı, saçlarını okşadı.
“sorun yok. buradasın, ve önemli olan da bu.”
jimin “aww...” diye mırıldandı, jungkook ona sert bir bakış fırlattı. jimin ise buna karşılık olarak sadece kıkırdadı.
chaeyoung boğazını temizledi.
“jungkook, neden beni görmeyi istedin? şeyin yok muydu-”
“ondan uzun bir süre önce ayrıldım.”
jungkook yeniden gülümsedi. chaeyoung gözlerini kırpıştırdı, artık bir ilişkide olmamasının onu mutlu ettiğini belli etmemeye çalıştı.
“neden ayrıldınız? demek istediğim, birbirinizden gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyordunuz.”
jungkook durakladı. ona aşk itirafında bulunmalı mıydı? yoksa çok mu erkendi?
“daha sonra açıklarım. şimdilik, sizin hızınıza yetişmeye ihtiyacım var.”
“oh, doğru...”
“birkaç dakikaya çalışma süresi dolacak.” dedi jimin.
chaeyoung jungkook’un başını okşadı.
“ne dersiniz size kahve yapayım, sonra çıkarız?”
jimin ve jungkook başlarını salladılar, chaeyoung’a içten bir şekilde gülümsediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEAR CHAEYOUNG
Fanfictiondear jungkook'un devamı için. chaeyoung & jeongguk. 9620-23820. all credits belong to @xoxoseok ㅡ tüm hakları @xoxoseok'a aittir.