bir gün önce

1.8K 123 45
                                    

Öncelikle kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Bu fic Survival Show zamanı geçiyor. Normalde o zamanlar 9 kişiler ama ben son olaylar yüzünde W kişisini buraya eklemeyeceğim. Yani o zamanlar da 8 kişilermiş gibi davranacağım.

__________

Minho yatağına oturdu. Yarın birisi elenecekti. PD'nim elenme ihtimalinin yüksek olduğunu söylemişti. Elenmekten korkuyordu bu yüzden eskisinden daha çok çalışmıştı. Gözüne uyku girmiyordu. Son iki günde toplam sadece 3 saat uyumuştu. Vücudu uyuması gerektiğini söylüyordu ama stres uymasına izin vermiyordu. Elenme ihtimali kafasında dönüp duruyordu. Bu onun için sondu. Son defa çıkış yapmayı deneyecekti. Burada elenirse idol olma hayallerinden vazgeçecekti. Ailesiyle öyle anlaşmışlardı. Bu anlaşmayı yaparken çıkış yapacağına çok emindi Minho. Şimdi ise emin olamıyordu. Gerçekten çıkış yapabilecek miydi?

Odasının kapısı çalındı. Saate baktı. Saat gecenin üçüydü. Kendi odasında sadece o vardı. Chan hala şirkette çalışıyordu. Genelde saat dörde doğru yurda gelirdi. Gelen o olamazdı. Hem o olsa kapıyı da çalmazdı. Gelenin kim olduğunu anlamıştı. Başka odadakileri uyandırmamak için kısık bir sesle seslendi. "Gel."

Sesi duyan Jisung kapıyı yavaşça açıp içeriye girdi. "Işık açıktı neden açık merak ettim. Neden hala uyumadın?"

"Sen neden hala uyumadın?"

Yatakta Minho'nun yanına otururken cevap verdi. "Önce ben sordum. Cevap vermek zorundasın. Kaç gündür doğru düzgün uyumadın. Kendine zarar vermenden korkuyorum."

"Bana bir şey olmaz." dedi Minho stresle sol elinin tırnaklarını koparırken.

"Emin misin? Streslisin. Tırnaklarını koparıyorsun."

Minho Jisung'a bakmak için kafasını kaldırdı. Gözleri buluştuğu anda yanağından akan sıcaklığı hissetti. "Korkuyorum." Jisung elini kaldırıp Minho'nun yanağından akan bir damla yaşı sildi. "Jisung ben gerçekten korkuyorum. Kaybetmekten korkuyorum. Sadece yarışmayı kaybetmekten bahsetmiyorum. Sizi, seni kaybetmekten korkuyorum."

Jisung Minho'yu kolları arasına aldı. Kafasını kendi göğsüne yasladı ve rahatlamasını umarak ağlamasına izin verdi. "Bir şey olmayacak Minho. Kendini boşuna üzme. Birlikte çıkış yapacağız. Hep birlikte sahnede olacağız. Sen rahatla artık lütfen. Kaç gündür kendini çok yıprattın. Korkacak bir şey yok."

Minho ağlayarak konuşmaya devam etti. Hala Jisung'a sarılıyordu. "Senin için demesi kolay tabii. Senin elenme riskin yok ki."

Minho iç çekerek Jisung'a daha sıkı sarıldı. Jisung onun durumunda olmadığı için empati yapsa da Minho'yu tam olarak anlayamayacağını fark etti. Onu sözlerle rahatlatmaya çalışmaktan vazgeçti. Daha sıkı sarıldı. Her an kaybolacakmış gibi kokusunu içine çekti. Minho'nun hıçkırıkları azalana kadar bir müddet öyle kaldılar. Minho'nun nefesi daha çok düzene girince Jisung onun kafasını göğsünden kaldırdı. Birbirlerine bakacak şekilde konumlandıktan sonra Jisung Minho'nun soğuktan buz kesmiş ellerini kendi elleri arasına aldı. Baş parmağıyla elinin üstünü okşamaya başladı.

"Belki senden küçük olduğum için sözlerimi dikkate almayacaksın ama şu an gerçekten ciddi konuşacağım. Ben Chan hyungdan sonra en çok sana güveniyorum. Sana her şeyimi anlatıyorum zaten biliyorsun. Benim sana güvenim sonsuz. Ve bu yarışmayı da kazanacağına inanıyorum. Aramızda en çok çalışanlardan birisin. Hak ettiğin değer ve övgüyü mutlaka alacaksın. Bu yüzden korkma tamam mı? Ben hep senin yanındayım. Zorlandığında tekrardan elini tutacağım. Bir kere elenme tehlikesi atlatmış olabilirsin ama bir daha bununla karşılaşmayacaksın."

Jisung gözlerini odaklandığı ellerinden çekip Minho'ya baktı. Minho da birbirine kenetli ellerine bakıyordu. Jisung'un ona baktığını hissedince kafasını kaldırdı. Gözleri birbirini bulduktan kısa bir süre sonra Minho dudaklarında hissettiği sıcaklıkla irkildi. Jisung onu öpmüştü. Ve o daha karşılık veremeden hemen çekilmişti.

"Özür dilerim. Kendimi kontrol edemedim. Ben-"

Jisung kendini açıklamaya çalışırken Minho'nun dudakları onun cümlesini yarıda kesmişti. Jisung rahatlayarak gözlerini kapattı. Minho ile tanıştığından beri onun dudaklarının nasıl hissettirdiğini merak ediyordu. Kısa bir öpücüğün ardından ikisi de çekildi.

"Minho, ben se-"

"Hayır! Buna izin veremem. Bunu söyleyemezsin. Yarın ne olacağı belli değilken bana gelecekle alakalı umut veremezsin. Bu an yaşandı ve bitti. Ben elendikten sonra ikimizin de acı çekmesine gerek yok değil mi?"

Minho'nun bu dediklerinden sonra Jisung da ağlamaya başlamıştı. "Elenmeyeceksin dedim sana. Bana güvenmeni istiyorum. Lütfen..."

"Nereden biliyorsun elenmeyeceğimi. Hiçbir şey kesin değil. O kadar yazıp çizdikten sonra hayal kırıklığına uğramaktansa umuda kapılmamayı tercih ederim."

"Seni seviyorum ve sana güveniyorum. Minho sen neler yapabileceğinin farkında değilsin. Keşke kendini benim gözlerimden görebilsen. O zaman kendi değerini anlardın. Hem elensen bile, ki elenmeyeceksin, ikimiz için bir son değil bu. Konuşmaya devam edebiliriz. Buluşmaya devam ederiz. Dünyanın sonu değil ya."

"Sevdiğim adamı ve arkadaşlarımı benim gerçekleşmeyen hayallerimi gerçekleştirirken görmek isteyeceğimden emin değilim. Yanlış anlama sizinle alakası yok. Sadece... Zaten her şey ve herkes bana nasıl başarısız olduğumu hatırlatacak. Bir de sizi görmenin durumumu iyileştireceğini sanmıyorum. Normalde ilaç gibi gelen, kendimi iyi hissettiren arkadaşlarımın en büyük yarama dönüşmesini izlemek istemiyorum. Kendimde mutlu numarası yapacak gücü bulamayabilirim. Sadece kendim üzülmeyeceğim, siz de üzüleceksiniz. Tekrar söylüyorum bu sizinle alakalı değil. Benim ve kendi başarısızlığımla alakalı."

Kısa bir sessizliğin ardından Jisung Minho'ya ne derse desin fikrini değiştiremeyeceğini fark etti. Onu sözleriyle teselli etmekten vazgeçti çünkü başarısız oluyordu. Yaptıklarının söylediklerinden daha etkili olacağına kanaat getirdi ve Minho'nun kafasını alıp göğsüne yasladı. Jisung kollarıyla Minho'yu sararken Minho da kendi kollarını Jisung'un beline doladı. O da ellerini Minho'nun yumuşak saçlarında gezdirmeye başladı.

"Uyumaya çalış. Söz veriyorum yarın her şey daha güzel olacak."

Minho cevap olarak sadece başını salladı. Jisung ikisini de yatma pozisyonuna getirdi. Chan odaya gelse ve bu hallerini görse de umurunda değildi. Sadece hem fiziksel hem psikolojik olarak Minho'nun yanında olmak istiyordu.

Minho da Jisung da artık ağlamıyordu. İkisi de sakinleşmişlerdi. Oda çok sessizdi. Sadece nefes alıp verme sesleri duyuluyordu. Jisung Minho'yu rahatlatacağını bildiğinden saçlarıyla oynamaya devam ediyordu. Arada bir de eğilip saçlarını kokluyordu.

Birlikte böyle yatarken Minho'nun elenmesinden ne kadar korktuğunu fark etti. Minho giderse ne yapacaktı. Onunla geçirdiği her an Jisung için özeldi. Minho onun mutluluğuydu. Bu anların özlemini çekmek istemiyordu. Her ne kadar Minho'ya rahatlatıcı şeyler söylemiş olsa da kendisi de korkuyordu. Bu ihtimale inanmak istemiyordu. Onunla son anlarını geçirdiğini düşünmek korkutucuydu. Gelecekleri için birlikte planladıkları ve asla yapmadıkları şeyler teker teker aklından geçiyordu. Hala bunları yapacak zamanları olması için Tanrıya dua etti.

Minho, uykusu bastırdıkça Jisung'a sokuldu. Aslında Jisung ile geçirdiği son saatler olabileceğini düşündükçe uyumak istemiyordu. Ancak son günlerdeki yoğun çalışmanın ve az önceki göz yaşlarının yorgunluğunu üstünden atamıyordu. Minho, Jisung hala onun saçını okşarken yavaş yavaş kendisini uykuya teslim etti.

Merhaba~~~

Sonunda yeni kitabımı yayınlayabildim.

Bunun konusu biraz daha ağır umarım hoşunuza gitmiştir.

Beğendiyseniz yorum yapıp oy vermeyi unutmayın❤

we were beautiful • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin