🌿3.bölüm

157 61 64
                                    

Eşek arabası ile gezmeyi çok seviyordum.
Ilık ılık esen rüzgar saçlarımı savuruyor,
Kuş misali uçuyordum sanki.
Babamla birkaç gündür odun topluyorduk.
Eşek arabasına yükleyip eve getiriyorduk.
Odunlar bizim için sadece kışlık yakıt değil, yemek ve ekmek yapmak için en gerekli malzemeydi.
Eşeğimiz ve arabamız olduğu için kendimizi şanslı bile hissediyorduk.

Eskiden babam ve annem odunları sırtında taşırlarmış.
Babam normalde uzun uzun hikayeler anlatmayı çok severdi ;bende dinlemeyi ama artık anlatmıyor, çok gerekmedikçe konuşmuyor, herkesle arasına duvar örmüştü buna bende dahildim. Annem de aynıdı.
Eskiden annem dünyanın en iyi kadını, sımsıcak yüreği, şefkat dolu bir kalbi vardı.
Abilerimin ölümünden sonra esen rüzgardan bile nefret eder olmuştu.

Ahmet abim (nur içinde yatsın) uysal, gerekmedikçe asla kimseyle konuşmazdı.
Sürekli çalışırdı.
Çalışmaktan asla şikayetçi olmazdı.

Servet abim ise (nur içinde yatsın) gözü karaydı.
Asla haksızlığa gelemez, adaletsizliğe, düzene karşıydı.
Fikirleri hoşuma gidiyordu.
Muhtar Servet abimi hiç sevmiyordu.
Pis solcu diyorlardı.
Servet abimin ise hiç umrunda değildi bu durum.
"Onlardan korkmuyorum, onlar benden korkuyorlar." diyordu.

Hiçbir vasfı olmayan abimden neden korktuklarını az çok anlamaya başlamıştım...

İnsanlar birlik olursa muhtar ve ağalar insanları sömüremezdi.
Odunları toplarken babama abilerim hakkında sorular sordum.

Normalde anlatmak istemezdi.
Belki de hafızasından silmeye çalışıyordu.
Cımbızla alıyordum kelimeleri ağzından
-"Allah iyi insanları kendi yanına alırmış kızım.
Cenneti ile ödüllendirirmiş.
Onlar için üzülmeyi bırak, rahat uyusunlar..." dedi.
(Cenazedeki koca kadınlar çok ağlayıp dövünürseniz, Allah'ın gücüne gidermiş günahmış ölen de rahat uyuyamazmış demişlerdi.)

Derin derin düşüncelere daldı, sustu.

-"hadi kızım işe devam" dedi

Anlatmamaya çalışıyordu.
Benim hatırladığım kadar anlatayım.

En verimli toprak hep muhtarındı. Günün büyük bir kısmında su hakkı adeletsiz bir şekilde ondaydı.

Susuz kalan yerler verimsiz oluyordu. Biz ise amcamlarla birlikte ekin ekip tüm işleri beraber yapıyorduk.
Ahmet abim ve amca oğlum İsa tarlaları sularken muhtarın gözü asla doymayan, şerefsiz oğlu bizim su oluğunu (kanalını) kapatıp kendi oluğundan akıtıyordu...

Kanun da adalet de hepsi ondaydı, itiraz edemezdik.
Babam bunu biliyordu fakat amca oğlu gençliğin çılgınlığı ve cahilliği ile artık yeter diyerek üzerlerine yürüdü; keşke hiç itiraz etmeseydi...

Çok kısa süreli su hakkı bizde, hakkımızı gasp ediyorlardı.
Bizim gibiler kendi hakkını bile savunamazlar.
Kısa süreli tartışmadan sonra birden boğuşmaya başladılar amcamın oğluyla...
Ahmet abim garibim annem gibi uysal kavga olmasın diye elinden ne gelirse yaptı fakat bıçak kemiğe dayanmıştı.
İsa muhtarın oğlunu boğazlamış çocuk mosmor kesilmiş.
Abim
-"Bırak başımız belaya girecek"
diye
Yalvarsada kendini kaybetmiş öldürmeye odaklanmıştı.

Muhtar'ın diğer oğlu bağırışları duyup koşarak gelip kürekle İsa'nın kafasına vurdu.
İsa kanlar içinde yerde yatarken abimin gözü dönmüş, onlara saldırmıştı.
Muhtar'ın oğlu cebindeki silah çıkartıp abimin kafasına tek el ateş etti.
Tek kurşunla oracıkta can vermişti.
Ne yazık ki ölüm onu çok erken bulmuştu.
Jandarmalar geldi, savcılar geldi mahkemeye başvurduk.

Muhtar'ın oğulları hapise atıldı. Neredeyse tüm gün muhtarda olan suyu bize bir saatlik süreyi bile fazla görüyorlardı.
Fakirlik her zaman suçtu.
Sanki haksızız olan bizdik
"Davul bile dengi dengine siz ırgatlar onlarla başa çıkamazsınız".
Servet abim askere yeni gitmişti.
Haber verdiler.
Askerden eve yolladılar.
Cenaze için zaten babamın veyahut amcamın ayakta durması imkansızdı.
İsa amcamın tek oğluydu, her şeyi oydu.
Annem saçlarını yoluyordu.
Amcamın eşi baygınlık geçirmişti.
Cenaze işlemleriyle
Servet abim ilgilendi.

Ölülerin haksız olduğunu duyunca çıldırdı.
Hakkımızı gasp ettiler, birkaç gün hapis yatıp çıkarılacakları konuşuluyordu.

Köy halkına da eğlence oldu. İntikamını al, dokunmazsan erkek değilsin, erkek adam kanını yerde bırakmaz vs. dediler.
Askerden 1 haftalığına izin alınmıştı fakat abim saklandı geri gitmedi.
Abim asker kaçağı oldu.

Çabuk öfkelenirdi, köy halkıda onu gaza getiriyordu.
Babam ne kadar uyarsa da hiçbirini dinlemeden intikamını almak için askere gitmedi.
İkinci defa olay yeri inceleme kararı alındı.
Abim pusu kurdu.

Muhtarlarda düğün havası vardı.
Yemekler hazırlanıyor çocukları 2 güne çıkacak diye bir söylenti geziyordu ortalıkta . Savcıya ve jandarmaya yemekler hazırlamışlar ahbab olmuşlardı.
Nerde görüşmüştür olay yeri incelemeden sonra yemek keyfi

Abimi ve kuzenimi %100 haksız çıkarmak için ellerinden geleni yacaklarıni biliyordu.

Uzun zamandır bugünü bekleyen abim, saklandığı yerden çıkarak Savcı, Avukat, jandarma, Muhtar ve Muhtar'ın iki oğlunu kurşuna dizdi.

Yetmemiş gibi, kanlar içinde yatanların yanına gitmiş ve muhtarın büyük oğlunun hala yaşadığını gördü ve ayağıyla dürterek "kimmiş erkek" diyerek bir kurşun daha sıktı.

Orada yerde yatmakta olan jandarma sadece ayağından vurulmuştu ve abim sağ mı diye bakmak için ona doğru ilerlerken karın boşluğundan vuruldu.

Abim ordan kaçmaya çalıştı ve ne yazık ki az ilerdeki bahçede bayıldı.

Daha sonra olayı duyan muhtar, akrabaları ve yandaşları olay yerine gelirken bahçede can çekişen abimi görüp direkt öldürmek yerine can çekiştirerek öldürmüşler ve öyle bir işkenceydi ki ellerine geçen her şeyle önce gözlerini oymuşlar, tırnaklarını ve ellerini kopararak acı çektirerek öldürdüler.
Sanırım dünyanın en kötü ölümünü yaşamış işkence edile edile öldü.
yaşasaydı kaçak olarak
Suriye'ye gidecekti, tüm işlemleri hazırdı.
Kurşuna dizdiği insanlar düzlük alanda görünmeden kaçabilirdi lakin içindeki öfke ve kine yenik düştü...

Arkadaşlar yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınız!!🙏🙏

ElfidaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin