Hızlı bir şekilde alıp verdiği soluklarını bir düzene sokmaya çalışıyordu. On dakika öncesine kadar aklı başında değildi ve nasıl nefes alınır onu bile unutmuştu. Jeon onun üstünden bir kamyon gibi geçmişti ve belki de dışarıdan temizlik görevlisinin sesini duymasalar o kamyonun altında can verecekti. Gözlerini Jeon'a doğru çevirdi. Onun kıyafetlerini çoktan giymiş olduğunu ve dışarı çıkmadan önce telefonun kamerasından bakarak saçlarını düzeltmeye çalıştığını gördü. Yavaş yavaş doğruldu o da. Kenara fırlatılmış pantolonunu alıp üstüne geçirdi. Gömleğine uzanırken Jeon'un elini belinde hissetti. Bu temasla doğrulurken Jeon iki elini de Jimin'in karnında birleştirmiş ve ona arkadan sarılmıştı. Jimin içinde şaşkınlık hissetti. Bu Jeon'a göre bir hareket değildi. Seviştikten sonra bu tarz kucaklaşmalar çok nadir verirdi. O sırada sevgilisinin dudakları Jimin'in saçlarında geziniyordu. Saçlarını öperken aynı zamanda kokusunu da derin bir şekilde içine çekiyordu. Jimin duruma hala bir anlam verememişti . Ne olduğunu düşünürken Jeon'un kısık sesini duydu . Özür diliyordu . Her öpücükten önce özür dilerim diye fısıldıyordu. Arkasını dönmeye , onunla göz göze gelmeye cesaret edemedi Jimin . Umutlanmaktan korkuyordu ama içinde büyüyen sevginin kalbinin dört bir yanına umut tohumları ektiğinin de farkındaydı.
🐥🐇
Uzun süredir tavana diktiği gözleri ile bazı şeyleri sorguluyordu Jimin. Bugün Jungkook ile birlikte olmuştu olmasına ama ne zaman Jungkook'un canı istese onu yanına çağırması ve Jimin'in de hiç ikiletmeden gitmesi canını sıkmaya başlamıştı. Evet onu seviyordu. Onun için her seyi yapabilir, her ne kadar ona büyük üzüntüler verse de kalp kırıklıklarını görmezden gelebilirdi. Sadece tek istediği şey Jungkook'un kolları arasında olup onun öpücüklerini çalmaktı. Onları bu halde sadece kapalı kapılar ardında görebilirdiniz. Çünkü Jimin asla Jungkook'un arkadaşlarının arasına giremez veya ona okulda selam bile veremezdi. Ne zaman onu görüp gülümseyecek olsa akşamında Jungkook tarafından cezalandırıldı.
Bir gün yanlışlıkla Jungkook'un telefonunu açmış ve onu arayan arkadaşına cevap vermişti. Arkadaşı kim olduğunu sormuş ona tam cevap verecekken Jungkook telefonu hemen elinden almış ve arkadaşını oyalayıp telefonu kapatmıştı. Daha sonrasında zaman Jungkook'un onu azarlaması ve evden çıkıp gitmesiyle geçmişti. Tam iki hafta boyunca hiçbir şekilde Jimin ile irtibata geçmemiş, okulda görse dahi onunla göz göze gelmemişti.
Ertesi sabah ceketini giymiş ve okula gitmek için evden çıkmıştı. O gün dersi öğleden sonra birde başlıyordu ve saat çoktan on ikiyi geçmişti. Dersine tam vaktinde yetişebilmesi için koşması gerekiyordu ama Jimin'in ayakları bugün sanki geri geri gidiyordu. Sanki havada ruh haline paralel olarak bulutlarını bir araya toplamıştı. Gökyüzüne baktığında keşke bir şemsiye alsaydım diye düşündü. Ama bunun için artık geçti.
Amfinin kapısına geldiğinde son anda bastıran yağmurdan dolayı bir kedi yavrusu gibi ıslanmış ve koştuğundan dolayı yanakları kıpkırmızıydı. Geç kalmıştı, içeriden profesörün sesini duyabiliyordu. Jimin her zaman biraz çekingen olmuştu ve şu anda içeri girip yaklaşık 120 kişinin dikkatini çekmek gözünü korkutuyordu. Fakat bu ders vizeden önceki son dersti ve Jimin'in not isteyebileceği kimse yoktu. Aslında Jungkook'a bunun için sorabilirdi fakat onun arkadaş grubuyla bu dönemlerde beraber çalıştıkları için kendisine vakit ayırmayacağını biliyordu. Bu farkındalık inceden yüreğini sızlatıyordu ama elinden hiçbir şey gelmezdi.