Bölüm 3

4 0 0
                                    


Doğa insan olmadan da yaşar; ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz.

Paul Ehrlich

Üsse geldiğimizden beri çok fazla insan olduğunu fark ettim.Üniformalılar etrafımızı çevirmiş bizi bekletiyordu.Sanırım birini bekliyorduk.Bu bekleyiş biraz uzun sürdü.Artık zaman kavramım kalmamıştı.Galiba 5 yada 10 dakika bekledik.Bekleyişin sonunda bir kadın ve bir erkek 3 tane farklı üniforma giyen korumalarla geldi.Üniformaların sağ üst cebinde Amerika bayrağı vardı.Kadın gelip önümüzde İngilizce konuşmaya başladı.Yanında ki adam da bize çeviriyordu.

"Dünya'nın son durumu belli değil.Çoğu insan radyasyon nedeniyle öldü.Çoğu da gemilere sığmadı.Bu gemide toplam 66.000 insan var.Dünya'dan geriye kalan insan sayısı sadece 66.000.Bütün devletlerin yetkilileriyle güçlerimizi birleştirip,bunun üstesinden gelmeye çalışacağız.Sizden istediğimiz sakin olup denilenleri yapmanız.Şimdilik hepiniz burada bekleyin.Askerler gelip sizden ad soyad alacak.Her millete göre alanlar ayrıldı.Hep birlikte kalabileceksiniz.Aynı soy isimdekiler yada birlikte kalmak isteyenler olursa yan yana durun.Askerler geldiği zaman birlikte kalmak istediğinizi söyleyin.En geç 2 saate odalarınıza yerleştirileceksiniz.Merak etmeyin herkese yetecek kadar yer var."

Gözüm ısrarla Ardayı arıyordu.Sanırım gemide tanıdığım-tabi buna tanımak denirse-bir tek o vardı.Herkes yakınlarını bulmaya çalışırken uzaktan ismimi duydum.Ne tarafta olduğunu algılamak zordu.Bir kaç kez daha seslendiğinde Ardayı görmüştüm.Yanına ilerlemeye çalışıyordum ama kalabalık buna izin vermiyordu.Askerlerden biri bağırınca herkes sustu.Fırsattan faydalanıp Ardayla birbirimize yaklaştık.

"Çağrı sanırım gemide tek tanıdığım sensin."

"Sanırım bende de durumlar aynı."

"Annenle baban nerede?"

"Yoklar.Yani ben doğduğumdan beri ikisini de tanımıyorum."

"B-bende de durumlar aynı."

İkimizde bu konu üstüne daha fazla konuşmak istemiyorduk.Tam konuyu değiştirmek için bir şeyler geveleyecektim ki askerlerden biri yanımıza geldi.

"İsim-soy isim ve birlikte mi kalacaksınız?"

İkimde birbirimize döndük başka seçeneğimiz yoktu.Omzumu silkip evet dedim.

"Çağrı Şahin."

"Arda Vurmaz."

Asker yanımızdan gittikten sonra beklemeye başladık.Hala aklım ermiyordu şuan uzayda olmamıza.Böyle bir uzay üssünün olmasına.Türklerin uzaya çıkabilmesine hala aklım ermiyordu.Yaklaşık 1,5 2 saat sonra aynı kadın geldi.

"Hepiniz odalarınıza yerleştirileceksiniz.Odalar 4 veya 3 kişilik.Adınız okunduğunda gelip odanızın anahtarını alın.Yarın öğleden sonra toplu açıklama var ana güverteye gelin.İyi akşamlar."

Askerler oda anahtarlarını dağıtırken Ardayla ismimizin okunmasını bekliyorduk.Onca insana anahtar dağıtmak uzun sürdü.Nihayet adımız okunduğunda tam anahtarı almaya gidecektik ki birinin adını daha söyledi.

"Çağrı Şahin,Arda Vurmaz,Barış Keskin.

Ardayla birbirimize baktıktan sonra askerin yanına gittik.Barış da geldi.Şöyle uzaktan baktığımda yaklaşık 1.90 boyunda ve kalıplı biriydi.Bana ve Ardaya nazaran daha büyük duruyordu.Barış askerin elinden anahtarları aldı.Arkasına dönüp bize baktı ve kafasıyla gelin anlamında bir hareket yaptı.Ardayla Barışı takip ederken nereye gittiğini biliyor gibiydi.

"Buraları biliyorsun sanırım?"

Diye sordum.

"Hayır sadece duvarlardaki etikete göre gidiyorum."

Dediğinde Ardayla duvarlara baktık.Odalara hangi koridorlardan gidileceğini anlatan küçük haritalar vardı.Ya o çok dikkatliydi yada biz çok dikkatsizdik.Bir odanın önüne geldiğimizde anahtarı kapıya okuttu ve kapı açıldı.Odaya girer girmez ağzım açık kalmıştı.Odanın bir duvarı sadece camdandı ve uzayın bütün ihtişamı gözler önündeydi.Cama daha çok yaklaştım.Sağ tarafa baktığımda dünyayı gördüm.Ne de güzeldi mavi cennet.Nasıl yaratıklardık da bu güzel mavi cenneti mahvettik.Derin bir iç çektikten sonra odanın içine göz gezdirdim.Çok sadeydi.3 yatak,bir masa,iki sandalye ve bir kapı vardı.Yüksek ihtimalle banyo tuvalet birleşikti.Barışa baktığımda yatağa oturmuş elindeki anahtarla oynuyordu.Ardayla göz göze geldik.Kafamı tekrar barışa döndürdüm ve söze girdim.

"Seninde mi birlikte kalacak tanıdıkların  yok?" 

Barış kafasını kaldırıp bana baktı,sonra Ardaya.

"Yok."

Peki,güzel cevaptı.Ardaya döndüm.

"Sence burada ne kadar kalacağız?"

"Bilmiyorum ama manzara çok güzel."

Hayran hayran camdan dışarı bakıyordu.Kalkıp tekrar dünyaya baktım.Sanki oradan bize bakıp bu sizin eseriniz,beni siz mahvettiniz der gibiydi.Daha dikkatli baktığımda dünyanın köşesinde turuncu-pembe arası bir renk gördüm.

"Hey çocuklar ben mi yanlış görüyorum yoksa dünyanın üzerinde hortuma benzer bir şey mi var?"

İkisi de kalkıp yanıma geldi.Arda gördüğü görüntüyle gözlerini pörtletirken Barış çok sakin bir şekilde yerine oturdu ve konuşmaya başladı.

"Çok normal.Biz insanlar doğayı mahvettik.Cennet gibi yeri cehennemden daha beter hale getirdik."

Sanki bir şeyler biliyormuş gibi konuştu.Bizden daha çok şeyler biliyormuş gibi.

"Barış sen bizden fazla bir şey mi biliyorsun?"

Diye sordum.

"Sizden fazla bir şey bilmiyorum.Siz hiçbir şey bilmiyorsunuz."

Arda duyduklarına anlam veremedi.

"Nasıl yani?"

Diye sordu.Ve Barış konuşmaya başladı.

"2 yıl önce falan Mersin'de bir nükleer santral kurmaya başladılar bilmiyorum hatırlar mısınız?Neyse.İlk başta her şey çok güzel gitti.Nükleer santralin kurulma amacı sonsuz elektrik üretmekti.Santral önce başarılı oldu.Rüzgar gülleri sayesinde elektrik üretmeye başladılar.En ufak esintide bile elektrik üretebiliyorlardı.Sonra santralin içinde çalışanlarda fiziksel rahatsızlıklar ortaya çıkmaya başladı.Tıbbi destek aldıklarında radyasyona maruz kaldıkları görülmüş.Bunun üzerine santralin radyasyon miktarını ölçmüşler.Radyasyon her hafta yavaş yavaş artmış.Gene de devlet adamları kimseye hiçbir şey dememiş.Hastalara paralar vermişler.Ama baş edememişler artık ülke geneline yayılmaya başlamış.Birçok insan radyasyona mazur kalmış.Yurt dışına nasıl çıktı bilmiyorum ama şuan dünyanın,bizim bu hale gelmemizin sebebi içerideki insanlar.Yarın yada ondan sonraki gün hepimizi muayene edecekler benim tahminimce.

Arda ve ben şaşkınlıkla Barışa baktık.Arda açık ağzını daha da açarak konuşmaya başladı.

"Peki sen bunları nereden biliyorsun?

"Yani,araştırmayı seviyorum diyebilirim."

Barışa tekrar uzaktan baktığımda bizden yaşça büyük olduğunu yemin edebilirdim.Arda aklımı okumuş gibi Barışa yaşını sordu.Tahmin ettiğim gibi bizden büyük çıktı.19 yaşında bir insanın böyle vücudu olması çok çalıştığını gösteriyordu.Saatlerce birbirimize soru sorup durduk.Zaman geçirmeye çalıştık.Arada gözüm dünyaya kayıyordu.Turuncu şey hala oradaydı ve sanki git gide büyüyordu.Ben dünyaya bakarken bugünün verdiği aksiyon vücudumu ve aklımı yormuştu.Yataklardan birinin içe girdim.Arda ve Barışın sohbetini dinlerken uyuya kalmıştım.Uzayda ilk gecemdi.Şimdiden dünyayı özlemiştim.Özür dilerim dünya.Kendi adıma sana,yuvama zarar verdiğim için çok özür dilerim...



İnsanlığın EseriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin