Bölüm 4

2 0 0
                                    

Bir ulusun gerçek zenginliği, ağaç örtüsüyle ölçülebilir.(Richard St. Barbe Baker )

Dün akşam Arda ve Barışla sohbet ederken uyuya kalmıştım.Sabah uyandığımda Arda ve Barış hala uyuyordu.Kalkıp banyoya gittim.Elimi yüzümü yıkadım ve sessizce odaya geri döndüm.Pencerenin önüne gelip dünyaya baktım.Dünkü gördüğüm hortum git gide büyüyordu.Daha fazla bakmaya dayanamayıp odadan çıktım.Bir yerlerden saat bulmaya çalışıyordum.Zaman,gün kavramını yitirmek bana iyi gelmiyordu.Geminin içi sessizdi.Sadece mekanik hırıltılar geliyordu.Acaba hala geceyken mi uyanmıştım?Biraz daha yürüdükten sonra ana güverteye geldim.Dünkü kadın öğleden sonra burada olmamız gerektiğini söylemişti.Güverte çok büyüktü.Dünyadan kurtulan 66.000 insan buraya sığabilirdi.Geminin genel rengi koyu griydi.Bu yüzden iç karartıyor,enerjimi düşürüyordu.Yada biz güneşin verdiği aydınlığa çok alışmıştık.Güverte boyunca yürüdüğümde gene pencere gördüm.Ama bu pencere bizim odadaki kadar küçük değildi.Koskocamandı ve neredeyse tüm uzay görünüyordu.Pencereye doğru biraz daha yaklaştığımda önünde birini gördüm.Sanırım bir kızdı.Evet evet bir kızdı.Yanına biraz daha yaklaştığımda konuşmaya başladı.

"Neden buradasın?"

Geldiğimi nasıl anlamıştı?Yanına olabildiğince sessiz gitmiştim.Sanki şaşırdığımı anladı ve konuşmaya devam etti.

"Spor ayakkabılarının sesini duydum.Öyle anladım geldiğini.Neden geldin?"

Ben hala nasıl beni duyduğunu anlamamışken artık bir cevap vermem gerekiyordu.

"Ben uyandım.Yani sanırım yerimi yadırgadım ve uyuyamadım.Herhangi bir saat yada takvim arıyordum.Sen ne yapıyorsun burada?"

Önce kolundaki saate baktı.Sonra kafasını tekrar pencereye çevirdi.

"Dünya saatine göre 5:28.Tabi hala dünya diyebilirsek."

Yanına biraz daha yaklaştım.Yüzünü görmek istiyordum.Yüzünü görecek açıyı yakaladığım zaman çok tanıdık geldi.Ama bir türlü hatırlayamadım.Biraz daha yaklaştığımda hala tepkisiz kaldığı için yanına gittim.Ben yanına gider gitmez bağdaş yapıp yere oturdu.Bende aynısını yapıp yanına oturdum.

"Adın ne ?"

Diye sorduğumda bana baktı.Biraz bekledikten sonra cevap verdi.

"Zümra.Senin?"

"Çağrı."

Bir süre orada öylece oturduk.Uzayı izliyorduk.Biz güvertede otururken her tarafın ışıkları açıldı.Zümra kolundaki saate baktı ve bana döndü.

"Saat 6 olmuş."

Dedi ve ayaklandı.O ayağa kalkınca bende kalktım.Kolundaki saati çıkarıp bana uzattı.

"Al bu sende kalsın.Benim artık zamanla işim yok."

Dedi ve saati bana uzattı.Elindeki saati aldım.Saati alır almaz arkasını döndü ve yürümeye başladı.

"Saat için teşekkürler."

Diye bağırdım.Arkası dönük giderken elini salladı.

Zümra'dan aldığım saati koluma taktım.Biraz olsun rahatlamıştım.Artık saati biliyordum.Odaya doğru yürümeye başladım.Bizim odanın olduğu koridora girince karnım guruldamaya başladı.Sahiden bu olaylar yüzünden açlığı,susuzluğu unutmuştum.Gemide herkese yetecek kadar yemek ve su var mıydı?Gerçi böyle bir gemi inşa edildiyse içi de doldurulmuştur herhalde diye düşündüm.Odaya geldiğimde sessizce içeri girdim.Arda ve Barış hala uyuyordu.Kolumdaki saati inceledim.Alarmı vardı.Alarmı saat 10a kurduktan sonra yatağıma geri uzandım.Gözlerim bir süre sonra kapanmaya başladı ve uyuya kaldım.

Kolumdaki saatin alarmı çaldığında uyandım.Benle birlikte Arda ve Barış da uyanmıştı.Barış homurdanarak konuştu.

"Kapat şunun sesini."

Elimi saate götürüp üstündeki her tuşa bastım,sustu.Kafamı yastığa geri koyduğumda geminin içinde bir ses yankılandı.

"Kahvaltı için yarım saate yemekhanede olun."

Sabahtan beri beklediğim haberdi.O kadar acıkmıştım ki artık başım ağrımaya başlamıştı.Barış yatağından kalktı ve bize döndü.

"Hazır uzay yemeklerini yemeye hazır mısınız?"

O kadar acıkmıştım ki hazır yada değil bana hiç biri fark etmezdi.Yataktan kalktığımız gibi dışarı çıktık.Büyük bir kalabalıkla karşılaştık.Türk askerleri ellerinde tüfeklerle gelip herkesi sağlam bir şekilde yemekhaneye götürmeye çalışıyordu.Yemekhaneye girdiğimizde Barışın dediği gibi hazır paketli bir şey dağıtıyorlardı.Herkes sıraya girdi.Adam başı iki tane veriyorlardı.Sıra bize geldiğinde yemeklerimizi alıp bir masaya oturduk.Paketi açtığımda içinden sandviç çıktı.İçine baktığımda peynir,zeytin ezmesi,salam vardı.İlk sandviçimi bitirdikten sonra aklıma Zümra geldi.Şöyle bir yemekhaneye göz gezdirdim ama kendisini göremedim.Yemekhane yavaş yavaş sakinleştiğinde uğultu da azalmıştı.Barışa baktığımda gözleriyle etrafı tarıyordu.Neler olduğunu anlamaya her şeyi öğrenmeye çalışıyordu.Yemeklerimizi yedikten sonra Barış yanımızdan ayrıldı.Ardayla birlikte yalnız kaldık.Ayağa kalktım ve konuştum.

"Hadi sana bir yer göstericem."

Arda da ayağa kalktığında sabahki yere gittik.Arda koca camı gördükten sonra gözleri parıldadı.

"Nereden buldun burayı?"

"Sabah uyku tutmadı.Bende odadan çıkıp yürümeye başladım ve burayı buldum."

Ardaya Zümra'dan bahsetmemiştim.Belki de bahsetme gereksinimi duymadım.Bilmiyorum.Öğlene kadar Ardayla gemiyi gezmiştik.Neredeyse her milletten insan vardı.Çocuklar vardı.Çok fazla insan vardı.

Öğlen olduğunda yavaş yavaş ana güverteye gitmeye başladık.Barış hala ortalıklarda yoktu.Bari başını belaya sokmasaydı.Ardayla güverteye geldiğimizde çok kalabalık yoktu.Hem Barışı hem de Zümrayı görmek için parmak uçlarıma çıktım ve etrafa baktım.İkisini de görmemiştim.

Güverte iyice dolmaya başladığında asker grubuyla birlikte içeri sanki her şeyden sorumlu olan kadın girdi.Yanında ilk günkü tercüman da vardı.Bir şeyler konuşmaya başladılar ama anlayamadım.Başım dönmeye,kulağım çınlamaya başlamıştı.Ardanın sesini duyuyordum.İyi olup olmadığımı soruyordu.Gözlerime siyah perde inerken bacaklarımı hissetmemeye başladım.Vücudumu ayakta tutmakta zorlanırken yere düştüm ve sanırım bilincim kapandı.


LÜTFEN OYLAMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.GÖRÜŞLERİNİZ BENİM İÇİN ÖNEMLİ.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 25, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İnsanlığın EseriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin