- 4 - (Part 1)

58 2 0
                                    

O kız Sara'ydı. Savaş'la kuzenim sevgili miydi yani? İsabetli oldu Gülüş. Olduğun duruma bak. Kuzeninin sevgilisinin evinde kalıyorsun. Tamam, Sara'dan pek haz etmediğim doğrudur ama bu... bu çok kötü bir şey. Resmen Sara'yı aldatmış gibi hissediyorum. Lanet olsun!

Ama bir saniye. Ben Sara'nın sevgilisinin Savaş olduğunu bilmiyordum ki. Bilseydim burada olmazdım. Bilseydim... Kötü bir insan değilim sonuçta. Tamam, doğrudur. Safım, salağım, sarışınım hatta aptal aşığın tekiyim ama kötü bir insan değilim!

Şu an kıpırdamadan öylece kalmıştım ve beni fark edip şu yaptıkları şeyi bir an önce bitirmelerini istiyordum. Sarılıyorlardı ama bu benim için çok fazlaydı. Dayanamam ben! Midem bulanır... Ben filmdeki öpüşme sahnesini izlerken bile gözlerini kapayan kızım isterseniz bana bu konudan bahsetmeyin derim.

Savaş bir adım gerileyip beni düşüncelerimden gerçek dünyaya geçti. Sara'nın bileğinden sertçe tutup "Ne işin var senin burada?" diye kükredi.

"Üzgünüm. Ben. Ben senden vazgeçemem..." dedi Sara yumuşak ve saf ses tonuyla. Biraz da aşık sanki.

"Beni benimle bırak artık. Anlıyor musun? Seni is-te-mi-yo-rum!" dedi bağırarak ve son kelimeyi heceleyerek.

Onların yanına gidip "Hey! Sen..." dedim. Dikkatleri üzerime toplayınca Savaş' a bakarak devam ettim. "Kuzenime bağıramazsın! Sen. Sen kimsin de bir kızı üzersin ki? Bu büyük bir kabalık ayrıca." Sara bana şaşkın bakışlarını gönderirken Savaş beni kendine çekip fısıltısıyla "Konuşalım." dedi. Cidden bu kadar net konuşmak zorunda mıydı.

Öne atılıp "Ben konuşamam. Yani konuşamam derken benim konuşma yeteneğim yok anlamında söylemedim. Ne?! Tabikide benim konuşma yeteneğim var! Her insan gibi ama konuşamam çünkü ben her insan gibi bir insan değilim.  Insan değilim derken öyle değil. Tabiki de öyle. Yani..." derken Sara lafımı kesip "Ne işin var senin burada? Senin bizim eve gelmen gerekmiyor muydu? Sevgilimin evinde ne işin var." dediğinde Savaş'a dönüp "Ben konuşamıyorum." dedim.

Savaş sert bir hamleyle beni arkasına alıp "Ben senin sevgilin değilim. Ve asla böyle bir şey olamaz." dedi.

Sara endişeyle "Ama daha önce birlikte olduk yani hala bir şans... Belki..." dedi.

"İstesem de olmaz çünkü o artık benimle." dedi ve beni belimden tutup kendine çekti. Ama bilmiyordu ki belim benim hassas noktam. Büyük bir kahkaha atarak konuşmaya çalıştım. "Dur! Şey... Ben. Yani... Lütf-. Ay! Bi-" ve tabiki konuşamadım.

Sara ağlayarak kapıyı çekip gitti ve Savaş beni bırakıp "Sakin olur musun?" dedi.

"Sanmıyorum," dedim sakin ses tonumla fakat sonra kendime hakim olamayıp devam ettim "Sen o kızı üzemezsin. Senin buna hakkın yok!"

Savaş sırtını duvara yasladı ve kafasını kaşıyıp derin bir nefes alarak "Gerçekten çok safsın." dedi.

Ben tam ağzımı açıp konuşacakken ne diyeceğime karar veremeyip ağzımı kapattım. Savaş kahkahalarını düşüncelerime bastırdıktan sonra konuşmaya devam etti.

"Hatta salak..."

Bir insan bu kadar sert konuşabilir mi? Ne kadar kaba bir insan bu böyle? Ne kadar ökü- ondan işte... Ben o kelimeyi ağzıma alamayacağım. Ben onun kadar kaba ve şey... olamam işte.

"Sanırım gitsem iyi olacak. Sara'nın ev adresini biliyorsundur..." dedim düz bir sesle.

Önce yüzünü buruşturdu sonra dudağını kemirip kıkırdadı ve "Saçmalama." dedi.

"Saçma insanlar saçmalar ve benim gayet akıllı, zeki ve saçma olmadığımı düşünürsek benim saçmalamam mantığa aykırı. O yüzden sen bunu söyleyerek çoktan saçmaladın. Saçmalama Savaş!" dedim ne kadar saçma konuştuğuma anlam veremeyerek.

Savaş yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip devasa gamzelerini ortaya çıkardı ve duvarla beni arasına alıp -hala ellerini duvara yaslamamıştı ki bu beni az da olsa teselli ediyordu- sessizce konuşmaya başladı.

"Bana bak seni küçük sarışın salak. Bir an önce saçmalamayı bırakıp duşa girsen iyi olur."

"Ne demek duş? Ben duşa gireceğim sende fırsattan istifade gazozuma ilaç atacaksın öyle mi? Haa ben bu numaraları iyi bilirim." dedim gözlerini gözlerimle hedef alarak. Savaş bir adım geri çekildi ve "İnanamıyorum sana. Gazoz nerden çıktı? Bana bak yoksa seni Nuri Alço filmleriyle mi büyüttüler?" dedi.

Biraz daha bana yaklaştı ve yakamdan tutup beni narince kendine çekti "Bana bak seni küçük sarışın salak. Çamurlu kıyafetlerine daha fazla katlanamayacağım bu yüzden hemen banyoya girsen iyi olur. Koridorun en sondan solundaki kapı."

***

Banyodan çıkmadan son bir defa kapıda birisi var mı diye delikten kontrol etmeye çalıştım. Vay canına bu bir salaklık mıydı yoksa? Acaba Savaş haklı mıydı? Ben sarışındım ama salak mıydım?!
Kafamda deli sorular...

Dolaptan çıkardığım yedek bornoz bana fazlasıyla büyük geldiği için bir kez daha sıkılayıp dışarı çıktım. Savaş ortalıklarda görünmediği için rahatlamıştım doğrusu.

Bir an hangi kapıdan içeri girmem gerektiğini seçememiştim. Savaş bana burada yeterince fazla oda olduğunu söylemişti. Bende karanlık bir odaya dalıverdim. Odada inceden bir kırmızı ışık yansıyordu. Bunun pencereden geldiğini düşünerek odadaki ışığı yakmaya çalıştım. Ama bir türlü bulamıyordum. Tam o sırada mide bulandırıcı koku git gide çoğalıyordu. Neydi bu koku böyle? Odaya girdiğimden beri koku beni hapsetmişti. Kesinlikle iğrenç kokuyordu.

"Ne yapmaya uğraşıyosun?" dedi pürüzlü sesiyle beni korkutarak. Bir an kırmızı ışığın yerini duman bulutcukları kapladı.

Sesim boğazımda düğümlenip kaldı, konuşamadım. Beni böyle görürse eğer utancımdan yerin yedi kat altına gömülürdüm.

Daha fazla mide bulandırıcı dumanın kokusuna dayanamayıp öksürmeye başladım. Astım hastasıydım ben. Dumana karşı duramazdım ki. Kendimi arkamda bulunan duvara yasladım ve derin nefesler almaya çalıştım. Sanki derin bir kabusun içindeydim. Ne sesim çıkıyordu ne de ayaklarımı kullanıp şu lanet olası odadan kurtulabiliyordum.

Yere çöküp tüm gayretimle Savaş, diyebildim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 05, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Seni Seven "Bir"i Var!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin