+ Heveslerin İmâları+

20 4 37
                                    

Merhaba uzun süredir yazmıyordum.

Bu süreçte pek işim  olmadığı  doğru fakat sınav atlattım  ve bunu yaşayan yaşamayan herkes bilir.

Herneyse, bugün ki bölümde umarım daha çok yorum ve oy alırım.

Aslında dürüst olmak gerekirse sınırı geçmeden yazmayacaktım fakat sizin oy vermemek  ve yorum yapmamakta ki kararlılığınız  içimdeki yazma dürtüsünü  yenemedi.

Öyleyse başlayalım! İyi okumalar ve tabikide oy verip yorum yapmayı unutmayın.

Seviliyorsunuz // Deka



Her şeyi benliğine yedirmeye  çalışan fakat yedirmeye çalıştıkça  da sanki hiç doymamış gibi çoğalan pervasız sorular  eşliğinde geçen bir kaç gün sonra Jungkook her zamanki gibi daha yeni alışmaya başladığı üniversite binasına doğru yürüyordu.

Eşsiz bir insan olamamıştı hiçbir zaman tabi bu onun isteği  dahilinde bile değildi fakat güçsüzlüğün  dibini iliklerine  kadar hissedecek  ve hissettirecek  davranışları ve yaşantısı olmuştu.

Üniversiteye  başlayalı bir kaç gün olmasına rağmen çoğu kişinin yıpratıcı  bakışlarına  maruz kalmıştı. Oysa her zamanki gibi sessizdi. Geçen gün sınıfta yaşanan olay yani daha açık tabirle kendi tayfası dışında kimseye arka çıkmayan Kim Taehyung ' un  onu bir nevi  savunması elbette herkesin canını sıkmıştı.

Kafasında ip yumağı kadar kompleks olan düşüncelerini bir kenara bırakıp güçsüz benliğine tezat olarak sert adımlarla üniversite kapısından içeri girdi. Girişte karşılaştığı bir kaç kişinin  anlamsız  bakışlarına karşın başını yavaşça aşağı  eğdi ve yoluna devam etti.

Sessizce devam ederken kulağına yanından geçtiği hukuk  sınıfından bir kaç cümle ilişti. Bu bir kız sesiydi ; " Nefs-i  müdafa durumu, peki öyleyse durdur şu düşünceleri! Ne bu tezat tavırlar."

İçini yıkarcasına  bir ürperti sardı vücudunu çünkü kendi bölümü hep ona heyecan verirdi. Sonra, farklı ama kesinlikle bir serüven gibi akan o derin sesi duydu " Nefs-i müdafa  durumu çünki psikolojik  derinlik söz konusu, düşüncelerim ise tezat inkar etmiyorum; sebebi gafil avlamak asıl suçluyu"

Durdu Jungkook, yavaşça sağ elini kaldırdı ve kirpiklerine  tüy kadar hafif bir dokunuş yaptı. Derin  hissedince  sürekli yaptığı gibi. Durduğu noktadan yavaşça ayrıldığında  kendi sınıfına nihayet vardı ve sessizce sınıfa girdi. Sınıfta kimse yoktu,yerine yerleştikten  sonra bir daha kalkmadı.

******************************

İşlevsiz  bir kaç saat sonra bedeninde yer edinen yorgunlukla  kendini aşağı katta  buldu Jungkook. Sessizce  bir masaya geçti ve elindeki kahvesine  baygın bakışlar atmaya başladı. O sırada bazı fısıltılar  duyuyordu " Çıldırmış olmalı", " Bu kadarı çok fazla artık sınırı geçti " gibi daha bir çok fısıltı.

İşte tam da kafasını hafifçe kaldırdığı an  biri koşarak onun masasındaki  sandalyeyi  çekti ve oturdu. O sırada peşinden onu kovaladığını  sandığı  geçen gün ki kusursuz burunlu  çocukta geldi ve hemen onun yanına kuruldu.

Jungkook o sırada küçük çaplı bir şok geçiriyordu. Karşısına oturan iki genç nihayet dalaşmayı  bırakmış ve ona doğru dönmüşlerdi. Onları da bir şaşkınlık alırken daha kimse  konuşmadan ağır ve sert adımlarla  ve kuşkusuz bembeyaz teniyle  geçen gün ki tayfanın  bir üyesi daha teşrif etti masaya.

Jungkook artık tamamen donmuş olmanın  etkisiyle olsa gerek ne konuşmak ne de kalkıp gitmek gelmedi aklının ucuna. Yavaşça tüm üyeler gelip masaya kurulduğunda mermer tenli çocuktan alay içerikli  bir kıkırtı duyuldu. Jungkook irislerini  herkeste teker teker gezdirirken  Taehyung'un yanındaki kızla yan yana oturup dikkatlice bir kitaba  baktığını gördü.

Ama yine de Taehyung irislerini  kaldırmadan  lafa  girdi " Bu masaya oturma sebebini bilmiyorum belki de bilmiyorsundur lakin tayfamıza  katılanlar kendini savunmayan  ve güçsüz kişilerden kâtiyen oluşmuyor." Durdu ve Jungkook'un  gözlerinin içine bakarak devam etti " Ha bu arada bir avukat adayına da bu haller hiç  yakışmıyor"

Jungkook kirpiklerini  kırpıştırdı  ve bir eli alışkanlık olarak çenesine  gitti, bir anda sandalyeyi  iterek kalkmaya çalıştı fakat sandalye beklenmedik bir anda geriye düştü ve ne olduğunu anlamadan  kendini yerde buldu. Gözlerini kapatıp ağlamamaya  çalışarak titrek bir nefes aldı. Gözlerini yavaşça açtığında ona uzatılan bir el gördü ve yavaşça elini uzatılan elin arasına bıraktı. Bu geçen gün ki geniş omuzlu  çocuktan  başkası değildi.

Hızlıca yerden kalktığında arkasına bakmadan kampüsün  çıkışına doğru koştu. Heves ettiği ve yıllardır sesini çıkaramadığı  ailesini  bile karşısına alacak kadar,uğruna  korkusuz  ilk adımını attığı bu bölüm için az önce uygun kişi  olmadığı imâ  edilmişti.

İşte çocukluğundan  beri, sessiz çığlıklarını  bastırdığı  ilk andan beri  sessizce kendi kendine bir adaletçi  olacağını gerekirse kendi gibi olan çocuklara yardım edebileceğinin  düşünü  kurmuştu. Ve ailesinden korksada  şüphesiz en büyük korkusu bu hayaline , bu emeline  ulaşamamasıydı. Bu yüzden bu sözler onu çok incitmiş  ve kırmıştı.

Kim Taehyung'u  ilk kez odasında gördüğünde; kibar  tutumu ve ilk gün onu profesöre  karşı koruması ona  karşı içinde  yersiz bir samimiyet hissi oluşturmuştu. Ama onu böylesine korkutan  hayaline karşı kullandığı  sözcükler canını yakmıştı. Bu affedilemeyecek  bir şeydi ona göre.

Koşarak bahçeye çıktığında bir köşeye geçti ve kirpiklerini  hızlı hızlı kırpıp  gözyaşlarını serbest bıraktı. Güçsüz biriydi şayet  güçsüz olmasaydı bu kadar çabuk tükenmezdi. En azından o öyle düşünüyordu.

Ellerini yüzüne kapatıp yüzünü gizlemeye çalıştı ve o an ellerinin  üstünde bir el hissetti. Hızlıca başını geriye çekti. Göz göze geldiler, ve o " Senin güçsüz yanını kırıp pırlanta ruhunu takım ruhumuzla birleştireceğim, sadece izin ver."





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 26, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

JustHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin