"Selam." dedi genç adam. Sesi buğulu ulaşıyordu kulaklarıma. "20 Ocak 2015. İlk denemem. Eğer başarılı olursa, seninle iletişime geçebileceğim. Eğer başarılı olmazsa, yeteneğimin aslında bir hiç olduğunu düşüneceğim. Umarım bu konuşmayı sana iletebilirim. Ve umarım sana geri dönebilirim. Eğer bu mesajım sana ulaştıysa lütfen beni bul. Lütfen... Lütfen, beni bul."
Kendimi bir anda gecenin kör karanlığında buldum. Rüyamın gerçekliği sarsıcıydı ve açık pencereden esen rüzgar içimi ürpertiyordu.
O çocuk kimdi? Onu daha önce gördüğümü hatırlamıyordum. Ama o kadar tanıdıktı ki... O kadar gerçekçi...
Gözüm aynalı masamın üzerindeki saate kaydı. 3 civarında olduğunu tahmin ederken, yattığım saatten yarım saat öncesini gösterdiğini fark ettim. Durmuş olmalıydı.
Telefonuma bakmak amacıyla etrafıma göz gezdirdim. Ortalıkta görünmüyordu.
Sessiz adımlarla odamdan çıkıp mutfağa girdim ve titreyen ellerimle bir bardak su aldım. Rüyanın etkisinden çıkamamıştım. Serin su boğazımdan akıp giderken kendimi daha iyi hissettiğim kanısına varıp salona girdim.
Telefonumu arıyordum ama burada da gözükmüyordu. Salondaki saate baktım ama saat, masamın üzerindeki saat ile aynı anda durmuştu. Omurgamın hizasında bir serinlik hissettim. Bir an için, kötü bir şey oluyormuş gibi geldi. Normal olmayan bir şey.
Anne ve babamın odasına girdim yavaşça. İkisi de uyuyordu. Komodinin üzerindeki annemin telefonunu aldım ve fazla ışık çıkmaması için elimi siper ederek güç tuşuna bastım. Ekran hâlâ karanlıktı. Kapalı olabilir diyerek uzun süreli bastım. Ama telefonun şarjı bitmişti. Aldığım yere geri koyarken babamın telefonunu aradı gözlerim.
Önce komodine baktım ama yoktu. Sonra ceketine baktım. Birkaç fiş ve bozuk para dışında bir şey yoktu. Bu sırada annem kısık sesli bir mırıltı ile yatakta döndü. Olduğum yerde, nefesimi tutmuş bir şekilde bir süre bekledim. Sonra askılıktaki kotunun cebine uzandım ve telefonu buldum. Sürpriz, bir şarjı bitmiş telefon daha.
Aklım allak bullak olmuş bir şekilde odama geri döndüm. Yatağa uzanırken, genç adamı düşünüyordum.
Yüzünü görmüş, sesini duymuştum. Üzerindeki siyah tişörtü, arkadaki gri duvarları hatırlıyordum. Kahverengi saçları, beyaz teni ve yeşil gözleri etkileyiciydi. Daha etkileyici olan ise sol gözünün altındaki gözyaşı şeklindeki izdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZYAŞI
SpiritualAnsızın zihnime dolan görüntüler ve sesler beni korkutmaya başlamıştı. Bazen bana yardımcı oluyordu. Bazense aklımdan şüphe etmeme neden oluyor, beni dipsiz bir uçuruma sürüklüyordu. Beni yalnız bırakmasını haykırarak istiyor ama yalnız kaldığımda v...