"Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur."
Mustafa Kemal Atatürk
Bir anda gözlerimi açtığımda nefes alamadım.Ciğerlerim oksijensizlik yüzünden yanarken ben etrafa bakıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım.Bir uzay gemisindeydim.Evet evet bir uzay gemisindeydim.En son neler olduğunu hatırlamaya çalıştım.
Evde oturuyordum.Haberlerde dünyanın sonu geldi diye manşetler vardı.Pencereden baktığımda herkes bir yerlere gidiyordu.Telaşlılardı.Hadi be şaka falan herhalde diye düşünürken televizyonda cumhurbaşkanın açıklamasını duydum.
"Anlamadığımız bir sebepten dolayı ülke genelinde radyasyon seviyesi hızlıca yükseldi.Sizden istediğimiz sakin olup telaş yapmamanız.Deneme aşamasında olan 2 uzay gemimizi mecburen uzaya fırlatacağız.Sizden isteğimiz 1 saat sonra fırlatma alanına gelmeniz."
Sonra fırlatma alanına gittim.Resmen izdiham vardı.Herkes gemiye binmeye çalışıyordu.İnsanlar gemiye binebilmek için birbirlerini eziyordu.Üniformalı biri beni kenara çekip yaşımı sordu.Ben 17 dedikten sonra başka bir tarafa sürüklemeye başladı.Beni geminin içine oturtup kemerimi sıkıca bağladı.Gemiden çıkmadan önce döndü ve geminin içine her ne olursa olsun sakın yerinizden kalkıp başka bir yere gitmeyin diye bağırdı.O zaman fark etmiştim gemide benden başka insanlar olduğunu.Daha doğrusu benim gibi çocuklar olduğunu.Gemiye bir göz gezdirmiştim.Yanlış saymadıysam şimdilik benle birlikte 27 erkek,33 kız vardı.Sonra daha bizim gibi bir sürü çocuk getirdiler.Artık koltuklar dolmuştu ama gene de getiriyorlardı.Sonradan gelen çocukları sıkıca yere,duvarlara bağlıyorlardı.Sonra kapılar kapandı.Patlama gibi bir ses geldi ve havalandık.O kadar çok sallanıyordu ki gemi kafamı sabit tutamayıp bir yere vurdum ve bayıldım.Evet böyle olmuştu.Elimi kafama götürdüğümde elime kan bulaştı.
Yanıma baktığımda bir çocuk benim gibi baygındı.Ama onda kan yoktu.Elimle dürtüp uyandırdım.Herkes yavaş yavaş kendine gelmeye başlarken geminin içinde bir ses duyuldu.
"Atmosferden çıkmış durumdayız.Sakin olun ve kemerlerinizi açmayın.Gemi sizi otomatik olarak üsse getirecek.Sabırlı olun."
Ses kesildikten sonra herkes mırıldanmaya başlamış gemiyi büyük bir uğultu kaplamıştı.Yanımdaki çocuğa tekrar döndüğümde aşağı yukarı benle aynı yaşta olabileceğini fark ettim ve konuşmaya çalıştım.
"Hey iyi misin?"
Çocuk bana boş gözlerle bakarken ben sorumu tekrarladım.
"Hey kendine gel iyi misin?
Çocuk kafasını iki yana sallayıp kendine gelmeye çalıştı.Elleriyle vücudunu yokladı.
"B-ben iyiyim.Evet iyiyim.Asıl sen iyi misin kafan kanıyor!"
"Hey hey tamam sakin.Ben iyiyim.Kalkış sırasında kafamı çarptım.Ama şimdi iyiyim.Adın ne?"
"Arda.Senin?"
"Bende Çağrı."
"Buna inanabiliyor musun Çağrı.Resmen uzay gemisindeyiz.Dünya mahvoldu ve biz uzaya kaçıyoruz."
"Evet inanması biraz zor ama mecbur."
Ardayla kısa konuşmamızdan sonra geminin içinde tekrar bir ses yankılandı.
"Üsse yaklaştınız.Sıkı tutunun ve yetkililer tarafından kapı açılmadığı sürece yerlerinizden kalkmayın."
Konuşan kişi sustuğunda gemi tekrar sallanmaya başladı.Ama kalkış kadar sert değildi.Bir kaç dakika daha sallandıktan sonra durdu.Aradan 5 dakika geçti.Herkes birbirine bakıyordu.Kimse kapıları açmıyordu.Dayanamayıp tam kemerimi çözerken kapılar açıldı.Askerler gelip herkesi sırayla dışarı çıkardı.Sıra bana geldiğinde gemiden dışarı çıktım.Çıkar çıkmaz ağzım açık kaldı.Bu üs,bu gemiler ne ara yapılmıştı bilinmiyordu.Ama iyi ki de yapılmıştı.Benim arkamdan Arda da çıktı. Oda benim gibi şaşırmıştı.Daha doğrusu gemiden çıkan herkes ağzı açık bir şekilde üssü inceliyordu.
Bundan sonra ne olacaktı peki.Ölene kadar burada mı yaşayacaktık?Yeni bir gezegen mi bulacaktık?Başka yaşam kaynakları olan gezegen var mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnsanlığın Eseri
Science FictionDünyayı hor kullanan insanların elbette ki bir cezası olacaktı. İnsan ırkının yok olmasını göze alamayan devlet adamları uzayı kendilerine çözüm yolu gördüler. Uzayda 66.000 insan ne kadar süre dayanabilir ki?? Dünya ne halde? Yaşam belirtisi var mı?