İclâl'in sövmelerine daha fazla direnemeyen Usuratonkachi harakiri yaparak canına kıydı ben ikiziyim slm
Aomine'ye yavsamayın ne olur İclâl beni lincliyor nasıl kocamı baskasına yavsattırırsın diye her gün dövüyor beni siddet görüyorum
Bu gece için söz verdiğim iki bölümden ilkidir
&&&
Aomine uzun ve heybetli, gecenin karanlığında daha korkutucu görünen ceviz ağacına başka zaman olsa yaklaşmazdı bile ancak bu gece ayrıydı. Kalbini kaptırdığı bir Güzel'e ulaştıracaktı bu ağaç onu. Kendisini hiç umursamadığını düşündüğü bir Güzel'e...
Elini uzun boyu sayesinde en alt dallardan birisine attı, basketbol oynamanın faydalarıyla zorlanmamıştı bile kendisini yukarıya çekerken. Kalbi hızla çarpıyor bundan sebep kulakları uğulduyordu biraz. Az sonra ya sonsuza dek göklere çıkacak ya da sonuna dek yerlerin dibine batacaktı.
Tırmandıkça uzuyordu sanki ağaç, yolu bir türlü bitmiyordu. Gecenin soğuğu tatlı bir mayışıklık vermişti üzerine, çekirgeler ötüyordu, ay'ın olacaklardan haberi varmış gibi git gide daha da parlaması yeryüzünü sihirli gösteriyordu. Bir dalda oturdu kaldı Aomine, aniden kollarındaki derman kaçmıştı.
Gecenin garip hüzününde düşüncelere boğuldu. Mantıklı mıydı bu yaptığı? Olumsuz cevaplar erik kuruları gibiydi, kemirdikçe kemirdi. Hatta bir ara yere atlayıp koşa koşa uzaklaşmaya yeltendi.
Aomine Daiki, bir konu için ilk defa çıkmazda hissediyordu. Şimdi Kırmızı'nın yanına gitse, iki ihtimal vardı: Sonsuza kadar mutlu ya da sonsuza kadar ölü. Atlayıp oradan uzaklaşsa tek bir ihtimal: Sonsuza kadar merak ve pişmanlık içerisinde...
"Miyav..." yanından gelen tatlı bir sesle irkildi, o kadar dalmıştı ki yeri boylayacaktı az kalsın. Tutunduğu daldan destek alarak dikleşti ve yanına baktığında bu kadar sevimli bir şeyin illegal olduğunu düşündü. Tatlı, yavru bir sarman kedi tereyağı olmaya çalışıyordu sanırım, bacaklarını altına toplamış ve yayılmıştı Aomine'nin hemen yanına.
Elini uzatıp biraz kafasını sevdi Aomine yavru kedinin, mırıltılarla hoşnutluğunu belirtirken Aomine'nin kucağına tırmandı birden kedi. Ortam o kadar huzurluydu ki, bardağı taşıran son damla olmaması için dua etti Aomine. Çok dolmuştu.
Sarman kedi, kucağında uyuklarken yukarıdan birkaç tıkırtı geldi, mavi saçlı oğlanın kalbi şimdi dört nala koşuyordu. Kafasını yukarı kaldırdığında Kırmızı'sı camın pervazına yaslanmış, bu güzel gecenin sükunetini dinliyordu. Birkaç burun çekme sesi geldi.
Aomine daha dikkatli baktı ve öyle canı yandı ki, bir bulut olup yerle gök arasında sıkışmayı diledi. Kırmızı'sı, güzelim çilek gözlerinden damlalar dökerek susuyordu.
Suratında, aşağıdan gördüğü üzere sarsılmayan ifadesi yerine hüzün okunabiliyordu.
Daha fazla beklemek anlamsızdı, neden endişelenmişti ki? Seviyor muydu? Hem de gülümseyince olan dudak kıvrımlarının şeklinden tut; korktuğunda, öfkelendiğinde, sevindiğinde değişen sesine kadar ezbere bilecek kadar çok.
Onun için bu güzel çilekten başkası olmamıştı, olmayacaktı.
Kediyi kucağında sıkıca tuttu, rahat olan kedi hafifçe kıpırdanıp tırnaklarını koluna geçirmişti Aomine'nin. Biraz Kagami'yi anımsatmıştı sarman kedi, Aomine'ye. O da böyle kolunu bırakmak istemez gibi tutardı arada.
Dallar merdiven gibiydi, tırmandı ve tırmandı. Sonunda Kırmızı'yla göz göze gelmişlerdi. Şokla açılan kırmızı gözler, mavi olana kilitlenmişti. Sarman kedi kıskanır gibi bir ses bırakınca Kagami'nin gözleri küçük kedinin üzerine kaydı.
"İyi akşamlar Bayım," biraz ortamı yumuşatmak için cesurca konuştu Aomine "çocuğumuzu tutarsanız yanınıza gelmeye çalışacağım Bay Taiga." Kediyi uzatınca Kagami, zarif bir çiçek tutuyormuş da zarar vermek istemiyormuş gibi içeriye aldı. Dalın ucuna geldikten sonra yavaşça içeriye adım atan Aomine ise odaya sinmiş o tarifsiz tatlı kokuyu çaktırmadan derince içine çekti.
Tam karşısındaki berjere ilerledi ve oturdu, utanmıştı, kafasını zorlukla ama dimdik bir şekilde kaldırdı. Böyle zor olacağını beklemiyordu. Hadi ama, koskoca Aomine Daiki bu hallere düşecek insan mıydı?
Farkında olmadan dik dik Kagami'nin gözlerinin içine baktı. Kagami dayanamamış olacak ki kucağındaki kediyi severken kafasını aşağı eğip iğneleyici bir sesle konuştu. "Ne o? Beni dövmeye mi geldin yoksa? Kızdığın yetmedi mi? Biraz da 'korkaksın' diyerek aşağılamaya mı geldin?" fazla sakince konuşmuştu Kagami, az önceki gözyaşları hâlâ göz pınarlarında saklanıyor, sesi tırtıklı çıkıyordu, yatağının ucuna çökmüştü, ortam loş bir şekilde aydınlatılıyordu.
Yüzü öyle okşanılası duruyordu ki, Aomine ağzından çıkan birkaç kelimeye hakim olamamıştı. "Gün ışığı bile en güzel senin teninde görünürken gözümde, ben sana nasıl kızayım ki..?"
Kagami kalbinin sesinin şimdi odayı dolduracağını düşünüp korkuyla biraz daha geri gitti yatakta. Kafasını kaldırmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Ne yapacağını bilmiyordu, nasıl yapacağını bilmiyordu.
Boşlukta gibiydi, kendinde miydi ondan bile emin değildi. Mırıldandı yavaşça "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Çok kanatmadım mı seni? Çok kırmadım mı kalbini, ruhunu? Bir sözüme muhtaç olduğunu bildiğim halde her lafımı esirgemedim mi senden?" kendi kendine soruyordu sanki, sürekli bunları düşündüğünü bu kadar seri bir şekilde sıralamasından anlamıştı Aomine.
Gülümsedi mavi oğlan, biraz camdan dışarıdaki ay'a baktı, bakarken mırıldandı "Çok kanattın beni, evet, bunu inkar edemem ama acı da beklemek de aşka dahil demişler..." kafasını kırmızı olana çevirdi tekrar, ona baktıkça göğsünün tam ortasında kımıl kımıl olan sıcaklıkların aşk ve sevgiden başka bir açıklaması var mıydı? "Ben seni çok seviyorum Kagami... Yoksa şu sol tarafımdakinin" eliyle soluna bastırdı yavaşça mavi oğlan "bir tek seni gördüğünde böyle güzel atmasının başka açıklaması olamaz."
&&&
Ben hicbir sey söylemiyorum artık umarım güzel olmustur yoksa kendimi silkelicem artık
İclâl icin <3
Bu kız YunGi ficine kacar ordan buraya geri gelicem ana skm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne Güzel Güldün | AoKaga
FanfictionYalandan da olsa, ne güzel güldün o akşam bana... &&& İclâl'e ✨