Merhaba uzun süredir yazmıyordum.
Bu süreçte pek işim olmadığı doğru fakat sınav atlattım ve bunu yaşayan yaşamayan herkes bilir.
Herneyse, bugün ki bölümde umarım daha çok yorum ve oy alırım.
Aslında dürüst olmak gerekirse sınırı geçmeden yazmayacaktım fakat sizin oy vermemek ve yorum yapmamakta ki kararlılığınız içimdeki yazma dürtüsünü yenemedi.
Öyleyse başlayalım! İyi okumalar ve tabikide oy verip yorum yapmayı unutmayın.
Seviliyorsunuz // Deka
Her şeyi benliğine yedirmeye çalışan fakat yedirmeye çalıştıkça da sanki hiç doymamış gibi çoğalan pervasız sorular eşliğinde geçen bir kaç gün sonra Jungkook her zamanki gibi daha yeni alışmaya başladığı üniversite binasına doğru yürüyordu.
Eşsiz bir insan olamamıştı hiçbir zaman tabi bu onun isteği dahilinde bile değildi fakat güçsüzlüğün dibini iliklerine kadar hissedecek ve hissettirecek davranışları ve yaşantısı olmuştu.
Üniversiteye başlayalı bir kaç gün olmasına rağmen çoğu kişinin yıpratıcı bakışlarına maruz kalmıştı. Oysa her zamanki gibi sessizdi. Geçen gün sınıfta yaşanan olay yani daha açık tabirle kendi tayfası dışında kimseye arka çıkmayan Kim Taehyung ' un onu bir nevi savunması elbette herkesin canını sıkmıştı.
Kafasında ip yumağı kadar kompleks olan düşüncelerini bir kenara bırakıp güçsüz benliğine tezat olarak sert adımlarla üniversite kapısından içeri girdi. Girişte karşılaştığı bir kaç kişinin anlamsız bakışlarına karşın başını yavaşça aşağı eğdi ve yoluna devam etti.
Sessizce devam ederken kulağına yanından geçtiği hukuk sınıfından bir kaç cümle ilişti. Bu bir kız sesiydi ; " Nefs-i müdafa durumu, peki öyleyse durdur şu düşünceleri! Ne bu tezat tavırlar."
İçini yıkarcasına bir ürperti sardı vücudunu çünkü kendi bölümü hep ona heyecan verirdi. Sonra, farklı ama kesinlikle bir serüven gibi akan o derin sesi duydu " Nefs-i müdafa durumu çünki psikolojik derinlik söz konusu, düşüncelerim ise tezat inkar etmiyorum; sebebi gafil avlamak asıl suçluyu"
Durdu Jungkook, yavaşça sağ elini kaldırdı ve kirpiklerine tüy kadar hafif bir dokunuş yaptı. Derin hissedince sürekli yaptığı gibi. Durduğu noktadan yavaşça ayrıldığında kendi sınıfına nihayet vardı ve sessizce sınıfa girdi. Sınıfta kimse yoktu,yerine yerleştikten sonra bir daha kalkmadı.
******************************
İşlevsiz bir kaç saat sonra bedeninde yer edinen yorgunlukla kendini aşağı katta buldu Jungkook. Sessizce bir masaya geçti ve elindeki kahvesine baygın bakışlar atmaya başladı. O sırada bazı fısıltılar duyuyordu " Çıldırmış olmalı", " Bu kadarı çok fazla artık sınırı geçti " gibi daha bir çok fısıltı.
İşte tam da kafasını hafifçe kaldırdığı an biri koşarak onun masasındaki sandalyeyi çekti ve oturdu. O sırada peşinden onu kovaladığını sandığı geçen gün ki kusursuz burunlu çocukta geldi ve hemen onun yanına kuruldu.
Jungkook o sırada küçük çaplı bir şok geçiriyordu. Karşısına oturan iki genç nihayet dalaşmayı bırakmış ve ona doğru dönmüşlerdi. Onları da bir şaşkınlık alırken daha kimse konuşmadan ağır ve sert adımlarla ve kuşkusuz bembeyaz teniyle geçen gün ki tayfanın bir üyesi daha teşrif etti masaya.
Jungkook artık tamamen donmuş olmanın etkisiyle olsa gerek ne konuşmak ne de kalkıp gitmek gelmedi aklının ucuna. Yavaşça tüm üyeler gelip masaya kurulduğunda mermer tenli çocuktan alay içerikli bir kıkırtı duyuldu. Jungkook irislerini herkeste teker teker gezdirirken Taehyung'un yanındaki kızla yan yana oturup dikkatlice bir kitaba baktığını gördü.
Ama yine de Taehyung irislerini kaldırmadan lafa girdi " Bu masaya oturma sebebini bilmiyorum belki de bilmiyorsundur lakin tayfamıza katılanlar kendini savunmayan ve güçsüz kişilerden kâtiyen oluşmuyor." Durdu ve Jungkook'un gözlerinin içine bakarak devam etti " Ha bu arada bir avukat adayına da bu haller hiç yakışmıyor"
Jungkook kirpiklerini kırpıştırdı ve bir eli alışkanlık olarak çenesine gitti, bir anda sandalyeyi iterek kalkmaya çalıştı fakat sandalye beklenmedik bir anda geriye düştü ve ne olduğunu anlamadan kendini yerde buldu. Gözlerini kapatıp ağlamamaya çalışarak titrek bir nefes aldı. Gözlerini yavaşça açtığında ona uzatılan bir el gördü ve yavaşça elini uzatılan elin arasına bıraktı. Bu geçen gün ki geniş omuzlu çocuktan başkası değildi.
Hızlıca yerden kalktığında arkasına bakmadan kampüsün çıkışına doğru koştu. Heves ettiği ve yıllardır sesini çıkaramadığı ailesini bile karşısına alacak kadar,uğruna korkusuz ilk adımını attığı bu bölüm için az önce uygun kişi olmadığı imâ edilmişti.
İşte çocukluğundan beri, sessiz çığlıklarını bastırdığı ilk andan beri sessizce kendi kendine bir adaletçi olacağını gerekirse kendi gibi olan çocuklara yardım edebileceğinin düşünü kurmuştu. Ve ailesinden korksada şüphesiz en büyük korkusu bu hayaline , bu emeline ulaşamamasıydı. Bu yüzden bu sözler onu çok incitmiş ve kırmıştı.
Kim Taehyung'u ilk kez odasında gördüğünde; kibar tutumu ve ilk gün onu profesöre karşı koruması ona karşı içinde yersiz bir samimiyet hissi oluşturmuştu. Ama onu böylesine korkutan hayaline karşı kullandığı sözcükler canını yakmıştı. Bu affedilemeyecek bir şeydi ona göre.
Koşarak bahçeye çıktığında bir köşeye geçti ve kirpiklerini hızlı hızlı kırpıp gözyaşlarını serbest bıraktı. Güçsüz biriydi şayet güçsüz olmasaydı bu kadar çabuk tükenmezdi. En azından o öyle düşünüyordu.
Ellerini yüzüne kapatıp yüzünü gizlemeye çalıştı ve o an ellerinin üstünde bir el hissetti. Hızlıca başını geriye çekti. Göz göze geldiler, ve o " Senin güçsüz yanını kırıp pırlanta ruhunu takım ruhumuzla birleştireceğim, sadece izin ver."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just
FanfictionParçanın bütüne uyumu gibi içimdeki hevesi kucaklarken , aynı zamanda dışardaki bir bütün tutmaya çalıştığım hayatıma ,güçlü göstermeye çalıştığım yüzümle bakınırken; ben, yeni hevesler istemiyordum...