Sıradanlığım mesken tuttu günlüğümde.
Dalgalı saçlara,tatlı kıyafetlere
İhtiyacım yok benim.Ben acımasız sokakların,
Hoşgörüsüz insanların
Asî kızıyım.Babasızlığım gem vurdu geçmişime,
Sessizliğim idare etti damarlarımı.
Annem istesin!
Sil baştan yazarım benliğimi...*** *** ***
Saçları uçuşuyordu rüzgarda. Mutluluk dört bir yanını sarmıştı. Üzerine giydiği; minik, pembe- mavi çiçeklerle bezeli, uzun elbisesi ve ince belinin zerafetine zerafet katan halatımsı, ince kemeri ile masal kahramanlarına meydan okuyordu.
Ayağında tatlı babetleri, kolunda ince askılı çantası ile Konya'nın geniş caddelerinden, dar ve ıssız sokaklarından birine saptı, evine gitmek üzere.
Başını hafifçe yana eğdi ve koca boşluğa baktı. Ne de çok isterdi şimdi yanında olmasını, ama mümkün değildi, göreve gitmişti. Gitmeden önce sıkı sıkıya tembihlemişti bu gece tek başına eve dönmemesini, Elif'lerde kalmasını. Ama durumlar el vermemişti ve anlamının sözünü çiğneyip eve gitmek zorunda kalmıştı.Sakin adımları ile birlikte ittirdiği bebek arabasına baktı. Ne de güzel uyuyordu minik kızı. Kızının aniden değişen yüzüne baktı, yüzünü buruşturmuştu uykusunda. Kızının yüzüne karşılık hüzün dalgaları hareketlendi mercan yeşili gözlerinde. Kim bilir kızı rüyasında ne görmüştü de yüzünü böyle buruşturmuştu. Tatlı, minik kızının yüzünde tek bir olumsuz mimik oynaşmasın diye nelerini vermezdi ki.
Düşüncelerini aniden bölen ara sokaktan çıkıp koluna yapışan sarhoş serseriydi. Ne olduğunun farkına varıp kısa süreli şokundan çıktığında bağırmak istedi ama nafile. Bir başka el dudaklarını hapse aldı. Burnuna gelen iğrenç, tozla karışmış alkol kokusu ile yüzünü buruşturdu. Fakat şu an ki tek derdi kızını bu ortamdan sağ salim kurtarabilmekti. Ellerini ısrarla bebek arabasına yapıştırırken beline dolanan ve dudaklarını kapatan iri ve pis eller durumunu oldukça zorlaştırıyordu zaten. Birde sol kolundan da çekiştirlmesi ile ince, narin parmakları tamamen ayrıldı bebek arabasından.
Göz pınarlarına biriken damlaları geri göndermek gibi bir çabası yoktu. Kızına bir şey olmasından ölesiye korkarken bir yandan da çırpınıyordu bütün gücüyle. Her çırpınış biraz daha acı getiriyordu naif bedenine. Kollarını kurtarmaya çalışırken ayyaşın uzun ve pis tırnakları tenine geçiyor ve acıyla inlemesine neden oluyordu. Bedenini arkasındaki pislikten ayırmaya çalıştıkça, acımasızca bacaklarına ve diz kapaklarına tekmeler atılıyor ve beline dolanmış el biraz daha sıkılaşıp acısını ve tiksintisini bir kat daha katmerliyordu.
Arkasındaki sarhoş ellerini ağzından ve belinden çektiğinde derin bir nefes aldı çığlık atmak için. Soluğunu ciğerlerinde boğan ise kendisini bırakan ayyaşın hunharca bebek arabasına yapışmasıydı. Sokak bebeğin ağlama sesi ile yankılanırken güçlükle sesini buldu: "Ya-yalvarırım, dokunma kızıma." Sesi öylesine bitik, öylesine muhtaç çıkmıştı ki.
Karşısındaki ayyaş alayla sırıtıp sararmış, pis dişlerini gün yüzüne çıkarırken, kolunu tutup çekiştiren diğer pislik konuştu: "Uslu dur ki küçük p**e zarar gelmesin." Ardından iğrenç kahkahasını saldı sokaklara. Sesi duvarlarda yankılanıp geri döndü kendisine. Sokak kabul etmek istemedi pis sesini.
Genç kadın yakarışlarına ve çırpınmalarına devam etti ama ters bir harekette de bulunamadı. Bebeği ellerindeydi.
*** *** ***
Yorgun gözlerimi araladım. Bakışlarımı yukarıya kaydırdığımda beyaz tavan ve sade avize göz kırptı varlıkları ile. Yorgun ve ağrılı bedenimi yataktan kazıyarak ayırdım, son dört aydır olduğu gibi.
...........
DİKKAT!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE
Teen FictionBen artık ruhsuzluğu taşıyamayacak kadar güçsüzleşmiştim; zemheri gözlerde titreyerek çözünmüş, soğuğunda yanmıştım. Ruhsuzluğumu söküp alırken, güçsüzlüğü aşılamıştı damarlarıma ve bana hayatımın en berbat anını hediye etmişti O. Lakabının hakkını...