4

6K 564 284
                                    

okumaya devam et

Secret Of Secretary
Bölüm 2: Çıngıraklı Hyerin

Yine her günümün belli bir kısmında, aslına bakarsanız çoğunluğunda, yaptığım gibi elimde birsürü kağıtla oradan oraya dolanıyordum. Kağıtlar, evraklar, imzalar, toplantılar, telefon görüşmeleri, koridor koşuşmaları, yine kağıtlar, Kim Taehyung, Kim Taehyung'un inatla yapmaktan çekindiği ve benim üzerime yıkılan bütün işleri... hayatım tamamen bundan ibaretti, gerçekten. Ünlülerin "Büyülü Dünyası"nın ardında böyle şeyler yatıyordu işte. Herkes sahnenin önünde yaşanan şeyleri görüyor ve tüm olayı bundan ibaret sanıyorlardı. Her şeyin üzerlerine serpilen su kadar rahatlatıcı, başlarının üstünde uçuşan balonlar kadar hafifletici ve Kim Taehyung'un sesi kadar güzel sanıyorlardı. Değildi, işin zor kısmı bana kalıyordu.

Yine de onun için değerdi.

Fakat tüm bunların arasında beni sinirden deliye çeviren bir şeyler vardı. Üzerimdeki o denli yük bile umrumda olmazken, ki elinden gelse Bay Kim ayakkabısını bile bana bağlatacak kadar sorumluluklarından kaçan biriydi, bazen en ufak bir şey gözlerimin yuvalarında dönmelerini sağlıyor ve ne olduğunu anlamadan kendimi sinirli ve gergin bir ruh halinin içinde buluyordum.

Ve bu şey de, tam olarak koridorun başından duyulan o topuklu ayakkabı sesi oluyordu.

Aceleyle bana çarpan bir çalışanın elime dökülen kahvesi değildi beni sinirlendiren, ya da kıskanç kadınların "Kim Taehyung"un sekreterini baştan aşağı süzüp onun hakkında yetersiz olduğuna dair dedikodular yapması da değildi, Bay Kim'in ve muhtemelen buradaki çoğu kişinin beni yaşça küçük ve basit biri olarak görmesi de değildi. Bunların hiçbiri beni germiyor, mutsuz hissetmeme sebep olmuyordu.

Ama bir çift topuklu ayakkabı sesi vardı işte. Hyerin. Kim Taehyung'un meşhur ve güzel sevgilisi.

Bay Kim'in odasının olduğu koridora dönerken ince beline dek uzanan siyah saçlarını eliyle savururdu her seferinde. Şimdiye kadar bir karıştan daha uzununu görmediğim çeşit çeşit elbiselerini giyerdi. Sivri tırnakları, keskin bakışları ve parlak dudakları vardı. Uzun, şekilli ve beyaz bacakları durmadan ve hiç durmasa bile sonsuza kadar yürüyebilecekmiş bir edayla sertçe hareket eder, ayaklarını yere vurarak yürürdü adeta. Avını gözleyen bir yılan misali belli etmeden etrafı incelerdi ve göz göze geldiğinizde öyle bir bakardı ki, yerinizde donup kalırdınız.

İşte, yere vura vura yürüdüğü ayakkabılarından çıkan o tok ses de tıpkı çıngıraklı bir yılanın sesini andırırdı bana. Nasıl bakışlarını, inceleyişlerini ve dikkatini keskin zekalı bir yılana benzetiyorsam, nefret ettiğim o topuklu ayakkabı sesini de buna benzetiyordum.

Ve ben her seferinde o uyarı sesini duymuş bir hayvana dönüyordum adeta. Olduğum yerde kalakalıyor ve ne yapacağımı şaşırıyordum. Nefret ediyordum bu yüzden ondan. Beni kıskıvrak köşeye sıkıştırmasından ve o etraftayken Bay Kim'in aptal bir aşığa dönmesinden. Topuklu ayakkabılarından da nefret ediyordum, güzel yüzünden de, Kim Taehyung'u soktuğu o hülyalı ruh halinden de.

Yine aynı yönden tınısını ezberlediğim o ses duyulduğunda etraftaki herkes gibi odağımı yaptığım işten çekmiş ve oraya vermiştim. Aynı hareketleri yapıp savrulan saçlarıyla köşeyi döndüğünde arkada bir tek fon müziği eksikti o an. Nasıl böyle bir etki yaratabiliyordu insanların üzerinde bilmiyordum ama bildiğim tek şey bir gün onun ayaklarından o lanet ayakkabıları çıkarıp suratına fırlatmak istememdi.

wattpad | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin