-
Onu orada bırakıp gitmiştim çünkü hiçbir mantıksal yahut duygusal sebep görememiştim. Eve vardığımda on ikiyi geçiyordu; hem aklımdaki planı uygulayamamış hem dostumun soru yağmuruna yakalanmıştım. Gelir gelmez yatağa girmiş, yorganı çeneme çekmiş, gözlerindeki karanlığı sorgulamıştım. Değişikti... Çok değişikti...
Bugünse aynı saatte hazırlanmıştım, o adamı düşünmeyi bırakıp geleceğe odaklanmıştım; sadece hayatım boyu denk geldiğim onlarca insandan biriydi, büyütmeye değmeyeceğini keşfedebilmiştim.
"Ben çıkıyorum," dedim dostuma ve bir şey söylemesine fırsat tanımadan attım kendimi dışarıya. Apartmandan da çıktığımda gökyüzüne baktım. Yine bir geceydi, yıldızsız ve hayli bulutlu bir gece. Yıldızlar, gözlerinde saklanıyordu.
Aklıma düşen suretiyle titredim, yürümeye başladım. Her ne kadar bir deniz kenarına gidip kendimi serin sularına bırakmayı istesem de ayaklarımı serbest bıraktım, götüreceği yeri merak etmiştim.
Geçen zamanın ardından geldiğim yere baktım, aynı çocuk parkıydı. Ürkütücülüğü de aynıydı, kırık sokak lambasından dolayı çökmüş karanlığı da.
Geçen geceki banka oturdum ve yine bakmaya başladım boş gözlerle boş salıncağa. Düşünmek istemiyordum ama neden buradaydım? Neden burayı seçmişti ayaklarım varmak için? Hâlbuki bugün her şeyin biteceğine emindim.
"Yine gelmişsin," dedi yanıma otururken. Sessiz kaldım, o da aynısını yaptı. Bir süre ikimiz de konuşmadık.
"Ne demek istedin?" diye sordum dün geceyi kastederek. Anlamayarak soruma soruyla karşılık verdi.
"Hangi konuda?"
"Neden vazgeçişin bir günah olduğunu düşünüyorsun, diyorum."
"Bu seni ilgilendirmez."
Ses tonunun sertliği bana geri dön çağrısı yapsa da üstüne gitmeye devam ettim.
"İlgilendirir çünkü ben de öyle hissediyorum." Bakışları bana dönmeye başladığında "Bana bakma," diye fısıldadım. "Sakladığın yıldızlar ruhuma batıyor, canımı acıtıyor."
Dediğimi yapmadı, şaşırmamıştım. Gözleri beni buldu, bakmasam da anlayabilmiştim. Yüzünü kulağıma yaklaştırdı ve sıcak nefesini orada hissedince bedenim kasıldı. "Ben yıldızları yok etmek için aldım yanıma, kimseye umut vadetmesinler diye."
"Umut bâkidir," deyince alayla güldü ve geri çekildi.
"Bunu çaresizlikten ruhunu yok edecek biri mi söylüyor?" Şaşkınlıkla açıldı dudaklarım. "Hadi ama, bunu anlamayan yoktur diye düşünüyorum."
"Aslına bakarsak, ilk fark eden sen oldun."
"O zaman seni ilk fark eden de ben oldum."
Kıpırdandı yanımda ve bir cam sesi duydum, bankın sol yanından bir şişe almıştı. Duyduklarımdan anladığım kadarıyla içindekini içmişti. Bir anda önüme gelen şeyle geri çekildim, bana da uzatıyordu. İkiletmeden aldım, buna ihtiyacım vardı. Kafama dikip zihnimi uyuşturmaya muhtaçmışım gibi kana kana içtim. Dibinde az miktar kalan şişeyi geri uzattım.
"Neden içiyorsun?" diye sordum.
"Unutmak için," dediğinde bu kısmı bildiğini anladım.
"Neyi unutmak için?"
"Kendimden de erken vazgeçtiğimi."
Dediği şeyle kaşlarımı çattım, bu replik böyle değildi. Kendinden vazgeçtiğini anlamıştım ama bana itiraf etmesini beklemiyordum. Cesaretimi toplayıp ona baktım, o ise zaten bana bakıyordu.
Gördüm.
Bir yıldızı öldürdü.
"Sen neden içiyorsun," dedi, sesindeki merakı çözebilmiştim.
Hüzünlü bir tebessüm peyda oldu dudaklarımda.
"Benden geçildiğini unutmak için içiyorum."
"Yani," dedi sinirle. "Basit bir erkek mevzusundan mı kıyacaksın?"
"O kadar basit değil," dedim gözlerim dolarken. Gitmek için ayağa kalktım. "Kimseye gerçekliğimi açmamış ben ona ruhumu açmıştım ve o bunu kullanıp gitti."
Sustu.
Beni haklı buldu.
Birkaç adım attığımda sesi kulaklarıma doldu.
"Sandığımdan daha farklı bir kızsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gözlerinde saklardı yıldızları
Historia Cortagözlerinde saklardı yıldızları, karanlık çökmeden fark edemezdim.