V

29 3 27
                                    

King Gnu / Prayer X


Arthit uzun ağlayışının sonunda uyuduğunda en son alarma uyandı. Kongpob ise hala arkasını dönük bir halde uyuyordu.

Arthit dinlenmek yerine daha çok yorulmuş hissediyordu. Bütün bedeni sabahtan akşama kadar yük taşımış gibi ağrıyor, kaskatı kesilmişti. Arkasını dönük oğlana baktı. Arkasından sarılıp ona sığınmak istese de çok geçmeden bu fikirden vazgeçip banyoya girdi. Aynaya baktığında gözleri ağlamaktan şişmiş ve halsiz görünüyordu. Ayna da biraz kedine bakıp, mutsuzluğunu gizlemeye çalıştı. Duş alıp takım elbisesini giydiğinde Kongpob hala uyanmamıştı. Arthit onun tarafına gidip yatağın kenarına oturdu ve bir süre çok sevdiği yüzü seyretti. Çok kızgındı ama bu kızgınlığı içine gömmek için çabalıyor, o kızgınlığının üstüne su döküyordu. Yeter ki bu içindeki sızı soğusun.

Elini kaldırıp yanağını okşamak için hamle yapsa da aniden durdu. Elini geri çekti fakat bunu yaparken o sızının daha çok acıttığını hissetti. Baktığı yüz ona iyi hissettirmedi, Kongpob'un olduğu insandan başka bir insana dönüşeceğini kabullenmek istemiyordu. Geçmişte de sorunları yüzünden farklı davranışları vardı ama her şeyin daha da berbat olacağını düşünmeden edemiyordu, hele arabadayken gördüğü bakışlar yüzünden. Kongpob ilk defa o zaman kendini açık etmişti ve dün geceden sonra korkusu daha da artmıştı. Her seferinde çıkış kapısı görüyor o çıkış kapısına Kongpob'u götürmek için onun önceliklerini kendi önceliklerinin önüne koyuyordu, başarıyordu da. Şimdi ise öncelik konusuna gelemeden o çıkış kapısını kendi bile göremiyordu. Sevdiği adamı sürükleyeceği çıkış kapısı bile yoktu. Bu düşünce içinin daha da daralmasına sebep oldu ve hızlıca yataktan kalkıp odadan çıktı. Merdivenleri hızlı hızlı inerken, "O kapıyı bulacağım. O kapıyı bulacağım." Diye söyleniyordu. Evden çıkarken annesinin sesini bile duymadı. Aklında sadece o kapıyı nasıl bulması gerektiği vardı çünkü o kapıyı bu sefer hiç bulamamaktan korkuyordu. Bu durum içine korku tohumlarının ekilmesine sebep oluyordu!

Arthit odadan çıktıktan yarım saat sonra gözlerini araladı. Yan tarafındaki boşluğu görmeden hissedebilmişti. "Özür dilemeliyim." diye kendi kendine konuştu. Ama vücudunu kaldıracak gücü yoktu. Öylece yatmak istiyor, vücudunu hareket dahi ettirmek istemiyordu. Arthit'in kırgın olduğuna üzülmesi gerekiyordu ama içinde hiç üzüntü yoktu, içinden kırgınlığı düzeltmek için çaba harcamak gelmiyordu. Aniden bütün hisleri yok olmuştu. Bu yaptığı bir nevi koruma mekanizmasıydı. Kendini hislerden arındırdığında bunun iyi bir sonuç vereceğini düşünüyordu fakat çoğunlukla geri tepiyordu çünkü hissiz olmak en zor olandı. Çünkü bu sefer bütün duygularını içinde göremediği bir yer de biriktiriyor, biriktiriyor, sadece öyle yatıyor en sonunda da kalkmak için kendini zorladığında o hisler aniden geri geliyor bu sefer daha da zorlanıyordu. En basitinden bir insanın eli kesildiğinde o an acı hissetmediğini düşünebiliriz. O kan durup, insanın kafasından o kesiğin varlığı silindikten sonra acı gelirse o insan afallar. Zaten kanı durmuş, iyileşmiş bir yaranın sonradan acıması şaşırtır, iyileşmiş bir yaranın acısını sonradan çekmek daha zor olur. Her şey anında güzeldir. Bu acı da sevinçte olsa fark etmez. Her şey anında yaşanmalıdır. Kongpob ise anında yaşamayı reddedip kendini boşluğa hapsediyordu. Bütün hisleri sonradan patlak verip daha büyük bir yıkıma sebebiyet verecekti. Yaptığının getireceklerini kenara atıp tavanı seyretmeye başladı. Birkaç saat geçip Arthit'in annesi odasının kapısını tıklattığında hiç sesini çıkarmamayı düşünse de sonra, "Anne, gel." diye seslendi. Kadın elinde tepsiyle içeri girdiğinde, "Açıkmışsındır, sevdiğin yemeklerden hazırladım." Diyerek yatağa yürüdü. Kongpob kendini zar zor hareket ettirip yatakta oturup pozisyona geldi. "Teşekkürler ama canım istemiyor." Konuşmak için bile büyük bir efor sarf ediyordu.

wake up, darlingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin