Fotoğraf

373 24 52
                                    

Kitabın satırlarında gezinen gözleri arada bir biraz yukarı kayıyor ve belli etmemeye çalışarak kapının girişindeki kıza kaçamak bakışlar atıyordu. Daha önceki gelişlerinde görmüş ve yüzünü, sesini, gülümsemesini, tavırlarını fazlaca beğenmişti. Kendini de ona beğendirip beğendiremediğini bilmiyor, sadece öyle olduğunu umuyordu. Şimdi göz hapsine aldığı bu kız onun olduğu tarafa hiç bakmıyor, pencereden dışarıyı izlerken saçını ve sırtını örten eşarbının ucuyla oynuyordu.

''Sabahtan beri vereceğim, unutuyorum.''

Yan tarafındaki sese döndü. Arkadaşı onunla birlikteydi ve şimdi ona bir fotoğraf uzatıyordu. Fotoğrafı aldı.

''Bunun sende ne işi var?''

''Masandan aldığım kitabın içindeydi. Dikkat et, kaybedeceksin.''

Parmaklarının arasında duran fotoğrafa, o fotoğraftaki güzel kadına baktı. Buruk bir ifadeyle tebessüm edip fotoğrafı cebine koydu. Aslında koyduğunu sandı, fotoğraf ayağının dibine düşmüş ve bunu fark etmemişti.

Satın alacakları kitapları seçtiler. Parayı dükkân sahibine ödeyip kitapları paketleyen kızın işini yapmasını beklediler. Bu işin olabildiğince uzun sürmesini diledi. Bu sayede, aralarında hatırı sayılır bir yakınlık varken ona rahatça bakabilirdi.

Biraz sonra kitapları hazırdı. Arkadaşıyla birlikte kendilerine ait olan pakete uzandılar. Aceleci olan arkadaşının aksine biraz oyalandı, dükkân sahibine bakıp gülümserken başını eğip kaldırdı. Dükkânın çıkışına doğru yöneleceği sırada kıza gözünün ucuyla bakmayı ihmal etmedi.

Müşteriler gittikten sonra kitap raflarının arasına doğru ilerledi kız. Şöyle bir bakacak, raflarda bir bozukluk varsa düzeltecekti. Yerde duran bir fotoğraf çarptı gözüne. Eğilip aldı, inceledi. Elinde tuttuğu fotoğrafta oldukça güzel ve zarif bir kadın vardı. Az önce çıkan müşterilerin en çok bu kısımda vakit geçirdiklerini hatırladı. Bakışlarını yakaladığı gence, kız da arada bir belli etmemeye çalışarak bakmış, arkadaşıyla konuşurken onu izlemişti. İkisinden birinin düşürdüğüne karar verdi. Muhakkak gelip sorarlardı. Fotoğrafı girişteki masanın köşesine bıraktı ve işinin başına döndü.

Akşamüzeri dükkân sahibi, dükkânı kapatma işini her akşam olduğu gibi kıza bırakıp gitmişti. Bu vakitlerde fazla müşteri olmadığından bir köşede kitap okuyarak mesaisini dolduruyordu. Birinin telaşla dükkâna girdiğini fark edince oturduğu sandalyeden kalktı.

Geleni tanımış ve neden geldiğini tahmin etmişti. ''Hoş geldiniz. Arkadaşınızın düşürdüğü fotoğrafı almaya geldiniz, sanırım.'' Diğer ihtimale nedense daha çok şans vermişti. Belki de öyle olmasını umuyordu.

''Fotoğrafı ben düşürdüm.'' dedi genç. ''Burada düşürdüğümü tahmin etmiştim. Bulduğunuza çok sevindim. Benim için çok kıymetliydi.''

Kız biraz duraksayıp konuşmaya başladı. ''Kıymetliyse orada burada düşürmeyin, dikkat edin.'' Gözlerini devirerek masanın arkasına geçti. Fotoğrafı bıraktığı yere baktı. Orada göremeyince yakınlarına bakındı. Bulamıyordu, oysa buraya koyduğuna emindi. Masanın üzerini, çekmeceleri ve yeri kontrol etti.

''Ne oldu?''

''Buraya koymuştum!''

''Yok mu?''

''Yok!'' deyip biraz daha aradı. Geçen her saniye daha çok kızıyordu. Sanki yer yarılmıştı da içine girmişti. Ne kadar bakınsa da bulamadı.

''Bulduğunuz şeyi kayıp mı ettiniz yani?''

Kız kaşlarını çatarak konuştu. ''Sahip çıkamamışsınız, şimdi bana mı kızıyorsunuz? Bir yere karışmış işte! Aradım, bulamadım. Daha ne yapayım?''

MumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin